EĞİTİMİN MAKYAJLISI!….

Hep ifade etmişimdir...

Ki edeceğim…

Öyle görünüyor ki, daha çok; mevzuu olacak..

Ülkede..

Bölgede..

Özellikle Diyarbakır'da "eğitimin" eğitimsizliğe "mahkum" edildiğini..

Ne millidir..

Ne de milletin "özüyle" örtüşendir…

Aksinedir..

Kimin işine nasıl gelirse!

Bugün değil…

Bir asrı geride bıraktığımız zaman dilimi içerisinde; "atılan" tohumun yarattığı, tahribattır…

Öğretmen var…

İdare var…

Bina var…

Teknolojinin en üstün; "seviyesi" var…

Amma velâkin; "eğitimi ve öğretimi" ikmale getirmenin, halk deyimiyle zerre-i miskal yönü yoktur!

Hele ki; "paralı eğitim!"

İşi daha bir; "mecrasında" çıkardığı gibi; "vaziyet" eğitim ticareti olmuş!

İçi ve muhtevası "boş" yaldızlı vitrin!

***

Doğrusu…

"İşin" ehline verilmesi…

Ya da yetkilendirilmesi…

Veyahut "kurumsal" sorumluluk ve "vizyon" bir kenara desek bile!

Sağlık…

Ulaşım…

İmar…

Çevresel bakım!

Yönetim ve denetim mekanizması…

Özellikle "bazı özel okullar" açısından; hal-i hazırdaki vaziyet "çıkmaz sokaktan" öte!

Çıkılmaz halde…

Nasıl ki özel sağlık kuruluşlarında; "hastalar" para olarak görülmeye başlandı ya…

Ameliyatlar arttı…

Hastalıkların çeşitleri arttı…

Ne yazık ki, Özel Eğitim Kurumları da; "aynı" zihniyetle "Öğrenci ve Veliye" bakıyor…

***

Özellikle, Güneydoğu illerini baz alırsak..

Ki Diyarbakır…

Tüm eksik ve kusurların..

Arıza-i durumların vahim seyrine ekleyebileceğimiz, olumsuzluklar zinciri!

Yoksulluk seviyesi..

Denetimsizlik..

Terör..

Şiddet..

Ve kirli eller ile akçeli mevzuular, koltuk kapma yarışı; vakıayı "vahimleştiriyor!"

Enva-i "olumsuzluk!"

***

NE DE ÇOK DİYARBAKIR SEVDALISIYMIŞ?!

Gelelim, "mevzu" örneğine!

Derler ya…

Bizimkisi de; "ne kahraman yaratma aşkıysa" artık!

Ahali olarak…

Her "pelerini" sırtına asanı; "Superman" ilan ediyoruz…

Her üfleyeni de "Şeyh…"

Her okuyanı da; "Evliya" sanıp arz-ı endam ediyoruz…

Nasıl mı?

İşte bir süre önce Anadolu Ajansı’nın geçtiği bir haber…

“Diyarbakır sevdalısı” başlığıyla servis etti…

Allayıp-pullayıp, sunulan makyajlı bir haber…

Ugandalı Wanitho lvan Kerawiya…

Özel bir okul'u "benimseyerek" burada öğretmenlik yapıyor…

Yani; "ısmarlama"...

***

Haber sosyal medyada paylaşıldı…

Facebook..

Twitter

Instagram'da; "resim ve haber'in reklam servisi yapıldı…

Sağır sultan bile; "haberdar" oldu…

Ne var ki…

Ivan'ın "şohretli" sunumu, tartışmaya konu olunca; "kep düştü, kel göründü" misali!

Gerçekler vuku buldu…

Stratejik ve Siyaset Bilimci Abdullah Çiftçi…

Ki başta olmak üzere…

Birçok kesim; "Ivan'la" ilgili olumsuzluklar paylaştı…

FETÖ'cü…

Hatta PKK'lılarla ilişkili…

Onları benimseyen kişi diye; "iddia" edildi…

***

Ve ortaya çıktı ki…

Diyarbakır Sevdalısı Ugandalı Wanitho lvan Kerawiya "İngilizce" öğretmeni değilmiş…

Öğretmenlik izni yokmuş…

Ne MEB'den..

Ne de bakanlıktan..

Ve ne de bulunduğu "kurumla" bir öğretmenlik sözleşmesi bulunmuyormuş…

Rakip ajansı İHA…

İşin maharetiyle devreye girerek; "işi" araştırdı…

Okulun Ortaokul Müdürü Ahmet Tanrıverdi'ye ulaşarak; "iddialara" ne diyorsunuz diye sormuş!?

Görüşme sonrası; Kerawiya'nın Okul'un "web" sitesindeki bilgileri kaldırılıyor?

Öğretmen değil; "halkla ilişkiler" uzmanı!

***

 

Vakıa deşifre olunca…

Mevzu; kent gündeminde olduğu gibi…

Sosyal medyada da; "cuk" diye oturdu…

Ivan'ı anlatılanlara bakarak tanırsak…

Renkli kişiliği,

Fiziksel ve sosyal ilişkiler noktasında yeteneği, büyüleyici imiş!

Öğretmen, Veli, öğrenci ve camiaların kendisine hayranlığı varmış?

Nitekim, namı Diyarbakır’ın sınırlarını aştığı gibi...

Günün adamı!

Haftanın adamı!

Hatta ayın adamı, nerdeyse "yılın eğitimcisi" ilan edilecekmiş?

Diyarbakır sevdalısı!

Çocuk sevdalısı!

Anlayacağınız parmakla gösterilen, "yüz numaralı" adam…

***

Özü itibariyle!

Dedim ya; "her pelerinliyi Superman ilan ediyoruz!" diye…

Helvadan putlar yapan zihniyet gibi…

Her konuşanı Âlim,

Her susanı cahil sandığımız gibi…

“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” derler ya öyle de oldu…

Mum yandı,

Parladı,

Eridi

Ve söndü…

Takke düştü, kel göründü…

***

Gel gelelim; "hesap" verebilirliğe!

Elbette hesap sorulması gerekir…

Soruşturulma…

Ve bedeli ödetilme…

Buradan, velilerden ve eğitim camiasından gelen tepkiler adına; yetkili zevata sesleniyorum…

Ki benzer vakıalar yaşanmasın…

Benzer kumpaslar…

Benzer hile ve kandırmacaların "birileri tarafından" Eğitim camiasında yaşatılmaması için…

Ey Milli Eğitim Bakanı!

Her ipini salan, her yelkeni kıran,

Ülkeye gelip çocuklarımızı zihnini zehirleyebiliyor mu?

Memleket sahipsiz midir ki; "sizin haberiniz olmadan, izniniz olmadan elin Uganda’sından ne olduğu belli olmayan birileri çıkıp da,

"Çocuklarımızın geleceğini" şekillendiriyor?

***

EEE; EĞİTİM PARALI OLUNCA…

Ey paralı, özel veya genel okul müdürleri!..

Sahipleri…

İdarecileri…

"El bebek gül bebek" büyüttüğümüz, bu çocukları köle tacirlerinden ya da mülteci kampların toplamıyoruz?

Bunlar bizim çocuklarımız…

Canlarımız, emanetlerimiz…

Bedavaya getirmek için mi "her kapınıza gelen gönüllüye veriyorsunuz" çocuklarımızın eğitim ve öğretimini!

Pazardan domates alır gibi mi öğretmen alıyorsunuz?

Tepkimiz serttir ve sert olmalı da…

Çünkü her işte yanlışa karşıyız…

Ancak geleceğimiz olan çocukların geleceği konusunda, "Kuzunun kurda teslim edilmesi" misali...

Yanlışlara, suçlara karşı olduğumuz gibi izin de veremeyiz asla…

***

Şimdi ne olacak?

Asıl olması gereken, alınması gereken derslerdir…

“Mümin bir delikten 2 defa ısırılmaz” prensibi doğrultusunda…

Hataların, suçların önünün alınması gerekir…

Bu kapsamda hangi tedbirler alınacak,

Hangi kanunlar yazılacak,

Hangi yönetmelikler uygulanacak?

Böyle her gelen eğitimimize burnunu sokmaya, çocuklarımıza müdahale etmeye, devam mı edecek?

Adı üzerinde "özel okulun özel olması gerekirdi…!"

Daha dikkatli, daha özenli, daha sorgulayıcı, daha denetimli, daha kaliteli...

Daha, daha, daha…

İşte bu "dahaları" hassasiyetle ikmal etmelidir…

Zira bu kadar para "kim neye akıtsın sizin kasanıza?!"