FESTİVAL İPTAL..

 

Diyarbakır'ın "Kültür ve Karpuz Festivali" iptal..

Gerekçe..

"Tasarruf tedbirleri…"

Eee..

Ekonomik kriz var...

Kamu "kemer" sıkıyor...

Hükümet tasarrufa gidiyor..

Vatandaş da; kendini sıkıyor...

Karar ve atılan adım doğru...

Denilmiş ki…

Kamuya "örnek" olsun...

İyi hoş da…

Keşke iki gün önce "zam kararı" alınmasaydı...

Toplu taşımanın fiyatını "artırmasaydı?"

Vatandaşa "tasarruf desteği" denilerek, hamleler geliştirilseydi…

Öyle inanıyorum ki..

"Kamuya" daha bir kapsamlı,  örnek teşkil ederdi...

Ve tabi ki "samimi" görülürdü?

***

Yoksa...

Festivalin iptali...

Siyasi…

Şirinlik...

Pek tabi ki; "koltuğu" koruyup, "yerel seçimde" aday olma planı içerdiği yorumuna mütali olmazdı?..

Der demez de..

Ankara'daki "Diyarbakır tanıtım" organizasyonu da, hatırlatmazdı..

2 milyon lira harcandı..

Şen-şakrak, davul-zurna..

Asıl; bu "etkinlik" tasarruf kapsamına alınması gerekirdi?

Ki "tanıtım" rezalete dönüştü..

Götürüsü; getirisinin bin mislisi oldu...

Diyeceksiniz ki…

Ankara'ya "pazarlama" vardı?

Neyse!

Vaziyet hiç de samimiyet ihtiva etmiyor…

Keşke etseydi...

***

İHRAÇATÇI İKEN İTHALATÇI OLMAK?

Sahi…

Hayvancılık..

Küçük veya büyükbaş fark etmiyor..

Canlı..

Cansız…

Yani "kırmızı" et noktasında; "ihracatçı" ülke değilmiydik?

Evet, ihracatçı ülkeydik..

Yine Hububat'ta..

Buğday'da..

Arpa'da..

Mercimek'te..

Nohut'ta..

Ki Pirinç dahil olmak üzere dış ülkelere "ihraç" eden bir konumdaydık…

Un dahil..

Tabi ki; şeker…

Yağ...

Ayçiçek yağı...

Çiğdem dediğimiz "ay çekirdeği" dahil olmak üzere…

Sebze...

Meyve...

Fıstık, fındık..

Hele ki Çay…

Karadeniz'in; buram buram kokan tavşan kanı!

Ne yapıyorduk; yedidüvele ihraç ediyoruk...

Samanı..

Otu..

Salaçı…

Yani; gıda, tarım ve hayvancılığın neyini derseniz "ihraç" ederdik..

Pek tabi ki kendi kendimize de yetendik..

Ama bugün…

A'dan Z'ye..

Bila istisna; "ithal" eder hale geldik..

Ve hormonlandık..

GDO'lu olduk..

Yediğimiz de..

İçtiğimiz de..

Biz dahil, nesil bile "obez" haliyle, hormonlaştı..

Artık, lügatımızda; "organik" diye bir tabir gelişti..

Peki, suçlu ve sorumlu kim?

Eee..

Onu da bir zahmet; "siz deyiverin?"

Ha çiftçi dostlar; "ithal tohum" satışları başlamış bilginiz olsun…

Bayiler çağırıyor..

Yoksa tarla tohumsuz kalacak..

Benden uyarı..

Çünkü, yerli tohum yok..

Bulsanız bile; tarlanın midesi "yerli tohumu" kaldırmaz!

Kusar..

Tıpkı, insanın dünü, bugünle kıyasladığı zaman, karşınıza çıkan tablonın etkisi gibi!…

 

***

EBE YUH YETER Mİ?

Yetmez!

Ki tükürük de yetmez..

Ama ne var..

Bir vecizedir…

Deriz ya; "kötü söz sahibinindir" diye…

Aynen de öyledir..

İşçiye..

Emekçiye.

Hele ki, alın teri dökmüş..

"Ekmeğini" sırtında taşıdığı yükle kazanan..

Mesleğiyle.

Elindeki, "alet-edevatı" kullanarak; "sağlayan" birine..

Ya da birilerine..

Sırf yağcılık adına..

Sırf birilerine yamanmak adına..

Taleplerini..

İsteklerini..

Sosyal güvence beklentisini; "boşa" çıkarmak için!

Hakaret etmek..

"İt, bit" gibi şuursuzca vasıflandırmak...

Pervasızca.

Ahlaksızca..

Daha bir "çukur" fikriyatla saldırı cephesi oluşturmak..

İtibarsızlaştırmak..

Saldırmak..

Hor görmek…

Velev ki "kabahatli" olsalar bile!

Kabulü mümkün mü?

Değil..

Hele bir de; bunu dindar kimliği altında yapmak…

Bu vasıfla; "küfürler" dizmek..

Ne kadar yakışır?

İslam ki..

Peygamber Efendimiz (S.A.V)…

En yüce değer olarak;

Emeği,

Hak ve hukuku...

Hele ki, "işçinin hakkının alın teri kurumadan ödenilmesini" emrederken..

Zıddı bir fikriyatta bulunmak…

Yersizleştirmek..

Siz ne dersiniz bilmem?

Ama ebe yuh'tan öte bir durum olsa gerek diyorum..

Ama kime dersin?

Kişinin "hayası" kalmamışsa...

 

***

DİN İSTİSMARI?

Cübbeli Ahmet…

Muzdaripmiş..

Şikâyette bulunuyormuş?

Demiş ki..

"Din istismarcıları var..

Giderek çoğalıyorlar…"

Vallahi; doğru bir söz etmiştir..

Haksız değil…

Ama; "hiç aynaya baktı mı?" kendisi hangi alemde?

Baksa görür…

Başı çekenin kendisi olduğunu..

***

HANİ ZAM YOKTU?

Bakan Bekir Pakdemir açıklamıştı…

Ekmeğe..

Ya da ekmek ürünlerine "zam" yapılmayacak diye?..

Ne var ki dinleyen yok?

İşte Diyarbakır'da "gelen zam?" haberleri..

Pide ekmek; yüzde 19 zamlandı..

Gerekçe; "un" fiyatları..

İddialara göre; "un" fiyatı, yüzde 35-40 artmış..

DESOB diyor ki.

Esnafın talebi yüzde 25 idi..

Biz yüzde 19'a indirdik…

Çay fiyatı da yükselmiş..

Yüzde 20…

Vaziyet neyin ikmali; oh ne âlâ?

Hayırlı Cumalar…