BİR BAŞHEKİM ARANIYOR?

 Müdavimler bilir…

Konu "Sağlık kurumları”…

Ya da, “İnsan sağlığı" oldu mu, çok hassas kesilirim…

Takip eder…

Meselenin "en ince" ayrıntısına dahi girerim…

Ki, hadise "gün ışığına" çıksın…

Sorumlular "farkına" varsın…

Etkili ve yetkililer de, "çözüm" üretsin.

Vatandaşta…

Sağlık çalışanı da, "sağlıklı" bir ortama kavuşsun…

 

 

***

 

Ama…

Mevzuya odaklandığım da.

Hep şu ifadeyi kullanırım…

Evet, AK Parti "Sağlık" alanında, devrimler yaptı.

Şuan, Avrupai bir hizmet "verildiğini" söylemek gerekir…

Gerek, alt yapı açısından.

Gerekse, hekimler yönünde…

Çok ileri bir seviyede olduğumuz gibi…

Artık, "Sağlık Turizminde" farklı bir noktadayız…

 

 

***

 

Avrupa'dan, Türkiye'ye..

Hele ki, Ortadoğu ülkeleri…

Ciddi bir "Sağlık Turizmiyle", ülkeye girdi sağlıyor…

Nitekim sektörel bazda "özellerin" bu alanda, hayli aktiflik kazanması, dikkate değerdir…

İstatistiklere baktığımızda…

Nerdeyse, Özel Hastaneler mevcut "Devlet hastanelerinin" sayısına yetişecek…

Hekim ve sağlık çalışanı açısından da bu "önemli kazanımlar da" sağlıyor…

 

 

***

 

Tüm bunlar!

Hiç kuşkusuz ki, "bölgemiz" için…

Ya da Diyarbakır için…

Ne yazık ki, "pek anlam" içermediğinden olsa gerek…

Sağlık bizde "Sağlıksız" işliyor…

Ki hadise bölge illerini de içinde tutan Diyarbakır olunca hep şunu ifade etmişimdir…

Maalesef "sağlık" sağlıksız…

Çünkü gerek kalite açısından.

Gerek yönetim ve işleyiş ve işletme babında; "uçurumlar" yaşanıyor…

 

 

***

 

Ana neden de?

Kurumların vahim derecede "politize" oluşu..

Keyfiyet arzı..

Ve idarecilerin "ehil" kişilerden olmamasıdır…

Sıkça…

İdareci ve kurumların, "olumlu Mevzuularla" değil…

Yolsuzluk. Usulsüzlük.

İhale, peşkeşliği.. Ya da, sorumsuzca tutumlarla, "gündeme" gelinmesi…

Yani zafiyetler zinciri…

 

 

***

 

Bugün, orta yerde enkaz haline getirilmiş bir hastane…

Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi…

Akıllı hastane, "akılsız" hale geldi..

Gelen her yönetim…

Birilerine "kapital" akıntı yaratmak için…

Akla-hayale gelmeyen…

Bu nasıl olur dedirten, "yahu bu vardı neden yaptınız" sorusunu ikmale getiren, "yıkımlar" yapıldı…

 

***

 

Hastane ilk açıldığında bir vitrindi…

Diyarbakır artık "sağlıkta", öncü olacak?

Ama "ehliyetsizlerin" şuursuzluğuyla, "vaziyet" tersine döndü…

Şimdi "bu nasıl bir hastane" deniliyor…

Bakınız!

En basit ama tahribatı yüksek olan, iki konudan söz etmek istiyorum…

 

 

***

 

Önce dediler ki…

"Drenaj" yok.. Yani koca hastane inşa edilmiş; "drenajsız"

O tarihte…

Ciddi bir meblağla ihale yapıldı.. Ki bakanlığın ve ilgili birimlerin, tüm uyarılarına rağmen..

"Yahu drenaj var" diye..

Kafaya konulmuş ya, "birilerine" kapital kazandırılacak…

 

***

 

İhalesi yapıldı…

Koca hastanenin çevresine iş makineleri girdi…

İlk kepçede, "drenaj" ortaya çıktı…

Rezillikleri "gün yüzüne" çıkınca, apar-topar üstü örtüldü…

Baktılar ki, mesele drenajda değil…

Hastanedeki mekanizmayı "işletememekten" imiş?

Bu mevzuu, soruşturmalık oldu…

Ama, iş akıbetine gelince meçhule döndü..

 

***

 

Nitekim!

Bir iki sekreterin "kellesine" mal oldu…

Bir diğer mevzuda…

Hastanenin hal-i hazırda, "çamur deryasına" dönüşmesine neden olan, "çevre düzenlemesi"

O günün akıllı yöneticileri(!)…

Daha iyi bir çevre düzenlemesi..

Daha modern bir görünüm adına; "önce var olan" çevresel yapıyı "tarumar" ettiler….

 

***

 

Drenajdan kalan…

Yıkıntılara yeni yıkıntılar eklediler…

Önce, kilitli taşları kaldırdılar…

Olmaz denildi…

Yerine akıl karı olmayan bir zihniyetle; "sıcak asfalt" döktürüldü…

Bir süre sonra, Diyarbakır'ın "yaz sıcaklığıyla" hastane boğuldu…

Asfaltı da, kaldırdılar…

 

 

***

 

Yüksek bir meblağ karşılığında; "çevre düzenlemesi" ihalesi yapıldı…

Kaçıncı ihale…

Belki hal-i hazırdaki idareciler de, sayısını bilmez!

Sanırım 2-3 yıl önce başladı…

Ama hala da, "çevre düzenlemesi" yapılmış, bitmiş değil.

Şuan hastane "çamur batağı" içerisinde…

Bırakın araç geçişine, insan geçişi bile zor…

 

 

***

 

Acil servis….

Başlı başına bir batak alan…

Sözde hastanede ek yapılacaktı…

Yüzlerine-gözlerine bulaştırdılar, bir türlü tutturamadılar…

Şimdi görüntü itibariyle, "bir köy sağlık ocağının" girişi gibi…

 

***

 

 

Diyeceksiniz ki!

Sadece Üç kuyu'daki hastane mi?

Diğerleri de aynı…

Ne diyelim, "hak getire"…

İşte Kadın Doğum..

İşte Çocuk Hastanesi…

İşte yıllardır, "ha yıkıldı, ha yıkılacak" denilen, eski devlet…

Yani Selahattin Eyyubi Hastanesi…

 

***

 

Peki. Yıllar önce "yıkım kararı" alınan…

Tahliyesi yapılan…

Ama nerdeyse, 10-15 yılı bulan, "eski çocuk, eski göğüs" hastanesinin binaları…

Halen, it kopuk, balici, tinerci, in cin mekânı…

 

 

***

 

Sonuç itibariyle!

Sağlıksız bir "ortamda" bulunuyor, Sağlık kurumlarımız!

Temel sebep!

Diyoruz ki, "ehil olmayanların" etkili ve yetkili kılınmasıdır…

Bakınız!

Yine Üç Kuyu'daki hastaneden örnek vereceğim…

Burası tam 7-8 aydır; "yöneticisiz"

Ne Başhekim…

Ne de Hastane Yöneticisi var?

 

 

 

***

 

Var olan yöneticisi, "geçici"…

Vekâleten görevlendirilmiş pratisyen hekim!

Mevzuata göre!

Atanacak kişi…

Özellikle akademik yönden bazı kriterlere sahip olması lazım…

Prof.. Veya bir altı…

Taşıma suyla "değirmen dönmez" gerçeğiyle…

8 aydır koca bir hastane "görevlendirmeyle" yönetiliyorsa…

Ortaya çıkan tablo da, kaçınılmaz olur…

 

***

 

Genel Sekreterlik!

Bu noktada, birçok isim önerilmiş…

Acil ve ivedi talepte bulunmuş… Ama hala; Ankara'dan "ses yok!"

Hani bir söz var…

"Balık baştan kokar.."

Ne yazık ki, Diyarbakır'ın "kahredici" sahipsizliği de bu nedenledir..

Eğer…

Siyasilerimiz…

Kentin idarecileri..

Yani seçilmiş ve atanmışlarımız "politize" olmuşluktan kurtulmuş olsaydı.

 

 

***

 

Ehil bir anlayışı savunmuş…

Hizmeti…

Hakkı, hukuku ve adaleti "benimseyen" değerleri üstün tutsaydı…

Bugün, Diyarbakır sağlık alanında, 81 il içerisinde sondan ikinci olmazdı?

 

***

 

Aslında… Diyarbakır'ın "acı dolu" tablosu…

Yaşadıkları… Yaşatılanlar…

Kan ve gözyaşı içerisinde, boğulma hali…

Silahın.. Terörün.. Şiddetin "üreme merkezi" haline gelmesi…

Ve hep birilerine, "sıçrama" trampeti olarak görünmesi…

Şeytani ilişkilerin "ağıyla" oluşan çıkmazların varlığı…

Tamamen "balık baştan kokar" sözünde saklıdır…

Sizce…