DİŞ HASTANESİNE BİR ÇENTİK!…

Diyarbakır'daki Sağlıkla alakalı, bir "müddet" kendimi rölantiye alacağımı ifade etmiştim.. Hatırlarsanız, bir süre bekleyip-görelim kodunda olacağım diye de not düşmüştüm… Gerekçe de, İl Sağlık Müdürlüğündeki görev değişikliği…

***

Göreve yeni gelen Dr. Cihan Tekin'e zaman tanımak…6 aylık bir tolerans.. Kurumu, bağlı hastaneleri, personelleri ve olası bir "görev rotası" hizmet kalitesinde ortaya koyacağı strateji noktasında, "bizden, bekle gör politikasıyla vize" demiştik…

***

Zaman ilerliyor; "henüz" gözle görülüp, yönetimsel bazda bir hamle geliştirdiğini söyleyemem!.. Ama bekliyorum!..

***

Ancak, şu günlerde demeyeceğim.. Lakin uzun süredir, Diyarbakır Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesiyle alakalı; "fena kokular" alıyorum!… Özellikle, e-mailler, telefonlar, bizatihi ziyaret edilerek yapılan aktarımlar var denir ya yenilir-yutulur cinsten değil… "Akçeli" bir yapının işleyişi var…

***

Şimdilik bu kadar diyorum!.. Olası bir mercek tutma söz konusuysa.. Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki çark misali, ki buraya sirayet ediciliği de söz konusu diyebilirim… Topyekûn bir; "irdelemenin" gerekliliğini, ifade ederek, virgül atıyorum… Bakalım ne olacak?

***

İŞ "KISIRLIĞA" KADAR İNDİ…

Ne yazık ki öyle!.. Şu "Kanal İstanbul'u" konuşmayacağım, absürt fikriyatlara, girmeyeceğim demiştim.. Lakin öylesine, şuursuzluk ve kısır fikri beyanlar oluyor ki, der demez "insan" iki kelam etmeden geçemiyor…

***

Baksanıza!.. Adamın isminin önünde, bir dizi unvan kelimesi yazılı.. Yani, profesör.. İsmi lazım değil.. Bir paylaşımda bulunmuş.. Diyor ki, "Kanal İstanbul, cinsel yaşamı etkileyecek.. Erkekler kısırlaşacak.. Çocuklar olmayacak.." Yani.. meseleyi, "neslin soyunu" kurutmaya kadar getiriyor…

***

Ve ilginçtir.. Bu "kısır" ve absürt beyanı, kerameti kendinden menkul siyasetçinin biri de!.. Ki, CHP'li.. O da, "paylaşımı" beğendiği gibi "paylaşmış" altına da not düşmüş; AK Parti iktidarı "erkekleri kısırlaştırıyor" diyecek, bir algının operasyonunu fitilliyor..

***

Hele ki, "beğeni koyanların" arasında yer alanlarda ayrı bir garabet!.. Denir ya kimler yok ki?..

***

Ama velakin!.. Ne AK Parti cenahından.. Ne de, "işin muhatabı" diyebileceğim, akademisyenlerden, bilim adamlarından, üniversitelerden.. Bakanlıklardan dahi.. Yani bu alanın sorumlu zevatı bile çıkıp, "absürt" beyana "tek kelime" koyuşu yok..

 

***

 

Niye acaba!… Sanırım, Kanal İstanbul'un "erkekleri kısırlaştıracak" polemiğinden çok, bizlerin "kısır zihniyete" sahip bir sürecin, "içerisine" nasıl, sokulduğumuzu mülahaza etmeliyiz!… Düşünmeden, sorgulamadan, bilip, bilmeden, "debelenme" bağımlılığından, nasıl kurtulmamız gerektiğine, bakmalıyız..

***

Yoksa!.. İş erkeklerin "cinsel yaşamından" daha büyük bir vahimlikle(!) sudaki balıkların "çiftleşmesine" kadar, iner!.. Ki maazallah, Kanal İstanbul "balıkların" soyunu kurutur… Eee; "kimyasal attıkları, kanalizasyonları, fabrikaların artıklarını, gemilerin, vapurların, enva-i pisliklerini" nereye koyacağız.. Onlar bağışıklık kazandı(!)…

***

AKADEMİK ÜNVAN?..

Yeni bir polemik!.. Tıpkı, Kanal İstanbul'un "erkeklerin cinsel yaşamını" etkiler, minvalinde; İmamoğlu'nun eşinin, katılım gösterdiği, Demirtaş'ın kaleme aldığı "tiyatro" oyununa dair, mülahazalar gibi!…

***

Hep demişimdir!.. "Cehalet, eğitimsizlik, öğretimsizlik, bilgisizlik" vahamet arz edicidir.. Toplumsal tehlikedir.. Ama velakin, "diplomalı" cahillerimiz dediğimiz kesimin "yaratacağı" vahamet, sıradan eğitimsiz "cahilin" tepkisinden bin kat fazladır…

***

Yani eğitimli, öğretimli, doktoralı, mastırlı, ünvanlı, akademik, bilimselliği olanlar, eğer ki "cehalet" çukurunda, benlik kısırlığıyla, ideolojik bir saplantı ruhuyla, "o diplomaları" duvara asıyorsa, vay ki vay halimize!…

***

Nitekim!.. Ülkenin ve milletin hal-i vaziyeti orta yerde.. Herkes; "birşeyleri" silip, atıyor!…

***

KISIRLAŞAN ZİHNİYET!…

Yüz yılın hastalığı.. Hele ki şu yaşadığımız zaman diliminde; tam bir "psikopatlık.." İş "ruh hastalığının da" ötesine, doğru seyrediyor..

***

Baksanıza zümreye!.. İdeolojik ve siyasi hasımlığı öylesine "zihnini “kısırlaştırıp, köreltmiş ki!.. En sıradan insanı bir "ilişkiyi dahi", kabul etmez, illa ki "tu kaka "edici, beyana sarılıyorlar..

***

Gülsüm kızımız.. Şu "kim milyoner olmak ister" programına katılan, kızımız vardı ya.. Konuşma engelli..

***

İşte O güler yüzlülüğü, sıcak ve samimi duygusu her hareketinde kendini hissettiren Gülsüm'le, Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün "görüntülü bir telefon" görüşmesi yaptı…

***

Gerek sosyal medyada, gerekse de haber kanallarında, konu oldu.. Ne var ki, "kısır zihne" sahip kör düşünenler, Gülsüm'le Erdoğan'ın görüşmesini; "O başörtülü olmasaydı, Erdoğan görüşmezdi" şeklinde yorumladılar..

***

Ki bu fikrin peşinde koşanların bir kesimi de, ünvanlı, apoletli, rozetli, mürekkep yutmuş, yazar kesiminde olması de manidar!…

***

Garip demeyeceğim.. Ama böylesi karaktere sahip olanlara, "hani başörtülüydü de" deyip, tepinenlere "sile" misali inen bir tokat, o gece indi.. Tevafuk etti sanırım..

***

A Milli Kadın Voleybol Takımımız.. Yani "Filenin sultanları" Almanya'yı 3-0 yenerek, 2020 CEV Tokyo Olimpiyat Oyunlarına "katılmaya" hak kazandığı, başarının geldiği gece!..

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı gece "onlarla görüşüp" kutladı, başarılarının devamını istedi, ve "gururumuzsunuz" dedi.. Ki, eşi Emine Erdoğan'da, kutlama resmini paylaşarak "her daim umutsunuz" diye de not düştü…

***

Şimdi bu kısır fikrin, kör ahlakına sahip olanlar; "Başörtülü" kızımız Gülsüm ile şortlu Voleybolcu kızlarımızı "birlikte" nasıl bir teraziye alacaklar.. Bağlantı kurarlar mı bilmem.. Ama bildiğim; kısır fikirlerinin "böl, parçala, ayrıştır" kodunda çalıştığıdır…

***

YENİ PARTİ İHTİYAÇI DÜŞÜYOR MU?

Bu soruya yanıt, Optimar'dan geldi..  Optimar Araştırma Şirketi Başkanı Hilmi Daşdemir'e göre, düşüş var?..

Diyor ki…

"Yeni partilere ihtiyaca ilişkin en yüksek oranı yüzde 34.6’yla 2019 yılı Şubat ayında, belirlendi…

Yani yerel seçimlerden önce…

Peki seçimlerden sonra; "hızlı bir düşüş var?"

12-15 Kasım tarihleri arasında; oran yüzde 14.9 çıktı…

Ali Babacan partisini kurana kadar bu oran yüzde 10’lara da düşebilir…

Peki düşüşün gerekçesi!…

Daşdemire göre…

‘Yeni partiye ihtiyaç var diyenlerin öncelikle homojen olmadığını görüyoruz.

Kimi yeni partinin kimliğinin Atatürkçü olmasını, kimi milliyetçi olmasını, kimi demokrasiyi öncelemesini, kimi ekonomiyi, kimi ise İslamcı bir çizgide olmasını istiyor..’

Tek bir partide buluşma var mı?..

Yok..

***

 

GÜNÜN SÖZÜ…

İhaleyi alan kurumun personeliyse, izahı ne olabilir?…

***

Hayırlı Cumalar…