Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

DİYARBAKIR SORUSU

Cumhurbaşkanı Erdoğan…

Referandum'a dair…

Bakanlar Kurulu'ndaki üyelere "Güneydoğu'yu" sormuş…

Kampanya…

Ve saha çalışmalarının "oy verisi" nedir diye?

Tabi kerameti kendinden menkuller "pembe" tablo çizmiş…

"Oy oranı iyi" diyerek…

Sormuş, "Diyarbakır'da durum nedir" diye?

Gelen cevap şu…

"Evet, yüzde 35-39 arası…"

***

Yani, evet yüzde 35…

Hayır ise yüzde 65…

Eee…

1 Kasım'dan bu yana "ne değişti?"

Hiçbir şey mi?

Nerde kırılma,

Nerde çukur siyasetine karşı tepki…

Yok…

***

Şimdi…

Sizce…

Bu ifadeye, Cumhurbaşkanın verebileceği yanıt ne olabilir?

Hiç kuşkusuz ki…

Bizlerin de sıkça vurguladığı gibi…

Hadi işinize ya…

Rehavet…

Boş vermişlik…

Dostlar alışverişte görsün misali…

"Bir iki sosyal paylaşım.."

Ki üç gün önce kaleme almıştım; "Evet-Referandum" rüzgârı estirilemiyor diye?

***

Neyse…

Erdoğan "çok" diye lafı ağızlarına tıkamış…

Yanıtlarken de sorgulamış…

"Bu iyi mi şimdi?"

Bu ifadenin akabinde bir de uyarısını yapmış…

Haklı olarak…

"İşi sıkı tutalım, rehavete kapılmayalım!"

***

Bakalım..

Bu uyarı ve tepki sonrasında; "teşkilatlarla" nasıl bir aksiyon geliştirecek…

Sahaya mı inilecek..

Salonlarda mı olunacak?

Yemekli toplantılarda mı bulunulacak?

Yoksa "ziyaretler mi" ağırlık kazanacak…

Göreceğiz!

Çünkü izliyoruz, takipteyiz!

Nitekim, Erdoğan'da "pür dikkat" gelişmelerin izliyor…

***

 

ERDOĞAN'I DİNLERKEN…

Dün akşam Erdoğan'ı dinliyorum…

İki kanal ortak yayın yapıyor…

Spiker Hakan Çelik…

Erdoğan'a soruyor…

Almanya ile yaşanan krizi…

Cevap…

"Şimdi zannediyorlar ki Tayyip Erdoğan Almanya'ya gelecekti. Ya ben istersem yarın gelirim.

Gelirim ve kapıdan da sokmadığınız zaman veya konuşturtmadığınız zaman da ben dünyayı ayağa kaldırırım…"

Peki, gitme durumunuz?

"Şu anda gündemimde böyle bir şey yok.

16 Nisan'dan sonra çok sürprizlerle karşılaşabilirsiniz.

Onlar da karşılaşabilir.

Siyasi ve idari alanda gözden geçirmeler olur.."

 ***

Erdoğan, kendisine "Cumhurbaşkanı Erdoğan, sizin ve başkalarının inşa ettiği her şeyi tehlikeye atıyorsunuz" diye seslenen Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’e de cevabını verdi...

"Üzülerek, hiç istemezdim böyle bir şey olsun.

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier iyi arkadaş olduğumuz halde bir açıklama yaptı.

Beni hedef alan bir açıklama.

Adımı zikrederek yaptı.

Bu açıklamayı yapmasından dolayı, kendisine teessüf ediyorum keşke böyle bir açıklamayı yapmamış olsaydı.

Eğer ben Almanya'daki faşizan baskıları söylüyorsam, bunu tanımı içinde söylüyorum.

Nazi benzetmesini yaparak bunu yapıyorsam bunu tanımı içinde söylüyorum.

Aynı şey Hollanda içinde geçerli…

Şansölye sahiplendi.

Hani siz kadın haklarını savunuyordunuz.

Bayan bakanımı araba içinde hapsedeceksin.

Atlarını, itlerini, köpeklerini sosyal demokratik haklarını kullanmak üzere bulunan Hollanda vatandaşı Türk kardeşlerimin üzerine salacaksın, Trabzonlu Hüseyin'imi köpeklere ısırtacaksın.

Doktorlar 3 ay çalışamazsın diyor.

Bunlara karşı tavrımız olmayacak mı?

Bizim için küstah diyorlar, aynaya baksınlar.

Küstahlar bize küstahlık taslayamazlar.

Bu kadar ileri gidenler aynen karşılığını bulurlar. Bunu bilecekler.

Türkiye ile gayriahlâkî yarışa girilmez, aynen cevabını alırlar.

Bir taraftan müzakere masasında olacaksın bir taraftan bunu yapacaksın.

Bütün gayretimi koydum ortaya ama aynı karşılığı görmedik.

Olursa olur, olmazsa olmaz.

Sorun bizden kaynaklanmıyor."

***

Referandum sonrası, Erken seçim olur mu?

Erdoğan'ın cevabı…

“Bu yapı 2019'un Kasımına kadar böyle gidecek fakat hükümetin bakanlar için tasarrufu olabilir.

Hükümet herhangi bir oylama yapar mı yapmaz mı, bilmiyorum.

Mevcut anayasa 16 Nisan'dan sonra bu hükümet kalkıp yerine yenisi gelmesi gibi zorlama söz konusu değil.

Hükümet böyle bir karar alır mı, hükümetin kendi tasarrufudur.

Şu andaki görüntüde 2019 Kasım'a kadar gidecek bir hükümet var.

Başbakan ‘Biz erken seçimi düşünmüyoruz’ diyor.

Bana sorulsa ben de aynı kanaatteyim.

Erken seçimlerle idare edilen ülkede istikrarı bulamazsınız.”

***

Erdoğan yüzde 60'ları bulmalıyız…

Peki, anketlere dair bilgi var mı?

Erdoğan...

Evet, oylarının her geçen gün önde ve yükselerek devam ettiğini biliyoruz.

Asıl hedefimiz yükselen oyların çok daha yükselmesi.

Yüzde 52 ile milletim cumhurbaşkanı seçti.

Diyoruz ki şimdi milletim MHP'nin yaklaşımı ortada, AK Parti'nin yaklaşımı ortada ve bunun yanında BBP'nin yaklaşımı, Saadet Partisi'nin yaklaşımı ortada.

Yönetici kadro hayır dese de tabanda evet oyları olduğuna inanıyorum.

Yine inanıyorum ki CHP'ye gönül vermiş olan vatandaşlarım da Kandil'dekilerle beraber olmayacaktır.

Kandil 'Hayır' diyor.

Bu yüzden biz Hayır diyemeyiz diyecek olan vatandaşlarımda bu yaklaşımı görüyorum.

Yüzde 52'nin çok çok üstünde bekliyorum.

Diyarbakır, Van oralara gideceğiz.

Araziden gelen araştırmalar da iyi.

Yönetim sistemi burada yeniden inşa ediliyor.

***

 

Hükümet bir defa işin başında, Kasım 2019'a kadar Türkiye'de idari noktadan bahtsızlık söz konusu değil ki.

Kendileri (CHP) hiç buralara gelmeyeceği için toparlamaya çalışıyorlar.

Biz 49,5'la birinci parti olduğumuz zamanlar oldu.

Ama 34,5'la da iki parti girdik.

Ondan sonraki süreçlerde hep yüzde 60'ın üzerinde olduk.

Benim derdim şu, 'Evet'i yüzde 60'ların üzerinde taçlandıralım.

Çünkü bunu bu şekilde taçlandırdığınız zaman parlamentodaki gücü bu defa yeni yönetim sisteminde de yakalamak suretiyle Türk tipi başkanlık sistemini dünyaya örnek olarak sunma fırsatını yakalarız."

***

GÜÇLÜ "EVET" ŞART…

Niye diyorum!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadeleri doğrultusunda..

Yani, şunun için güçlü evet diyorum…

Eğer ki, yüzde 50 artı bir olsa…

Ki bu yüzde, 52-54 bile olabilir..

Anayasa değişir…

Amma velâkin, "tozu-dumana" katan tartışma hız kazanır…

Bir önceki yazımda da ifade etmiştim…

Özellikle pusuya yatanlar…

Darbe seviciler…

FETÖ'cüler…

İçteki ve dıştaki "haçlı" anlayışın nam-ı hesabına çalışanlar..

"Yani milli irade" düşmanları..

Şer ittifakı içerisinde bulunanlar…

Saldırıya geçer…

Sonuca dair; "cüretkâr" kesilirler…

***

…Ve milli meseleler dahil olmak üzere..

Hiç bir sorun..

Hiç bir mevzu "salih-i selamete" kavuşmaz…

Ne içeriye dair...

Ne de dışarıya dair...

Eli güçlü bir iktidar olma vasfıyla; "karşı" durulamaz..

Gün kavgasız..

Gün çatışmasız..

Gün, "kumpasvari" hükümete dair saldırısız geçmez!

Tıpkı; "koalisyonlu" hükümet dönemi gibi..

Her daim "sancı.." çekilir…

Tabiri caizse!

Fırsat kollama noktasında "bir karış suda" boğmaya kalkışırlar..

***

Siyasi istikrardan çok..

Ekonomik..

Sosyal..

İktisadı kalkınma alanında olduğu gibi…

Yaşamın her kulvarı için…

Enva-i girdaplar, oluşur ki ülkede millet de "diş bileyenler" için kolay lokma haline gelir…

Gelecek ise..

Yarınlara dair güven ise; "hak" getire noktasına gelir..

Öyle ki hayat; "insanlar" için, zehirli bir hava halini alır...

İşçisi de…

Memuru da..

Öğrencisi de..

İş adamı da..

Çalışmayanı da, ev hanımı bile; "huzura" hasret kalır..

***

O'nun için diyorum ki!

Evet..

Çok ama çok güçlü bir "EVET" olmalı…

Oran yüzde; 60-65'lerde olmalı…

Aksi taktirde; "son pişmanlık fayda etmez" misali..

Vaziyet; garabet bir hal alır…

Bu analizi…

Aynı minvalde; "hayır" için de söylüyorum…

Yani ters-i durum!

***

Sandık önemli..

Sandığa gitme de önemli..

Katılımın yüksek oluşu da…

Tabi ki sandık hâkimiyeti de...

***

Ama!

Önemli olan "kılavuz" ise…

İşte burada, tercihsel bir not düşersem..

Size göre!

Erdoğan mı?

Kılıçdaroğlu mı?

Bahçeli mi?

Ya da parlamentoda bulunmayan herhangi biri mi?

Hangisi…

Tercih sizin...

Lakin "sorumluluk ve ihlâs" önemli…

***

BEYLER YAPMAYIN…

Eeeyy, Diyarbekirspor…

Eeeyy, Amedspor..

Eeeyy, Diyarbakırspor…

Velhasıl!

Eeeyy spor, futbol caiması…

İlgili ve yetkili zevat…

Son günlerdeki; "karşılıklı" söz düellosu…

El altında…

Masa dibi…

Belden aşağı "vurma" gibi bir gaflet ve delalet söz konusu!

Aman ha!

Hepiniz…

Hepimiz…

Birbirimiz için; "değerli" olduğumuz gibi…

Bu kentin; "yaşayanlarıyız"…

Çekişme..

Rekabet..

Daha kaliteli bir "spor faaliyeti" için efor sarf etmeniz gerekirken…

Ne yazık ki…

Hiç de hoş olmayan, akla- ziyan saldırganlık var…

Diyorum ki…

Sebebi ne olursa olsun..

Hangi gerekçe söz konusu olursa olsun…

Kim haklı..

Kim haksız…

Gözetilmeksizin; "güzide kulüplerimiz, takımlarımız" birbirini boğazlamaktan vazgeçsinler…

***

Spor ve siyaset…

Ya da, ideolojik bir tutum, tarafgirlik…

Biliniz ki…

Yeşil sahaların; "hasmıdır?"

Fitnedir..

Şerdir..

Hizipleşmedir…

Eğer ki..

Spor, futbol için..

Barıştır..

Kardeşliktir..

Kaynaşmadır, beşeriyettir..

Dostluktur…

Eğlencedir…

Muhabbettir…

Bunları diyorsak ki demeliyiz…

***

Spor'u, siyasete, siyaseti de spora "alet" etmeyelim..

Varsa hesaplarınız!

Kulüpleri..

Renkleri..

Sevenlerini "alet" ederek, kullanmayın…

Sonra..

Sonra kendi düşen ağlamaz duruma gelirsiniz ki..

"Taşlanan şeytan" durumuna düşersiniz…

Hayırlı cumalar…

 


Bu Makale 5543 kere okunmuştur.