BARO'NUN YENİ SAYFASI!

 

Taziye ziyareti!

Hiç kuşkusuz ki, "acının" paylaşımıdır…

Tıpkı, "sevincin" ortaklaştırılması gibi…

Örfümüzde,

Âdetimizde,

Geleneğimizdeki; "en insanı" değerlerdir; "paylaşım"

Bütünleştiricidir.

Ne diyor düşünür…

Acı paylaştıkça, azalır.

Sevinç paylaştıkça, coşar, büyür.

Yani, "birlikte yaşayabilmek" için...

***

Tabi, mevzuumuz bu değil…

Yazıya dair, konu "taziye" esnasında gelen bir soruya dairdir.

Hukukçu bir dostun ifadesiyle…

Dedi ki;

"Diyarbakır Barosu'nun seçimi vardı.

Seçimle.

Yeni yönetimle alakalı, fikriniz nedir?

Hiç yazı konusu etmediniz.. Merak ediyorum?"

Doğrusu bu noktada, yazı kaleme almayı düşünüyordum..

Ki bu ifadeside katkı oldu..

Bizde, kendisine fikri beyanımızı yazıya döküp, ifade edeceğiz dedik…

***

Baro! Ya da Barolar.

Ülke kadar…

Kentler için de, en önemli Sivil Toplum örgütüdür.

Denge mekanizması kadar.

Adil bir atmosfer için de, "sibop" niteliğindedir…

Hak. Hukuk. Adalet.

İnsan hakları.

Bireysel ve toplumsal; "barış ve istikrar" adına da.

Söz söyleyen.

Yol gösteren.

Yeri gelince "taraflar arasında" köprü olabilendir.

Yeter ki, "ideolojik" bir oluşumun; "temsilcisi" olmasın.

Yeter ki, "tek eksende" kendini konumlandırmasın.

Baro…. Ve Barolar bu noktada, elzemdir!

***

 

Ne yazık ki!

Bu minvalde; "bir kutuplaşma?"

Ya da, ideolojik tavır hep söz konusu olmuştur…

Hele ki, Diyarbakır açısından..

Bu da galiba; "hukukun" geninde vardır.

Neyse!

Dönersek, Diyarbakır Barosu'nun seçimine!

Önceki hafta yapıldı…

45'inci, Genel Kurul...

***

İki isim kongrede yarıştı.

Biri, Merhum Tahir Elçi döneminde, Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Ahmet Özmen…

Diğer isim de, Mesut Beştaş…

Beştaş, HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın eşi.

Seçim sonucunda 801 geçerli oydan; 416'sını Özmen aldı.

Bu sonuçla, Özmen Baro Başkanı seçildi.

İkinci aday Beştaş ise 385 oy aldı.

***

Baro'yu yakından bilenler bilir.

Bilmeyenler için…

Özmen de, Beştaş da "sol görüşten" gelen iki isim…

Ki kongrede bunu, açık-seçik gösterdiler..

Bir tarafta; HDP, DBP, DTK bileşenleri.

Diğer tarafta; CHP ve diğer sol bileşenlerin ittifakı.

Çekişme "iki eksende" gerçekleştiyse de!

Kafaları karıştıran, "dışarıda" birlikte iken, "yönetimde" ayrışma!

Ancak.

Seçim sonucuna dair, söylenecek söz.

Kazandıran, "seçimin kaderini" belirleyenler; sağ görüşlü hukukçular oldu.

Onların oyu, Özmen'e kaydı...

***

Ama velâkin!

Diyeceğim o ki;

Baro'nun seyir defteri "eski tas eski hamam" olmasın!..

Boynuz kulağı geçsin...

Yukarıda "çekinceleri" ifade ettim.

Olması gerektiğine dair de, iki kelamı yazıya döküyoruz.

Baro Yönetimi.

Özellikle de, Özmen.

Eğer ki, "yeni bir sayfa açıyoruz" diyorsa!

Net olmalı…

Politik kaygıların "ağına" düşmemelidir…

***

Şehirle ilgili.

Bölgeyle ilgili.

Ülkeyle ilgili.

Milli ve yerli meselelere dair, "gerçeklere" odaklanmalıdır.

Eğmeden, bükmeden, kaygılara düşmeden olanı-biteni söylemeli.

Yol gösterici olmalı.

Alternatifler üreterek, "çözüm" üreten olmalıdır.

Sorunun "tarafı" değil; ombudsmanı olmalıdır.

***

Ne siyasi bir partinin…

Ne siyasi bir ismin…

Ne de ideolojik.

Ne de politik duruşun; "ismi ve yönetimi" olmamalıdır.

Geçmişte çok yaşadık!

O'nun için ana ilke şu olmalı.

Doğruya doğru.

Yanlışa yanlış demeyi; "her platformda" şiar edinilmeli!

***

Hiç kuşkusuz ki!

Özelde, Baro "yerel" dinamik noktasında, birçok mekanizmaya sahip…

Komisyonlar…

Salt hukuk ve adli "işlev" değil.

Çevreden, sağlığa, sağlıktan, şehirleşmeye oluşmalı/oluşturulmalı.

Bu kentin; "çok sorunları" var.

Çözümde, lokomotif olunmalı…

Hele ki böylesi bir dönemde; "misyonu" ağırdır.

***

Niye mi?

Çünkü Diyarbakır'da ciddi bir kutuplaşma söz konusu.

Özellikle, STK'lar adına.

İktidar karşıtı.

İktidar yandaşı…

Ne yazık ki; "yandaşlık" bağımlılığı kor bir taassuba dönmüş durumda.

Birinin ak dediğine diğeri; sorgusuz sualsiz kara diyor…

"Hal böyle olunca da", kutuplaşmanın tahribatıyla, kaybeden kent oluyor.

Kentin yaşayanları olarak, biz oluyoruz!

***

Velhasıl!

Fikri beyanımız şudur…

Sıkıntılı bir dönemde…

Gerilimin hasıl olduğu bir atmosferde..

Dengelerin kayganlığının, endişelendirdiği süreçte..

Diyarbakır Barosu…

Ki Başkan Ahmet Özmen; "sorumlu" davranmalıdır…

İyi niyeti.

Sağduyuyu.

Ve hiçbir siyasi kaygı ve mesaja takılmadan; özgürce fikri beyanda bulunmalıdır.

Yeri gelince de; "özeleştiri" verebilmelidir…

Biliyorum işi zor!

Temennimiz, gelen gideni aratmasın!

Diyarbakır Barosu'nun yeni yönetimi şehre, hayırlı uğurlu olsun.

Özmen'e de başarılar diliyoruz!

***

LEŞ YİYİCİLER VE TROLLERİMİZ!

Dün olduğu gibi bugün de!

Leş yiyiciler.

Emperyalistler.

Siyonistler.

Hıristiyanlar.

Yahudiler…

Hepsi.

Pek tabi ki, "içteki hainlerle" işbirliği içerisinde; "kan emiyorlar.."

***

Adeta; "akbabalar" gibi.

Üşüşmüşler…

Ortadoğu'nun ve İslam ülkelerinin üzerine!

Yırtıcılar…

Birbirlerine, ne diyorlar?

Burası senin.

Şurası benim…

Bize de.

Çevremize de.

Ülkenin ahalisine de; "siz karışmayın, işiniz mi?" diye çıkışıyorlar..

***

Bakın, ABD'ye…

Bakın Rusya'ya.

Ya İran…

Akıl hocaları İngilizler..

Hele ki, bu ülkelerin sözde liderleri!

"Yakıyor, yıkıyor, katlediyor?"

Peki, neyin namı hesabına?

Ne diyorlar.

Toprak adına,

Demokrasi adına,

İnsan hakları adına,

Terörle mücadele adına,

Ülkelerin "kurtuluşu" adına.

Ama hiçte öyle değil…

Bilakis; "sömürme" adına yapılıyor.

***

 

Düşmanı bugün değil.

Asırlardır biliyoruz.

Ve diyoruz ki.

Ata düşmanı, toruna dost olmaz.

Hele ki, "din düşmanı" ise hiç olmaz..

Ama velâkin, içimizdeki troller...

Hele ki, muhalif partiler.

Ya yazar-çizer tayfası.

Onların nam-ı hesabına.

Onların ağzıyla; "sizin ne işiniz var" demeye gelmeleri?

Hakikatten acı vermektedir.

Eee.

Tarih boyu, hep bu devşirmeler var olmuşlardır.

Düşünür ne diyor?

Ağacı kurutan, ağacın içindeki kurtlardır.

Maalesef.

Bizi bizden alan da, bu kurtlardır.

***

HATIRLATMA!

Meslekin, ana ilkesidir.

Gündeme getirilen her hangi bir meseleye dair…

Ne oldu, ne bitti diyerek...

Yani, fikri takipte bulunmak…

Ki bu da, "olayın peşini" bırakmadığımız anlamına geliyor.

Hatırlatalım.

Şu Karayolları 9. Bölge Müdürlüğünün marifetini…

Defalarca yazmıştık.

Son olarak da, bir dizi sormuştuk; "cevap" verin diye.

Şu Seyrantepe'den, OSB'ye uzanan, 28 kilometrelik yol yapımı!

Ne oldu, cevap yok!

Unuttunuz mu?

Yoksa "kılıf bulacak" bir çıkış mı, elde edemediniz?

Her ne ise!

Hatırlatma babında, diyelim cevap bekliyoruz!

Bu yol ne zaman bitecek.

Bu yoıl Türkiye'ye "kaça" mal olacak?

Akçeyi kim, çuka etti?

Bu arada, Diyarbakır Havaalanı yolunu da; unutmayın!

Akıbeti hala meçhul!

Bir zahmet..

Ha yeni dosyalarınız da geldi?

Farklı bir fasıla geçeceğiz..

Haberiniz olsun…