Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

FİKİR VE DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ Mİ?…

Öyle ya; hep ne diyoruz?.. Her türlü "düşünceye, fikre, söyleme" açığız!… İster yazılı, ister sözlü, ister görsel olsun.. Ve tabi ki; "sosyal medya" dediğimiz alan dahil olmak üzere, kişinin fikri hürriyeti baskı altına alınamaz?!..

***

Herkes; "özgürce" hiç bir baskı, tehdit, kaygı ve tedirginlik duymadan; "kendini" her platformda, sosyal, siyasal ve kültürel, hatta yaşam yönünde de, ifade etme salahiyetine sahiptir… Meramını, anlatabilir.. Yeter ki; "şiddet ve şiddeti körükleyici" tavır güdülmesin... Olup-bitene dair "vatandaş" noktasında demokratik sistemin kuralları çerçevesinde fikri beyanda bulunabilir…

***

Eleştirmek, demokratik kaide ve kuralların hanesinde tepki gösterme hakkına sahip olduğu gibi aksi istikamette sahiplenme, katılım gösterme, ya da katılmama gibi bir "özgürlüğe de" sahiptir… Ve bu özgürlüğünü icra ederken, her kim olursa olsun, suçlanamaz, yargılanamaz, cezai bir muameleye de tabi tutulamaz!...

***

Ki yasalarımız ve kanunlarımız, mevzuatlarımız da; "İnsan hakları" ölçüsünde, bireysel tanımla "fikir ve düşünce, özgürlüğünü, serbestiyet" hakkını, teminat altına almaktadır.. Avrupa İnsan Hakları sözleşmesine atılan bir de imzamız var.. Ki, 10. Maddesi fikir ve düşünce özgürlüğüne dair "hükmü de" açıktır…

***

Ama velakin bu hak, özgürlük ve serbestiyet dün olduğu gibi bugün de, her mevzumuzda olduğu gibi burada da, "sapla-saman" misali bir hayli, karışıklık söz konusudur.. Kullanan, uygulayan ve denetleyen mekanizma açısından; grift bir durum var.. Gerek birey açısından olsun, gerekse de bu alandaki gazetecilik mesleği olsun ve gerekse de devlet-i aliyenin mekanizması açısından olsun, gerekse de yargı nizamında  olsun vahim bir "gel-git'lerle" tar-u mar edilir bir atmosfer solduruluyor…

***

Özellikle de; son yıllarda iki eksende; doğru bir mecrada "fikir ve düşünce özgürlüğü" maalesef gerçeklerin rotasından saptırılarak ilerliyor… Kısır bir döngü, karmaşık bir muamele görüyor... Vakıanın içerisine dahil olan tüm taraflar, bilaistisna herkes kendi mecrasında, "fikir ve düşünce hürriyetini" yani hak-sız-lık olanı yontmanın gayreti içerisinde… Kimin işine nasıl gelirse; 3özgürlük” kalkanı şekilleniyor..

***

Şöyle ki… "Şiddeti, terörü, fitneyi, ayırımcılığı, hakareti, küçük düşürmeyi, insanların şeref ve haysiyetlerini zedeleme hakkını hiç kimse; "düşünce" serbestiyeti kalkanı altında icra edemez denilirken, ne yazık ki birileri "alabilme" gayretini sergiliyor ve bunu da ısrarla; "düşünce hürriyeti" kisvesi altında yaptığını fütursuzca savunuyor?

***

Pek tabi ki, devletin, oluşumların, kurumların, hükümetlerin  iş ve işlemlerinden dolayı olmayan bir şeyi olmuş gibi; "algı" üretip, "siyasi ve politik" tarafgirlik oluşturma gayretini sergileyen siyasi akımlar da, "fikir özgürlüğü" libası altında; kendilerine varlık kazandırmadan geri kalmıyorlar… Kendilerini sorgulamadan, "maske" takıyorlar..

***

En önemlisi de!… Devletin ve milletin bekası için, dirliği ve bütünlüğü için yürütülen "milli bir mücadele"  söz konusu iken, tam aksi zeminde bunu bahiz görmeden, sokağı provoke etme zeminine girişenler de, sıkıştığında "fikir özgürlüğü, düşünce özgürlüğü" gibi; akıl arızasına sarılıyorlar.. Sokağın psikolojisini siyasi emeline alet ederek, bir maharetle kapsamım bu diyor; ama ülkeyi ve milleti birbirine hasım kılıyor.

***

Ve yine aynı hadise de; "milli kimliği" kendisine kalkan yapıp; fırsat bu fırsat diyerek sosyal medya üzerinden alabildiğince "ırkçılık" kışkırtmasıyla, haklar ve halklar üzerinde "tahakküm" kurma gayretleri de, şuursuzca sergilenmektedir. İşte bunlar da fikir ve düşünce kulvarında, kendilerini ifade eder oluyorlar… Kısacası; fikir ve düşünce hürriyeti elbirliğiyle "çıkmaz sokağın" dar ağacında çekilmiş...

***

İşi, ranta, makam ve mevkiye, hatta devlet kurumlarında “ihale” almaya varacak kadar; “fikir ve düşünce” libasıyla, kazanç olarak kullanıyor.

***

Olup bitenle ilgili ne yazık ki "Yargı Mekanizmasının" işleyişinde de, özellikle kolluk kuvvetlerinin soruşturma ve tahkikatları açısından da, yaşanan gritif ortamın etkisiyle arıza-i durum yaşanıyor.. Nitekim, toplumun genel bakışında yüksek bir kanı var… Çünkü, kim fikri beyanda, kim fikri ihanetlikte "bilinmez denkleme" dönüştüğü için; sapla-saman misali, "iş aksiyonlaşıyor?"…

***

Nitekim, bu minvalde son haftalarda vücut bulan işleyiş ciddi ve çok yönlü bir "algı" üretimini, kasti bir şekilde körüklenmektedir.. Kısacası, fikir ve düşünce serbestiyeti "karanlık" bir tünele sokulmuştur.. "Kim kime, dum duma, herkesin elinde keser, kendisine göre, kimi yerde ayağına, kimi yerde tek taraflı yontmanın savrulması içerisinde, fikri beyanda bulunuyor..

***

Kimine göre "gecenin bir vakti", kimine göre olması gereken bir vakit, kimine göre "çağırsaydık" gelirdik, kimine göre de, her türlü muameleyi hak ediyorlar minvalindeki "sosyal medya" üzerinde suç teşkil edici paylaşımlara dair yapılan gözaltı işlemleri de; "polemik" üretici bir tahribat seyrini tartışmaya açıyor…. İşlem "terörle mücadele" kapsamında; gerçekleşse bile!…

***

Yargıya göre; "terör örgütü propagandası yapma" ve "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni alenen aşağılama", bir de "suçu ve suçluyu övme suçlarından" dolayı, bu gözaltı ve tahkikatlar yürütülüyor…

***

İşleme tabi olanlardan bazılarına göre, "gözaltılar keyfi ve baskı" odaklıdır, bizim paylaşımlarımız, fikir ve düşünce hürriyetini açıklama, kapsamındadır. Yapılanlar , "fikir özgürlüğünü ve demokrasiyi" askıya almadır diyerek, kendilerince haklılık payı çıkarıyorlar…

***

Yukarıda da kısm-i olarak açıklamaya çalıştığımız etkenlerin penceresinde, ortaya çıkan hal-i durum demek ki; "fikir ve düşünce hürriyeti" yani serbestiyetinin de "içine" etmiş bulunuyoruz.. O nedenle; ciddi ve kapsayıcı bir tanım gereklidir; "fikir ve düşünce hürriyetinin" selahiyetine dair!!..

***

Çünkü, biz/bazı gazeteciler de mesleki icrada fikrin ve düşüncenin tanımını tabiri caizse; "şuursuzca" ideolojik kamplaşmanın içerisine soktuğumuz gibi, üzerinde de tepinip duruyoruz.. Kİ, sokak kabadayısı gibi; kullandığımız dil bu jargona ait.. İşte, "siyasi tartışma" programlarındaki, hal-i durum.. Ne fikre, ne düşünceye, ne de ikisinin hürriyetine saygı gösteren var?.. Yok..!

***

Özetlersek hal-i durumu!.. Fikrimizi de, düşüncemizi de, yaşam kültürümüzü de, kişiye, siyasete, iktidara, muhalefete, ideolojiye, ırkçılık fikriyatına, ranta, makam ve mevkiye  göre "hürriyet ve özgürlük" selahiyetini bindirdiğimizden dolayı; "mevcut sokaktan" çıkmamız mümkün değil?.. Çünkü; çıkmaz sokağın duvarı ha bire yükseliyor…

***

 

GÜNÜN SÖZÜ…

Her zaman bazı insanları, bazı insanları da her zaman kandırabilirsin, ama her zaman her insanı kandıramazsın.

 


Bu Makale 649 kere okunmuştur.