AZMİN ZAFERİ!….

Bir değil.. İki tebrik var..

Kent adına.. Sportif faaliyet adına..

Pek tabi ki gençlik adına…

"Gurur" verici iki başarı…

Birincisi…

Salon Hokey Şampiyonasında, Türkiye birinciliği alan Diyarbakır İl karması!

Her biri bir cevher..

Her biri azmin ve inanmışlığın bir yıldızı…

Köylerden..

İlçelerden..

Mezralardan toplanan ve "karma" oluşturulan bir ekip..

Ki, yabancı oldukları "bir spor" dalı..

Ne Diyarbakır'da.

Ne de Güneydoğu illerinde "yaygın" olmayan bir spor dalı; "Salon Hokeyi!.."

Ama; azim zaferi getirdi…

Denir ya..

"Bir elin nesi var, iki elin sesi var?"..

Yani; "kollektif" bir hedefe odaklanarak, başarıyı ikmale getirdiler..

Evet, Amasya'dan zaferle döndüler..

Onlar Türkiye şampiyonu!…

Onlar Anadolu yıldızları..

Kısa süre önce, "tırmanış sporunda da" benzer bir başarı gelmişti..

Demek ki!..

İmkan sağlanırsa..

Sokak sahiplenirse..

Yarınımızın büyüklerini "ideolojik bakteriyel" virüslere yem ettirmesek..

Ailesel bir kenetleme sağlarsak..

Başarıya dair "hiç bir engel", önem arz etmez..

Aşılır..

Düne kadar, bölge çocukları..

Diyarbakır'ın canpareleri neyle anılıyorlardı..

Ya da hangi meseleyle; "prangalanıyorlardı?"

Taş atan çocuklar..

Örgüte malzeme olan çocuklar..

Eylemlerde, boykotlarda gösterilerde "ön" saflarda yürütülürdü..

Ellerinde, taş..

Ellerinde molotof kokteylleri "at komutuyla" saldırırlardı..

Polise…

Askere…

Ve cezaevlerinde, gözaltılarda onlarca, yüzlerce çocuk!..

Kararan hayatlar..

Kimi "mezara..!"

Kimi cezaevine..

Kimi de; sokak çetelerinin "maşası..!"

Uyuşturucu..

Fuhuş..

Hırsızlık..

Kapkaç..

Yani illegal bir hayatın "birer mahkumları" gibi!…

Ama artık değil..

Şimdi; sportif faaliyetlerle..

Eğitimle..

Sosyal etkinliklerle; "anılıyorlar?"…

İkinci başarı..

Ergani Gençler Birliği..

U-17 Şampiyonu!…

Yenilgisiz…

14 maçta, 11 galibiyet..

3'te beraberlik..

33 Puanla; lig şampiyonu!…

Dile kolay..

Kıt imkanlarla.. Gazeteci, Ekrem Senvar'ın çabalarıyla gelen bir başarı..

Bravo size..

Tebrikler..

Umarım bu başarılarınızı; "etkili ve yetkili" zevatımız görür..

Takdir eder..

Derler ya, çam sakızı, çoban armağanı hediyelerle; karşılık bulur!..

Yeni başarılar bekliyoruz…

***

VALLAHİ DE YAKIŞMADI?

Hiç.. Ama hiç olmadı..

Yakışmadı…

Ayıp oldu..

Yakışıksız bir hale dönüştü; o anma etkinliği!…

Ne manevi..

Ne ulvi..

Ne de vizyon ve misyona yakışan; bir hal sergilendi?!…

Her şeyi gölgeledi..

Şuyuu vukuundan beter misali!..

Milli Şair Ersoy'a..

İstiklal Marşı'nın 98. kabul yıl dönümüne dair organizasyonlara bakıyorum!..

Ki dün Söz'ün manşetiydi..

Araştırmacı Yazar Mehmet Ali Altındağ kaleme almıştı…

Ne yazık ki!..

Sazlı-sözlü..

Şarkılı..

Türkülü..

Korolu.

Genç kızların bir arz-ı endamıyla yapılan anma!…

Sözde çağdaş..

Sözde medeni bir, "düşünce" fikriyatıyla yapıldı…

Milli değil, batıl!..

Yok öyle..

Ersoy'un ne kitabında..

Ne hayat felsefesinde..

Ne de inanç kültüründe, bu "minvalde" bir anlayış yok!.

Hayat idamesi;

Kur'an'dır..

Ayettir..

Hadistir..

İslami kimliği öncü kılan felsefenin savunucuydu!…

İstiklal Marşı'nın her beyti, bu zeyfin ikmalidir..

Ama bunların hiçbiri zikredilmedi..

Ne Kur'an okundu..

Ne Kur'an'dan herhangi bir alıntı yapıldı..

Ne de herhangi İslami bir kimliğin vurgusu yapıldı?..

Hayatı da..

İstiklal Marşı'nın duygusu da; yansıtılmadı?

Diyeceğim o ki!..

Hiç… Ama hiç..

Yakışan bir anma etkinliği olmadı!..

Yani yine yaptılar, yapacaklarını!…

***

FİNO'YA BAKSANIZA!

Hani bir söz var..

"Görünen köy kılavuz istemez!!!"

Aynen de öyle..

Şu; Ezan'ın "ıslıklanma" rezilliği, saygısızlığı!..

Açık ve aleni..

Bakınız protesto demiyorum..

Açıkça bir saygısızlık var diyorum..

Ve nokta diyor..

Ama birileri hala da; işin "tışteki nabe" hesabındadırlar..

Neymiş!..

Komite "o ıslıklama" protesto değilmiş..

Kasti yapılmamış..

Herhangi siyasi ve ideolojik tavır yokmuş!..

İyi de saygısızlık deyin bari!..

O da yok!...

Kendine köpek demeyi..

Kendine fino yakıştırması yapan!..

Yani enva-i karakteri futursuzca kendine yakıştırmada imtina etmeyen..

Medyanın amiral, "kangalı" diyor ki..

Nasıl bir zihinse..

Kabataş'taki rezilliği "önüne atılan" kemik misali!…

Kabataş'ta ağzı yanan, Beyoğlu'nda "sütlacı" üfleyerek yiyormuş?..

Yani..

Yanisi şu..

"Ezan'a saygısızlık yapılmamış!'...

Diyenler de; fedaiymiş!..

Öyle büyük bir tepki yokmuş..

Gören fren yapmış!.

İyi de; be namazın teki!!…

Ne ezandan çakarsın..

Ne de ezanın kültüründen çakarsın…

Bildiğin en güzel şey; "finoluk..!"

Hali- vaziyetin, necizliktir!…

Aynaya bi baksan!...