EBEDİYEN KARDEŞİZ!

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan…

..Ve yeni Hükümet…

Başbakan Binali Yıldırım..

Bugün…

A takımlarıyla birlikte, kadim şehre geliyorlar…

Diyarbakır'da olacaklar…

***

Siz yazıyı okurken, muhtemelen intikal etmişlerdir..

Yoğun bir program var..

Bir taraftan "toplu açılış" yapılacak…

Şehrin.. Sosyal.. Ekonomik..

Ve Kültürel alanındaki tamamlanan "yatırımlar"..

İstihdamı sağlayan..

Kalkınmayı gösteren..

Kentin trendini artıran, yatırımlar zincirine "bismillah" denilecek...

Ki yatırımlar toplamda, 600 milyon lira civarında bir tutara sahip..

***

Açılış..  Ve sonrasında, Diyarbakır ahalisine hitap var..

Pek tabi ki, "istişare de" yapılacak..

Bir de; terörün, şiddetin "yarattığı" acıların, paylaşımı..

Dürümlü köyüne gidilecek.

Hayatını kaybeden, 16 kişi için başsağlığı dileğinde bulunacak.

Dua edilecek.. Mezarları ziyaret edilecek.

Beklentiler karşılanacak...

***

Kadim şehre..

Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar..

Mevcut yeni hükümetin de "özel alakadar" olduğunu biliyorum..

Ki, bunu Sayın Yıldırım daha "müstakbel" iken söyledi...

Yani, Genel Başkan ve Başbakan adayı olduğu anda gösterdi..

Diyarbakır'a geldi.. Aileleri ziyaret edip, başsağlığı diledi..

Ve şu açıklamayı yaptı; "terörü, Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız.."

***

Nitekim.. Gelişinde beyan etti..

Cumhurbaşkanı'yla alakalı..

28 Mayıs'ta yani bugün "birlikte yeniden geleceğiz."

Ama "bu kez hayırlı işler için geliyoruz!" diye…

Günlerdir kentte "hummalı bir hazırlık" var..

Kamu kurum ve kuruluşları kadar.. Parti teşkilatı da.. Diğer sivil oluşumlar da…

***

Beklentim.. Ve ümit beslediğim…

Ki herkesin de ümit ettiğidir..

Yeni süreç..

Yeni Türkiye'nin zaman dilimi açısından "bu ziyaret" çok ama çok; "anlam" içerdiği gibi, "yarınlara dair de" beklenti oluşturmaktadır.

Özellikle.. Şehirleri.. İlçeleri.. Toplu yaşam alanlarını yaşanılmaz hale getiren, "terör ve şiddet" açısından…

Beri yanda da, "siyasi talepler.?"

***

Pek tabi ki Sur'un ihyası..

Hal-i vaziyet perişan… Yok edilen bir tarih..

Yerle bir edilmiş, bin yıllık geçmişin "yaşam alanı.."

Nasıl inşa edilecek?

Mağduriyetler nasıl giderilecek?

Kısa, uzun vadeli "ikmal edilecek" projeler nelerdir?

Onlarca cevap isteyen soru var..

Ama cevap yok..

Bu noktada not düşme açısından; "Ciddi bir zafiyet" söz konusu diyebilirim.

***

Göç edenler.. Yerinden yurdundan olanlar..

Evsiz barksız kalan aileler..

Aynı minvalde yaşananların tar-ü mar ettiği "istihdam" alanları..

Esnaf kepenk indirdi..

Bir çok işyeri "işçi çıkardı.."

Ki, binlerce kişi işsiz oluştu.. Sur ve yarattığı travma açısından "ivedi tedavi" şart..

***

Öyle inanıyorum ki..

Yeni hükümet..

Ve Bölgenin koordinatörlüğünden sorumlu yeni Bakan..

Zafiyetleri ortadan kaldıran..

Bilgi kirliliğini sonlandıran..

Ana beklentilere odaklı, "yeni bir anlayışla" mevzuya odaklanacak..

Olması gerekir.

Gerek hasar tespiti olsun.. Gerekse projelerin muhtevaları açısından kafa karışıklığı yüksek..

***

Ama!

Ana beklenti.. Ve merak edilen..

Erdoğan'ın ve Binali Yıldırım'ın, "Diyarbakır'dan" hitaben yapacakları konuşmanın muhtevası..

Ve verecekleri mesajlar..

Erdoğan, 20'inci kez, geliyor..

Gerek başbakan iken, gerek cumhurbaşkanı olduğu dönem..

Diğer gelişlerinde olduğu gibi bu gelişinde de; "büyük bir beklenti" hasıl..

Özellikle yeni hükümetle yeni bir siyasi yelpazenin açılacağına dair bir umut var..

Tarihsel açılımlar..

Ve buzdolabına alındığı beyan edilen "Çözüm sürecinin" farklı bir konseptle yeniden, "ivme" alabileceği..

***

Ümit varız…

Hep birlikte göreceğiz ve izleyeceğiz..

Saat 13.00'te İl Valiliği önündeki Anıt park’ta konuşacak..

Bu noktada, mesajlarını verecek.

Hep birlikte burada olalım..

Ancak, "provokatif" organizasyonlara..

Geçmiş dönemlerde yaratılmak istenilen, "yakışıksız" tavırlardan uzak durulmalı..

Böylesi tinetli niyetlere de fırsat verilmemeli..

Çünkü geri dönüşümünü hayli Diyarbakır için, "üzüntü" verici oldu..

Diyarbakır..

Kadim ve sahabe şehri "yakışanıyla" karşılasın ki..

Gelen misafir; "kendine yakışan" tavırla, meselelere odaklansın..

***

Hani bir söz var..

Biz misafirperverliğimizi gösterelim..

İyi niyetimizle.. Kalbimizi, yüreğimizi açalım..

Kendi cephemizde, "tüm mahcubiyetleri" ortadan kaldıralım..

Samimiyetimiz net olsun..

Gerisi, misafirlere kalmıştır...

Bakalım onlar mahcubiyet noktasında, nasıl bir tavır sergiler..

***

Diyeceğim o ki..

Hükümete ve Cumhurbaşkanına karşı..

Birilerinin provokasyonuyla..

Artık "ön yargıları" terk etmeliyiz..

Uzak durmalıyız…

Özellikle bölge halkı olarak, daha kucaklayıcı olmalıyız.

Çünkü "enva-i sorunlarımız" var.

Birike birike, dağ gibi ve kronikleşti..

Çözümleri şart..

Bunu çözecek olanda, Türkiye Cumhuriyeti devletidir.

Başkası değil..

Şuan da icranın başı da, hükümettir..

Pek tabi ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır.

***

Bunu salt ben demiyorum..

Her kesim ifade ediyor..

Memleket olarak..

Millet olarak..

Bölge halkı olarak, "huzura ve sükunete" ihtiyacımız var..

Bıktık..

İsyan eder noktaya geldik; sürekli gerilmekten..

Barışa..

Kardeşliğe..

Eşitliğe..

Özgürlüklere..

İnsani vasıfları..

Hakka, hukuku ve adalete "odaklanmamız" gerekir..

***

Hal-i vaziyet ortada..

Ortadoğu kan gölü..

Biz ise "harp" halindeyiz.

Kan ve gözyaşı oluk gibi akıyor..

Küresel güçler..

Üst akılların oyunuyla, bölge savaş alanına döndü..

Cepheden "ha bire acı haberler" geliyor..

Polisi.. Askeri.. Korucusu.. Sivili..

Eline silah alıp, birilerinin nam-ı hesabına çatışan...

***

Dile kolay..

Sadece son 6 ay içerisinde toplamda, 7-8 bin ölümden söz ediliyor.

Ölen her kim olursa olsun..

Bu ülkenin bu toprağın "evlatı ve acısı?"

Artık acıları dindirmenin zamanıdır...

Bunu da, ancak ve ancak Milli bir şuurla gerçekleştirebiliriz..

***

Ne diyoruz…

Huzur olmadan,

İstikrar oluşmadan,

Silahlar susmadan,

Ölümler yaşanmadan,

Kan ve gözyaşına odaklı acılar yürek yakmadan..

Eller tetikten çekilmeden..

Bin yıllık "kardeşliğe" dönülmeden, kenetlenmeden "bir adım ileriye" gidemeyiz…

***

Biz ne söylersek söyleyeyim..

Siyasiler ne kadar bağırlarsa bağırsınlar..

İktidarlar, "ne kadar çözüm odaklı" adımlar atarlarsa atsınlar…

Her şey suya yazılan yazı gibi kalır.

Çünkü

Huzur olmadan kalkınma olmaz..

Huzur olmadan barış sağlanmaz..

Huzur olmadan hak ve hukuktan bahsedilemez..

Huzur olmadan eşitlikten, özgürlükten söz edilemez..

Huzur olmadan demokrasiden, statüden dem vurulamaz.

O'nun için, huzura ihtiyacımız var.

Huzuru da..

Bin yıllık "kardeşliğimizi" yeniden filizlendirmede bulabiliriz..

 

 

***

İktidar…

Yönetim tecrübesiyle "her çıkmazın bir çaresinin" olduğunun, bilincinde..

Deriz ya, "demokrasilerde çare tükenmez" diye…

Bu minvalde..

Hükümete..

Erdoğan'a..

Yeni süreç..

Yeni Türkiye'nin inşasına yönelik icraatta "güven tesis" edelim..

Ki kimse "handikaplara" kapılmasın..

Gelecek günler…

Daha atılımcı..

Daha aydınlık..

Ve daha kucaklayıcı olacağına

***

 

Velhasıl..

Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a..

Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım'a..

Ve AK Parti hükümeti kurmaylarına Şehr-i Diyarbekir'e hoş geldiniz diyoruz..

Sizleri selamlıyoruz..

Ve büyük bir ümitle, hasretle diyoruz ki..

"Barışa, huzura, istikrara ihtiyacımız var.."