ELİN GAVURUNA!

Çakma Gandi!

Dış basına, yine bir sürü "laf" aktarmış…

Demeç vermiş…

Hükümeti…

Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiriyor…

Dış politikaya dair…

Diyor ki…

Dost ülke bırakmadılar…

Müttefikler, sırt döndü…

AB…

ABD ile ipleri kopardık…

Dört bir tarafımız "hasım" oldu…

Yani; "dış ilişkiler" yerle bir olmuş…

Eklemiş…

Hani "sıfır sorun" olunacaktı diye?

***

Ama…

Elin gavuruna…

Tek bir laf…

Tek bir cümle dahi olsa; "eleştiri-tepki" yok!

Yok şöyle…

Yok böyle deme cesareti de söz konusu değil…

Diyebilecek tavır da göstermiyor…

Üretilen bir çözüm…

Ya da ilişkileri, düzeltmek...

Sorunları sıfıra indirme anlamında "alternatif" olabilmek!

O da yok.

Varsa yoksa "eleştiri!"

***

Diyeceksiniz ki!

Zihniyet farkı…

Türkiye eski Türkiye…

İktidar eski İktidar…

Anlayış eski anlayış olursa; "dış ilişkiler" sıfır sorun haline gelir…

Tabi…

Eskide ne yapılıyordu?

Kapıkulu siyasetiyle, "elin gavuru" karşısında el pençe duruluyordu…

Emir-komutaya göre hareket ediliyordu…

***

İMF ne derse…

AB ne derse…

ABD ne derse o; olacak!

Sömürüleceksin…

Sen ne demişsen…

Ne yaşıyorsan; "önemli" değil; önemli olan onların söylediği…

Hakaret etseler de…

Kumpas kursalar da…

Seni içten "kemirseler de."

Suçüstü yakalansalar da; ses etmeyeceksin…

Hep; "emriniz olur" diyeceksin…

Katlanacaksın…

***

Terörü… Teröristi… Terörizmi?

Her ne melanet varsa…

İllegal oluşumları "içine" enjekte edecek…

Ülkende "cirit" atmasını isteyecek…

Silah verecek…

Bomba verecek…

Ve o mühimmatlar "sana yönelip" kan dökecek?

Eğitimine…

Ekonomine…

Adaletine…

Hak ve hukuk nizamına dahi; "müdahale" edecek…

Çifte standart "uygula" diyecek…

Ama zerre-i miskal; "yüzünü" ekşitmeyeceksin…

Sormayacaksın…

Sorgulamayacaksın…

Bu ne "deme lüksünde" dahi bulunamayacaksın?

***

Daha açık…

Daha bariz…

Ulu orta yerde "ülkenin" bekasına göz dikecek…

İşgale…

İstilaya yeltenecek…

Darbecileri "organize" edecek…

"Bel" çıkacak…

İşgal planlarının baş aktörü olacak…

İktidarını devirmeye yeltenecek…

Milli iradenin temsiliyetini "askıya" aldıracak?

Demokrasiyi…

İnsan Haklarını…

Özgürlükleri…

İnancını, kültürüne "kendine" göre kurgulayacak?

Yine de; "ses" etmeyeceksin…

***

Kanını akıtacak…

Katliamlar yaptırtacak…

Tanklarını…

Toplarını…

Tüfeklerini…

Ki senin malın olmasına rağmen; "milletine"  çevirecek…

Şehitler vereceksin…

Ölümler yaşayacaksın…

Buna rağmen; "canım yanıyor, yasım var" demeyeceksin…

***

İçine sızdırılan ajanları yakalayacaksın…

Suçüstü yapacaksın…

Bir değil, yüzler, binlercesini deşifre edeceksin…

Ama tek birini; "derdest" etmeyeceksin…

Serbest bırakacaksın…

Hatta "işini yapabilmesi" için, alanı boşaltacaksın..

Özür dileyeceksin..

Kusura bakma, "alanınıza" girdik diyeceksin…

***

Milletine…

Devletine…

Hükümetine…

Enva-i planla "diş bileyecek!"

Ülkeni…

Coğrafyanı…

Kendi varlığı için; "bölüp-parçalamaya" yönelecek…

Sınırlar çizecek…

Yeni ülkeler…

Yeni bölgeler ihdas edecek…

Ama sen, "ne oluyor, ne bitiyor" sorusunu bile aklına getirmeyeceksin?

Kuzu kuzu, "her şeye evet" diyeceksin!

Köle misali…

Eee…

Geçmişte "elin gavuruna" karı, vaziyet bu idi…

Onun için de dış ilişkiler de "pek sorun" yoktu…

***

Ki bugün bile…

Bu minvalde, "seyir" içerisinde olsak…

Aylar değil…

Bir saat içerisinde "dış ilişkiler" sıfır sorun alır…

Dostlar artar…

Müttefikler çoğalıyor…

Ama "ülke ve millet" kapı kolu olmaya devam eder…

Onun için…

Bugün "sorun var" deniliyorsa…

Demek ki…

Değişen bir şey var ki; "birileri" rahatsız…

Çünkü…

Türkiye eski Türkiye…

Millet eski Millet…

Devlet eski Devlet…

Siyasi irade eski iradenin devamı değil…

İşte çakma Gandi; "bunu" görmüyor?

Bunu görse!

Ama diyeceksiniz ki; "zihni" kendi zihni değil…

Aynen de öyle…

Emir-komuta olunca; "o da emriniz olur" diyor?

Değiştir bu kafayı!

 

CİHAT…

Yeni Eğitim müfredatına girdi…

Artık…

Okullar'da "CİHAT" anlatılacak…

O da ne?

Laikçiler…

Kemalistler…

Sosyalistler…

Seküler düşünce "minbardarları" ayaklanmış…

Nasıl olur diye?

Okullarda; "CİHAT" okutulamaz…

Ebe yuh yani…

Hala mı, "O devşirmelik!"

Hala mı, "O paranoyaklık!"

Niyet kötü olunca…

Zihin bunak olur…

Düşünseler; "CİHAT" nedir diye…

Karşılarına şu anlam çıkacağını görürler…

"Zulme ve adaletsizliğe karşı, mücadele etmek!"

Ki ana tema!

Haksızlığa karşı susan; "dilsiz şeytandır!'

İşte CİHAT "insanı ve inanlığı" koruma, mücadelesinin "tanımıdır!

Yani; İslam’dır…

Ama!

Niyet "İslam'a karşı" çıkışsa…

Her kavram…

Her kelime kendilerine "hasım" olarak, görülür…

Ki yıllar yılı; "bu zihniyet" millete rağmen; "millette terör" estirdi?

***

ÜÇ İHTİYAR

 Bir kadın, kapıdan dışarı çıktığında, bembeyaz sakallı üç ihtiyarın kendi evinin önünde oturduklarını görür.

'Ben sizi hiç tanımıyorum, der...

Ama aç ve susuz olmalısınız...

Lütfen içeriye gelin de sizlere bir şeyler ikram edeyim...'

'Evin erkeği içerde mi?' diye sorar adamlar.

'Hayır', der kadın.

'Şu an evin dışında.'

'O evde olmadığı sürece bizim bu eve girmemiz mümkün değil...' diye cevap verirler.

Akşam olup kocası eve döndüğünde kadın olanları anlatır.

'Peki, onlara söyleyebilir misin', der adam. 'Ben evdeyim artık, bu eve gelebilirler...'

Kadın dışarı çıkıp bu kişileri içeri davet eder.

Ama bu defa da;

'Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz' der yaşlı adamlar.

Kadın öğrenmek ister;

'Niye giremezsiniz?'

İhtiyarlardan biri açıklar:

'Onun adı ZENGİN', der bir arkadaşını göstererek.

Diğeri BAŞARI...

Ben ise SEVGİ...'

Sonra ekler;

'Şimdi içeri gir ve kocanla konuş. Hangimizi evinizde istersiniz?'

Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır.

Adam duyduklarıyla neşelenerek;

'Ne güzel, der. Madem öyle, Zengin'i içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun...'

Karısı itiraz eder;

'Canım, niçin Başarı'yı çağırmıyoruz?'

Bu sırada, evin diğer köşesinde bulunan gelinleri konuştuklarını duyar.

Koşarak gelir ve kendi fikrini söyler;

'Sevgi'yi çağırsak daha iyi olmaz mı?

Evimiz sevgiyle dolar!'

'Gelinimizin teklifini dikkate alalım, der adam karısına...

Dışarı çık ve bizim misafirimiz olması için Sevgi'yi davet et.'

Kadın dışarı çıkar ve yaşlı adamlara sorar;

'Hanginiz Sevgi idi?

Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol...'

Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar.

Fakat diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler...

Kadın şaşırmış bir halde Zengin ve Başarı'ya sorar;

'Ben sadece Sevgi'yi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?'

Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler:

'Eğer Zengin'i ya da Başarı'yı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı.

Ama sen Sevgi'yi davet ettin...

O nereye giderse biz de ardından oraya gideriz.

Çünkü nerede Sevgi varsa, orda Başarı ve Zenginlik de vardır!