ÇEVRE FELAKETİ… BOĞULUYORUZ!!!…

Yine yaz, yine kavurucu sıcaklar.. Ve tabi ki; "anız yangınları.."

Boğucu.. Nemli.. Tozlu.. Ve nefes aldırmaz bir dumanlı hava hakimiyeti var!…

Şehrin üzerinde "bir kabus" gibi dolaşan saman isi bulutlar!…

Hayat felç..

Böceklerin.. Sineklerin.. Haşerelerin "cirit" atmaları..

Evleri, işyerlerini, caddeleri, sokakları..

Yani yaşamın bulunduğu alanları "kendi arenalarına" çevirme hallerini, bi kenara bıraktık…

Ki, onlar da, "ilaçlamaya" gerek kalmadı..

Yangınlarla.

Anızlarla..

Oluşan kimyasal felaketiyle "bir bir" ölüyorlar..

Evet, bu anızlar var ya bu anızlar!!!..

Bu ekili alanların ateşe verilmesi hali; tam bir facia..

Bir doğa katliamı..

Bir, yaşayan canlılara "hayatı" zindana çevirme hali!!

Ne gece kaldı, ne gündüz kaldı..

Her yer saman yanıkları ve isi altında, zulümkâr bir ortam yaşatılıyor?

***

Evlerin içi.. Balkonlar… İşyerleri…

Mübarek yağmur misali; "gökten" saman isi, saman yanığı yağıyor!

Gariptir; zindanı hayata "ses veren, tık" diyen yok..

Ne müdahale var, ne de, kim bu "havayı" solumaz hale getirdi diyen var?

Bir yaptırım söz konusu değil?…

Sormak gerekmez mi; bu şehrin etkili ve yetkili zevatına!!…

Ey Çevre İl Müdürlüğü..

Ey Tarım İl Müdürlüğü..

Ey İl Valiliği..

Ey İl Emniyeti..

Ey İl Jandarma..

Hele ki, "tarım arazilerinin" yoğun olduğu, büyük ilçelerimiz..

Ergani.. Bismil.. Çınar.. Silvan.. Kocaköy..

Buraların ilçe teşkilatları.. Kaymakamlar..

***

Siz!… Çevre dostu STK'lar..

Odalar.. Ziraat Odası yetkilileri…

Sahi, siz bu şehirde "yaşamıyor musunuz?" ne bu "sessiz" kalış hali..

İki gün önce; 20 ayrı noktada çıkan yangının meçhullyeti..

Neyin nesi!…

Herkes, "yıldırımlara, elektrik tellerine" bağladı..

Ama; büyük bölümü "anız" yangınıydı..

Geceleri; araziler alev alev..

Gündüzleri şehir duman altı, saman yanığı altında, bulunuyor!…

Her yıl aynı çile..

Her yıl aynı doğa faciası..

Her yıl aynı "zafiyetler" zinciri!!…

Anızın "yasak" hali var iken..

Ceza-i müeyyidesi bulunurken…

Neden bu "caydırıcılıksızlık" keyfiyeti var.

***

Ne ilginçtir ki…

Hangi yangının sorgulaması yapılırsa aynı cevap..

"Bilemiyoruz.. Birileri sigara izmariti atmıştır..! Yoldan geçenler atmıştır.. Biz de mağduruz.. Samanı toplamamıştık.."

Gibisinden, savunmalar…

İnsanın, ah bir "o sigara içeni yakalarsam" diyesi geliyor..

Ama nerdeeee?

Türkiye nüfusunun, yüzde 30'unun üzerinde sigara içen var..

Hasılı kelam..

Anız yangını, bilinçli çıkarılan yangınlar hangi gerekçeyle olursa olsun; "bir doğa katliamıdır…!"

Ki ben; "insanlık suçudur" diyorum..

Tarladaki tüm canlılar..

Toprağı besleyen, varlıklar..

Hepsi bila istisna; "cinayet" işler gibi, öldürülüyor…

Ki toprağın 10 santimden yüksek yüzeyi çıkarılan yangınlarla; "cansızlaşıyor?"..

Verimsizleşiyor..

Yararlı, verimi artıran, toprağa hayat veren tüm canlıları yok edip; çoraklaştırıyor..

Yetmiyor; "doğanın" dengesi travmatik halle, bozuluyor..

Çiftçinin gerekçesine bakar mısın?..

Böyle; "daha" masrafsızmış?

Mazottan.. Traktörten.. Çift sürmeden; kurtarıyormuş!..

***

Acaba diyorum…

Girdileri bahane edip çevre felaketi yaratan çiftçiye "ceza-i müeyidede" ders-i ibret uygulama yapılsa..

Mesela; şöylesi bir ceza uygulamasına geçilse..

Mazot desteği..

Gübre desteği..

Hububat primi…

Yani devletten aldığı "destek ve hibelere" ambargo uygulayıp, ödememe cezası verse!!…

Ne olur?

Öyle inanıyorum ki, "ne anız yangını, ne de tarla" yangını, çıkmaz!…

Tabi ki, bu işi yapmayan "çiftçilere de" ayrı bir destek teşviği yükseltir..

***

Netice itibariyle!!!… Hayatı, doğayı ve mevsimin "yaşam" alanını, yok eden bu cinayet girişimlerine; son verilmeli!!..

Ki verilmesi gerekir…

Sağlıkçılar; "söz konusu" havanın, ölümcül etkisinin olduğunu da ifade ediyor..

Şöyle ki..

Yaşlılarda..

Astımı olanlara…

Çocuklara..

Kalp hastalarına..

Yani ciddi bir şekilde; "sağlıksız" ortam yaratmaktadır…

Unutmayalım ki!…

Yeni yeni hayat bulan turizm hareketliliği var…

Tarihi kent..

Tarihi yapılar..

İbadethaneler..

Yerli ve yabancı turistlerin gezeceği, göreceği yerlerde "saman yanıkları, saman sisi, dumanı" altında kalışı da; "bir başka" facia diyebiliriz..

Ekonomiye darbe..

Turizme darbe..

Kentin sirkülasyonuna darbe…

Velhasıl; "yaşanan ve yaşatılan" bir doğal felakettir, yıkımdır, tahribattır..

Biraz sorumluluk, biraz duyarlılık, biraz da çevre sevgisi!!..

Çok şey mi isteniliyor?

***

TOPLUMSAL ÇÜRÜMÜŞLÜK…

Çok şey; söylenmesine gerek yok..

Karikatür…

Vaziyetin "vücut" halini, açıklıyor..

Takdir sizin..

***

HELE Bİ SEÇİM GİTSİN!!…

Ne garip değil mi?…

İktidar da..

Muhalefette…

Yani seçilen parlamento üyelerinin her bir ferdi de…

Ne diyorlardı?…

Hele bi seçim gitsin..

Hele bi seçim bitsin..

Hele bu seçimleri bir atlatalım da; "bakarız.."

Ama; "hep bakarızla" patinaj…

İşte, 31 Mart seçimleri..

Ve yenilenen İstanbul'a dair 23 Haziran seçimleri..

Konuşulan ne..

Yine aynı, "patinajın" ifadesi bu seçim bi bitsin..

Ekonomik kriz mi?

İşsizlik mi?

Faiz mi?

Döviz kurundaki "kurşunlamalar mı?"

Terör mü?

Toplumsal tahribatlar mı?

Ya da hızla çöken aile yapısı mı?

Sektörel "mafya" türlerinin üremesi mi?

Neyse!..

Saymanıza gerek yok… Var olan vardır..

Ne Milli mesele..

Ne yerli mesele..

Bizim mesele; "İstanbul seçimleri.."

He bir de; "düello var?".. Hele bir düello yapılsın; "kim galip, kim yenik?"..

Bir de sandıkları beklesek..

Peki, sonra; "eh o zaman" bakacağız..

Ben de diyorum ki..

23 Haziran "seçimleri" yeni bir seçim sürecine yelken açacaktır..

Aha da; benden söylemesi!…

Yani, 100 yıldır nasıl bir "siyasi" seyir varsa.. Aynen devam…

Çünkü, hiçbir dönemde..

Milletin gündemiyle..

Siyasetin gündemi.. Ne örtüşmüştür, ne de birbirini sorgulamıştır..

Hep iki zıt kutup…

Ama ne hikmetse; ""milli irade" temsiliyeti denilmiş..

Ancak, "mazbatayı" alan, sırt dönmüştür..

Galiba ahali olarak bizim de; "hele bu siyasi kısırlıktan bi kurtulsak" deme dönemimiz, gelmiştir!…

***

NE DİYOR BİNALİ?..

İsmail Küçükkaya'nın "tarafgirliği" için..

Neden "banttan" değil de canlı diyenler için…

Ekrem, "agresiflik" yapıp, Binali’yi kızdırabilir fikrinde olanlar için…

Yahu, "kaybedersin" diyenler için..

Şunu söylüyor..

"Kim olursa olsun "vız gelir tırıs" gider..

Önemli değil..

Hiç kimse hiçbir bahanenin arkasına sığınmasın..

Elhamdülillah alnımız ak, başımız dik.."

Netice itibariyle; nokta!…

Kimse de, vaziyetin ikmalinde "suyu" bulandırmasın..

Bakalım; el mi yaman, bey mi yaman?

Olmadı, diyeceksiniz..

Doğru.. "Kim yiğit" göreceğiz…