ZAMANLAMA YANLIŞLARI?...

İki yanlış bir doğru eder mi?.. Etmez.. Hatta iki yanlış, bir doğru, üçünün toplamı da "doğruyu" göstermez!..  Ulaştırma Bakanı M. Cahit Tarhan'ın görevden "alınması" mevzusu!.. Süreç ve peş peşe gelen yanlışlar!… Birileri "gaf, bilgisizlik ya da ön görmeme" hali, diyebilir?.. Ya da, bu minvalde, işi biraz daha "alt polemiklere" düşürme gayreti içerisinde olabilir.. Olsun.. Ama, ortada vaki olan iki büyük yanlış var.. Özellikle, AK Parti'ye ve tabi ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "siyasi hayat kimliğine" yönelik; "suikast" mahiyetli!…

***

Şimdi!.. Türkiye 7'den 70'e herkes.. Nefes alan her canlı.. Ve kurumlar.. Sivil.. Resmi… Her ne faaliyet içerisinde olursa olsun.. 83 milyon insan bir bütünlükle… Ekonomi, sosyal, kültürel.. Kısacası yaşamın her alanı, yer küresini titreten, korku, panik, endişe ve önlemenez salgına sahip "Covid-19'la" boğuşurken!.. Ki projenin muhtevası dahi, virüs öncesi, normal hayat yaşanırken "mühim" bir polemik, konusu iken!.. Anamuhalefetin dahi "topyekün" karşı refleks geliştirdiği bir proje iken.. Yapılmasın diye "imza kampanyaları ve dilekçeler" tanzim edilirken!…

***

Denir ya!.. Hayrola.. Yangından mal mı kaçırıyorsun, e be Turhan!.. Ne bu; Kanal İstanbul'u "ihaleye" açmak.. Hayırdır.. Ekonomi darboğazdayken.. İşyerlerinin kepenkleri indirilirken.. Milyonlarca kişi "işsizlikle" yüz yüze gelmişken.. Ülkede "izole" seferberliği başlatılmışken.. Hükümet, felçe uğrayan ekonomik hayata "can suyu" olabilme adına, 100 milyar liralık bir fon tedbiri işletirken; "bu ne telaş, ihale açmak..?"

***

Covid-19'la "mücadeledeki" zafiyetlerin ayrı bir muamma!.. Ne Devlet Demir Yolları.. Ne Deniz.. Ne de kara ulaşımı.. Ki hava ulaşımını da, zorunlu olarak İçişleri ve Sağlık Bakanlığının "dayatmasıyla" getirilen kısıtlama!.. Yani büyük bir boşvermişlikle, alakalı anlayışın, zühuru!.. Doğrusu, kabinedeki bu tekli revizyon kim ne derse desin; "geç bile kalınmış bir değişikliktir?"… Tabi birileri bu değişikliği, Turhan'ın Kanal İstanbul'un "proje kordinatörlüğüne" getirilme şekliyle yorumlanıyorsa da öyle değil..

***

Gelelim; geçtiğimiz Cuma Günü "Beştepe'deki" Diyanet İşleri Başkanlığının tertiplediği "VİP Cuma Namazı" organizasyonu.. Olacak şey mi dedirten bir hal!… Şöyle ki..  Fetva vereceksin, kurulda ilan edeceksin.. Ey Millet "virüs nedeniyle" camileri kapatıyoruz, cuma namazlarını yasaklıyoruz, cemaatle namaz kılınması sakıncalı deyip, bir dizi "yasak koyucu" kararlar koyacaksın.. İslam tarihinde görülmemiş şekilde, "camileri kilitleyeceksin?"…  Yatsı namazları sonrası, "Camilerde dua" okutacaksın, virüse karşı!…

***

Ama sen!… Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş.. Sanki tüm bu kararları sen almamışsın.. Sanki, Türkiye'de herşey yolundaymış gibi!… Cumhurbaşkanlığı külliyesindeki, Beştepe Camiinde, sadece özel davetlilerin katılım gösterdiği, VİP tertipli Cuma Namazı kılma organizasyonu tertipleyeceksin, hutbesini okutacaksın!.. Demezler mi, bu ne yaman çelişki?.. De bakalım, yaşanan ve yaşatılan hal-i durum, hangi mantıkla, hangi vicdanla, hangi izanla, hangi inanç mekanizmasıyla "cevaplayıp" işte yanıt diyebilirsin…

***

İş zıvanadan çıkar bir hal alınca çıkıp diyeceksin ki; "VİP tertipli" cuma namazı değil.. bu Namaz "ertelenen Cuma namazının affını dilemek maksadıyla" yapıldı?.. Gel de milleti inandır?..

***

Hükümeti.. Özellikle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı.. Covid-19 tufanı üzerinden, vurma gayreti içerisinde olanların "ekmeğine yağ ve bal sürme" olunduğunu… Pusuya yatmış, çakkal sürülerine "yem" edici bir hal-i vaziyetin içerisine soktuğunun farkında mısınız?… Ki, iki gündür yürütülen tartışmalar sanki Erdoğan bu işi organize etmiş algısını üretme hali de ayrı bir garabet… Sonuç itibariyle!.. İki yanlış, iki gaflet, iki delalet hali, denir ya peki "sorumlu kim?"… İşte o da ayrı bir fasıl polemiği!...

***

RESİM NEYİ OKUTUYOR…

İlk etapta, şunu okutuyor.. Bir markette, zabıta ekiplerinin kontrol, denetimde bulunduğu.. Rutin bir işlem.. Doğru… Peki denetimin muhtevası nedir?.. Covid-19'a ilişkin, "kriterlere" uyuluyor mu, uyulmuyor mu?… Bu da, doğru!.. Lakin halka mal olmuş bir deyim vardır; "şeytan ayrıntıda gizlidir?"..

***

Şöyle ki.. Marketteki ürünlerin resimde görüldüğü şekliyle tamamen "ambalajlı" halde.. Çalışanlar da, maske ve eldiven takılı.. "Hijyenik" bir kurala uygunluk var.. Peki, denetimde bulunan, kontrolden sorumlu görevli zabıta ekiplerinde bir kural söz konusu mu?.. Özellikle, bir tedbirleri var mı?.. Mesela, maske ve eldiven takma.. Ne yazık ki.. Neyse, bizimkisi "… dediğini yap, yaptığını yapma?" gibisinden.

***

Umarım!… Bu yazı sonrası bir ders çıkarılır… Halkın sağlığını düşünme noktasında, sahada denetime çıkan görevliler de, "kendilerini düşünmüyorlarsa da", düşündüklerini ifade ettikleri "halkın sağlığı" için, samimi bir tavır sergileyerek önlemler alıp "denetimlerde" bulunurlar... 

***

GEÇEN YIL BUGÜN!…

Neyle meşguldük!.. Siyasetle.. Yerel seçimler için; "sandık" başına gitmiş "tercihe" göre oyumuzu kullanmıştık.. Peki sonra!.. İşte, geçen 365 gün.. Değişen ne..? O gün "siyasi mülahaza" yüksekti.. Bugün; "ketumluk" var.. Çünkü, "siyaset evde?".. Neyse, bugüne özgü çok konuşulması gerekir.. Lakin herkes evde olduğu için, hedefte de virüs bulunduğundan dolayı; "biz de siyasi" hasb-i halleri, evde tutuyoruz!…

***

İMF YALANI?..

Birileri ne diyordu?. Türkiye "ekonomik dar boğazdan" çıkmak için, yine İMF'nin kapısına dayandı diye yaygara koparıyordu..Hükümet "yok böyle bir şey" dediyse de, ha bire "algı" üretimi yapıldı.. Neyse, nihayetinde İMF bizzat kendisi deklare etti; "Türkiye koronavirüs salgını nedeniyle  yardım isteyen ülkeler arasında yok"… Ha bir de, Rusya var.. İMF'nin kapısına dilenmeye gitmeyen ülke olarak?.. Ne diyelim; "yalancının mumu yatsıya kadar yanar.?" Bunlarınki de böyle..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Unutmayın, sağlığınız kendiniz kadar çevrenizdekinin sağlığını etkiler?