DİSKİ.. BU SESİ DUY!

Aciliyete binaen…

Bugün; siz "Söz" okurlardan…

Aldığım mektup…

Ve dün sabah, "tepki" içerikli gelen telefon…

Bir de, masamdaki dağınıklığın arasına sıkışmış; notlar…

Bir demet mevzuu!

***

KÖPRÜBAŞI KERBALA…

Erken saatte gelen telefon…

Belli ki bir hayli gergin ve kızgın.. Çünkü ses tonundan belli..

Alo.. Buyurun demeden…

"Çıkışan" bir ifadeyle söylenmeye başladı…

Aramızda geçen, diyalogu aynen aktarıyorum..

***

Buyurun...

Yahuuu..

Allah aşkına, siz ne yapıyorsunuz!

Biz.. Şu Ramazan-ı Şerif'te..

Biliyor musunuz?

Kerbela hayatı yaşıyoruz..

Kimse bizim sesimizi duymuyor..

Bari siz duyun..

Yazın- çizin..

Belki birileri bizi duyar..

İnsafa gelir..

Biz de "susuzluktan" kurtulmuş oluruz!

***

Sakinleşme..

Soluklanma adına bir saniye dedim..

Mevzu ne?

Nereden arıyorsunuz?

Neden, "Kerbela hayatı" yaşıyorsunuz?

Kimsiniz?

Gibi, sorular ikmale getirince…

Telefondaki kişi bir saniye dedi…

"Dur" yeğenimi veriyorum o seninle konuşsun..

***

İyi günler..

Ömer bey.. Sizi tanıyorum…

Telefondaki kişi babam…

Biz, Köprübaşı(Köyü) mahallesinde ikamet ediyoruz..

Ben şahsen, "resmi kurumda" çalışıyorum..

Sıkıntımız şu..

"Susuzluk çekiyoruz.."

***

Niye.. Neden?

İnanın..

Nedenini hiç kimse bilmiyor...

Ama bilinen şu ki..

Bir arıza var..

Su yetersiz..

Bir gün su var, iki gün su yok.. Akmıyor..

***

Muhtar'a gittik..

DİSKİ'ye defalarca durumu ilettik..

Sorun çözülmedi..

Arıza var.. Elektrik yok…

Gibi farklı gerekçelerle; bugüne geldik..

Ramazan-ı şerifteyiz…

Bırakın, yıkanma, taret almak, el yüz yıkamak..

Yemek için..

İçmek için, "su bulamıyoruz"

***

112 Acil istasyonu burada..

Sağlık ocağı merkezi burada..

Okullar burada..

Mahallemiz bir nahiye statüsünde..

Ama gel gör ki..

Hemen yanı başında Ambar çayı var..

Yani, "varlık içerisinde" kerbela…

Ne olur?

Bunu köşenizde konu edinin..

Belki yetkililer, duyar, duyarlılık gösterip "çare" olurlar..

***

İsmini vererek telefonu kapattı..

İsmi bende saklı..

Ki bu telefondan sonra..

Öğlene doğru bir telefon daha aldım..

Aynı, mevzuuyla alakalı..

Bu kez arayan, bir üst düzey yetkili..

"Sesimiz olun" dedi..

***

Evet, Köprübaşı'ndan yükselen ses bu!

Biz de buradan duyurduk.

Bakalım, DİSKİ..

Bu konudaki "hassasiyetiyle" soruna çözüm getirir mi?

Getireceğine inanıyor ve bekliyoruz..

Tabi sonuçtan bilgilenmeyi de..

***

KLİMALAR ÇALIŞMIYOR..

İkinci mevzuu..

Fatma T.. isimli bir okurdan, gelen e-mail..

Şikayetçi..

Ki aynı mevzuuyla ilgili "çok ta" telefon almıştım..

Bir kaç kez de konu etmiştim..

Hatta..

Belediyeler..

Ve diğer yetkili kurumlar "soruna" eğilim gösterip, kontrollerde bulunmuştu..

***

Toplu taşıma araçlarında..

Neden; "Klimaların" çalıştırılmadığına dair..

Sayın Fatma T.'de bundan şikayetçi..

Diyor ki..

Ramazan ayı içerisindeyiz..

Havalar herkesin malumu çok sıcak..

Bunaltıcı..

Sürekli toplu taşıma aracını kullanıyoruz..

Kiminde var, kiminde yok..

Bir çoğu da çalıştırmıyor.. Diyor ki bozuk..

Lütfen şikayetimizi dikkate alın..

İlgililere duyurulur..

***

Bu arada, Otobüsler içinde şikayet geçerli..

Bunların da...

Klimalarının standart bir çalışma düzeni yok mu?

Kimi çalışıyor.? Kimi çalıştırmıyor..

Velhasıl..

Şu Ramazan günlerinde yolculuklar "tam bir işkenceye" dönüşmesin..

Ha birde; Klima çalışıyor camlar da açık.

Bu bonkörlük de nerde?

***

ELEKTRİK KESİNTİSİ…

Ah ki.. Ah…

Kimsenin muzdarip olmadığı…

Ya da şikayetlerin bitmediği..

Her dönemde..

Her ortamda, "tepki gören" kurum; DEDAŞ!

Evet..

Aynen mektubun girişi böyle..

***

Yenişehir esnafıyım…

Sayın Büyüktimur..

Hassasiyetinizi biliyorum..

Uzun yıllardır da sizi takip ediyorum..

Öncelikle belirteyim..

DEDAŞ eski DEDAŞ değil..

Elektrikler de "bildiğimiz" karanlık dönemleri yaşatmıyor..

***

Ama!.. Son günlerde..

Özellikle, Ramazan ayına girdiğimizden itibaren..

Yenişehir bölgesinde; "sıkça" elektrik kesiliyor..

Sabah saatlerinde, iki üç-saat yok..

DEDAŞ'ı arıyoruz, "arıza var" deniliyor..

Arıza her gün mü?

Market işletiyorum..

Elektrik kesilince bir çok ürün, hasar görüyor..

Evlerde de öyle..

Bir çok işyeri de, "elektrik olmadığı için" iş yapamıyor..

Sessimiz olur musun?

***

 

KALDIRIMA BAZ İSTASYONU…

Şaşırdınız değil mi?

Doğrusu bende ilk başta şaşırmıştım…

Haberi okuyunca..

Resmi görünce, "bu kadarına da pes" dedim..

Bina çatılarına..

Camilere..

Minarelere..

Kavşakların göbeğine..

İşyerlerinin tepesine..

"Baz istasyonu" kurulduğunu gördük/biliyoruz!

***

Hatta, "baca süsü" verileni..

Saat kulesi diye, gösterileni..

Çeşitli motiflerle, kamuflaj edileni..

Yani envali; "yolun" denediğini, kullanıldığını gördük..

Ama ilk kez..

Şehrin orta yerinde, "kaldırıma" baz istasyonu kurulmasını gördük!

Eee, burası Diyarbakır..

Farklı olsun..

***

İşte size, "kurulma" aşamasını gösteren resim!

Sormak istiyorum..

Her "operatör" şirketi..

İstediği yerde..

İstediği mekanda, "baz istasyonu" kurabiliyor mu?

Yoksa..

Bir kriteri, bir ölçüsü var mıdır?

Sağlık açısından..

İletişim açısından..

Kent yaşamı noktasında, herhangi bir hesaplama var mı?

***

Bir de..

"Bu işin, izni, müsaadesi, resmiyeti" yok mu?

Kim yetkili..

Kim yetkisiz, belli mi?

Burası, "muz cumhuriyeti" olmadığına göre..

Hukuk, nizam söz konusu ise..

Muhakkak ki, "birileri" vaziyete muttalidir..

Kim ise..

Vatandaş tepkili.. Semt ahalisi, öfkeli..

"Baz istasyonu" istemiyoruz diyorlar..

***

Velhasıl…

Birileri cevap versin..

O kaldırıma "baz istasyonu" neden kuruldu?

Kim kurdurdu.

Ha bir de, "işin içinde" akçeli durum var deniliyor?

Her "Baz istasyonu" için alınan ücret nedir?

O'nu da bilelim..

 ***

EH BE! BİR KARAR VERİN..

 

 

Bilinen bir gerçek var..

O da şu...

Türkiye "uluslararası" arenada hayli sıkıntılı zamanlar geçirdi..

Günler demiyorum..

Yıllar yılıdır, "çevresel" düşman sahibi..

Bunun farklı gerekçeleri var..

Kimi siyasi..

Kimi coğrafik..

En önemlisi de, "din ve inanç" eksenli..

***

Lakin..

Uluslararası "ilişkilerde" hassasiyet önemli..

"Ülke ve milli" menfaat açısından..

 

***

Son 48 saatlik hareketlilik..

Uluslararası, "diyalogla" alakalı, gelişmeler..

Türkiye..

İsrail'le "barış" sağladı..

Müzakerede anlaşma oldu..

Malum, Mavi Marmara..

Gazze.. İsrail'in "Filistin" halkına yönelik, "devlet terörü"

Ve tabi ki, 2007'deki "one minute" çıkışı..

***

İlişkiler "dağılmış", diyalog kesilmişti..

Hasımlık oluştu..

Ama önceki gün itibariyle; "eller sıkıştı?"

Hem düşmanlık kalktı..

Hem de, Filistin halkı için, "insanı imkanlar" oluştu..

***

Rusya ile vaziyet herkesin malumu..

Suriye politikası..

Düşürülen uçak hadisesi.. Ki, ambargolar..

Ticari kesinti.. Turizm'deki, "hasımane" tutum..

Yani; küskünlük..

Bu da aşılır noktaya gelindi..

Erdoğan "iyi niyet" mektubuyla "barışmak" üzereyiz.?

***

Öyle görünüyor ki..

Sıra'da Mısır var.. Bağdat.. İran.. ve diğer pürüzler..

Hızla aşılacak..

Yeni Türkiye ufkunda, yeni ilişkiler..

***

Şimdi..

Vaziyet bu ikmale gelişken..

Düşman mı kalsaydık?

Barış mı sağlasaydık?

Doğrusu, "iki eksenli" düşünülebilinir?

Olur, olmaz diye?

Ama dediğim ve akıl arızası hal olan; "bir güruh kesim var ki" maazallah!

***

Dün şu narayı atıyorlardı…

Eeey Hükümet…

Eeey Erdoğan…

Dost bırakmadın, herkesi düşman ettin…

İsrail'le "nasıl düşman" olursun? diye…

Yine "Putin'le"  neden dalaşıyorsun?

Bugün ise..

180 derecede "u" dönüşüyle, aksi fikriyatın narasındalar..

***

Tükürdüğünüzü yaladınız..

Türkiye'yi "ezik ve mahcup duruma" düşürdünüz..

Barışma..

Müzakere etme…

Kompleks.. Kompleks.. Kompleks!

Hakikatten "anlamak" çok güç…

***

Velhasıl…

Başbakan Yıldırım ne diyor…

"Dostlarımızı çoğaltacağız, düşmanlarımızı da azaltacağız"

Eee diyelim…

"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh"

Bu da bu güruh kesime kapak olsun..