Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

GÖNÜL İSTİŞARE İSTER?

 

Hani bir söz var…

Gönül ne kahve ister, ne kahvehane.. Gönül muhabbet ister, kahve bahane…

Cumartesi günkü; Cumhurbaşkanı Erdoğan..

Ve Başbakan Yıldırım'ın, Diyarbakır gezisi de "bu minvalde" okudum!

Yani, 116 projenin muhtevası..  580 milyon liralık yatırım tutarı olması…

Açılışı… Ya da sunumları, "aslında" bahane..

Çünkü, hepsi "uzun zaman dilimi" içerisinde faaliyete geçmiş yatırımlar.

Ve devletin "asli" vazifesi…

Ama gaye başka…

Gaye.. Siyasi.. Sosyal.. Ekonomik.. Yaklaşık bir yıldan buyana bu alanda "yaşanan" derin kırılmalar..

Ve oluşan toplumsal kopuşu "soluyabilmek"

***

İki cephe için de; Diyarbakır çıkarması "ilaç" gibi geldi diyebilirim!

Nitekim… Açılışın yapıldığı alandaki; "coşku seli de.."

İnsanların "karşılamaya" gelişleri de…

Erdoğan.. Yıldırım'ın "konuşma" kürsüsündeki hitapları da..

Kurdukları "cümleler de"…

Sıkıntılara dair "hasbi-hal" mahiyetli "dert anlama, dert dinleme" gayretleri..

Çünkü, daha 6-7 ay önce "bambaşka" rüzgar esiyordu bu coğrafyada.

Hayat vardı.. Yaşam vardı.. Geleceğe dair planlar vardı…

Yaşamın her alanında, "coşku, yaşamın doyumsuz" haleti ruhiyatı hâkimdi…

Yüzler gülüyordu.. Ama şimdi durum, "tam aksi" değişerek, virane oldu..

Gelinen nokta; "ölüm ve öldürme" vaadi… Ötesi yok..

***

Vatandaş.. İki derede, bir arada.. Öfkeli.. Tepkili.. Kızgın..

Ne var ki, korku hakimiyetiyle "sessizlik" içerisinde..

Devlet'e…  Siyasal iktidara da "kırgın…"

"Güvenme" hissiyatında, düşük bir profil var..

"Ya yalnız" bırakılırsam…

Evet, işte böylesi bir atmosferde devlet zirvesi Diyarbakır'a geldi..

"İyi oldu.. Hoş oldu.. Herkes.. Tüm kesimler için "ilaç" misali var olan travmanın atlatılması açısından; iyi geldi..

***

Erdoğan'ın konuşmalarının satır aralarına gelirsek;

Gerek, açılıştaki konuşması… Gerekse de, STK ve Kanaat Önderleriyle yapılan istişarede…

Yakından takip ettim.. Notları da geniş aldım…

Çözüm sürecine.. Barışa dair adımlar atılırken, "neden silah ve şiddet" diye sordu Erdoğan…

“Söyleyin bunlar ne anlama geliyor?” diye.

"Hak ve özgürlükler noktasında, en ciddi reformların yapıldığı bir dönemde, tekrar silaha sarılmanın ne anlamı olabilir?

Bölgede güven ve istikrar ikliminin hâkim olduğu bir süreçte ne dediler, 'öz yönetim.'

Bu hezeyanlarla çıktılar ortaya ama bu 'öz yönetim' ifadelerini bunlar neye çevirdiler, 'öz katliam'a çevirdiler.

Eğer demokrasi diyorlarsa, eğer hak ve özgürlük diyorlarsa o zaman silahı, bombayı, her şeyi gömerler, koordinatlarını da verirler.

Gelsinler parlamentoda mücadelesini sürdürsünler."

 

***

Erdoğan "çözüm sürecine" yeniden dönülebilinir sinyalini böyle verirken şartı yine silah oldu..

PKK'yı… HDP'yi "kurgulayan" bir üst akıl olduğuna dikkat çekti..

Bunu ifade ederken, 100. yılını dolduran "Sykes-Picot" anlaşmasını hatırlattı…

Çünkü onların gayesi, "İslami medeniyeti" yok etmek.. Tarihi yapılara yönelik saldırıları da, bu minvalde okumaya çalıştı..

Erdoğan şöyle dedi;

"Kurşunlu Camii'ne sıkılan her kurşun bizim de kalbimize sıkılmıştır, bunu böyle biliniz.

Sur içinde tahrip edilen her bir eser ile sadece Diyarbakır'ın değil, tüm Türkiye'nin ortak tarihini, ortak hafızasını siliyorlar, bunu böyle biliniz. Diyarbakır, Mekke'nin, Medine'nin, Kudüs'ün, İstanbul'un, Konya'nın kardeşidir, bunu böyle biliniz."

***

"Tozlu raflardan harita çıkaranların, o parçalı haritalara baktıkça iştahı kabaranların hevesini bir kez daha kursaklarında bırakacağız.

Çünkü bu toprakların mayası kardeşliktir, muhabbettir, birliktir, beraberliktir.

Kürt ve Türk, etle tırnak gibidir, asla ayrılmaz.  Bizlerin birlikteliği, proje ürünü bir birliktelik, beraberlik değildir.

Bedeli bin yıldır canla ödenen bir kan kardeşliğidir. Biz çıkar ortağı değil, kader ortağıyız, bunu böyle biliniz."

***

Diyarbakırlı iş adamlarının gazetelere verdiği ilan.. "PKK'ya şartsız silah bırakma" çağrısı..

Erdoğan konuşmasında buna atıfta bulunurken özellikle, STK ve Kanaat önderlerine de "safınızı netleştirin" mesajını verdi..

Hükümete.. Devlete olan "eleştirileriniz kadar örgütü de eleştirin" dedi.

Sanki bir önceki hafta yazımı okumuş gibi seslendi..

Tanışık köyü katliamına.. 16 İnsanın "paramparça" olup, hayatını kaybetmesine..

Neden, Diyarbakır'daki "kabil" Sivil Toplum Örgütleri "sessiz" kalıyor?

Devlete karşı "dilleri" pabuç olurken.. Fail PKK olunca neden, "ketum" kalıyorlar diye..

Erdoğan çağrıyı şöyle yorumladı…

"Bölge halkının bu şekilde açık tavır alması halinde örgütün eylem yapabilecek gücünü ve imkânını kaybedeceğine inanıyorum."

***

 

PKK'nın üst aklın verdiği talimatla hareket ettiğine dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:

“Üst akıl da iflas ediyor onu da biliniz.

Er ya da geç zafer hakka teslim olanların olacaktır."

Erdoğan "Biz kan kardeşiz" derken;

"Bu toprakların mayası kardeşliktir, birliktir ve beraberliktir. Kürt ile Türk etle tırnak gibidir asla ayrılmaz. Bizlerin birlikteliği proje ürünü bir birliktelik değildir. Bedeli bin yıldır kanla ödenen bir kan kardeşliğidir. Biz çıkar ortağı değil, kader ortağıyız. Bunu idrak edemeyenler elbet eninde sonunda kavrayacaklardır.”

***

UYUM PROFİLİ YÜKSEK…

Başbakan Binalı Yıldırım.. Coşkuluydu.. Tempolu konuştu..

Yatırıma ve hayata dair yapılması gerekenlere odaklandı..

Huzurun.. İstikrarın.. Kalkınmanın "olmazsa olması" olduğuna vurgu yaparken..

"İnadına, inadına biz yatırımlarımı yapacağız" dedi..

Yıldırım.. Gerek açılıştaki profili.. Gerek STK ve Kanaat önderleriyle istişarede..

Türkiye'nin yönetim şekline dair… Kim nasıl, değerlendirir bilmem..

Ama görünen o ki; Türkiye fiili olarak "Partili Cumhurbaşkanı" sistemine geçmiştir..

Hayırlı uğurlu olsun..

***

Yıldırım.. Konuşmasının her paragrafında, "Erdoğan'ı andı.?"

Konuşurken de, bulunduğu noktaya odaklıydı..

Bir işaret gelebilir diye.. Şimdiden ifade edeyim..

Ki önümüzdeki günlerden itibaren.. Özellikle dün itibariyle hükümetin güven oyu almasıyla..

Artık, "Erdoğansız Yıldırım.. Yıldırımsız Erdoğan" ortamını göremeyeceğiz..

İkili her yerde "birlikte" görünecek..

Çünkü "Uyum profilleri" hayli yüksek…

***

YETER Kİ BİR ADIM ATILSIN!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a..

Başbakan Binali Yıldırım'a..

Ve AK Parti iktidarına notumuz..

Şunu bilsinler ki..

Bölge halkı..

Ki, 7'den 70'e her kes..

İşçisi.. İşsizi.. Memuru.  Çalışmayanı..

Esnafı.. Öğrencisi. İş adamı..

Son bir "yılda" yaşadığı travmayla "arafta"

Hendek.. Barikat.. Öz Yönetim..

Öz Savunma.. Gibi "vahim" tahribatı yaşatan süreç..

Kürtler açısından; tamamen "vahim" bir yıkım olduğu gibi..

Katliam.. Kan.. Gözyaşı ve ölüm "zelzelesi" yarattı.

***

Sivili öldü.. Askeri.. Polisi.. Korucusu şehit oldu..

Eline silah alan Kürt gençleri öldü…

Yani; "kan kaybeden" hep halk oldu…

Evi yakılan… Evi yıkılan.. Şehirlerin…

Mahallelerin yaşanılmaz hale gelmesi..

Yerinden, yurdundan on binlerce insanın olması..

Vaziyet noktasında, kim diyebilir ki..

Mevcut durum…

Hiç bir Kürt'e… Hiç bir bölge insanına.. Yaşanan ve yaşatılanların..

Zerre-i miskal "olumlu" bir kazancı oldu diye..

Diyemez…

***

Bilakis..

İnsan haklarına adına,

Özgürlükler adına,

Eşitlikçi,

Haklar ve halkların kazanımı adına "pozitif" bir sonuç sağlamadı..

Tam aksine; negatif, bir atmosfer üretildi..

Öyle ki; var olanlar bile, "Prangalandı, kesintiye uğradı"

***

Bölgede Kürtler açısından "büyük bir kırılma var."

Özelliklen de; HDP'ye.. Bileşenlerine..

Pek tabi ki, PKK'ya da ciddi derecede tepkili…

Artık "destek" vermiyor.. Bunu net olarak görüyoruz..

Ki, HDP'ye gösterilen tepkiler, soruya cevap..

Sur için.. Nusaybin.. Cizre.. Silopi.. Yüksekova..

Hakkari.. Şırnak için..

O kadar çağrı.. O kadar miting istemi..

Eylem davetleri oldu..

Ne katılım, ne de, destek mahiyetli bir sokağa çıkış..

Hiçbiri yaşanmadı…

***

Ki geçtiğimiz hafta, Sur'da bariz şekilde tavır konuldu..

Ne yüzle buralara geliyorsunuz diye..

Tabi, PKK'nın, bölgede "Suriyevari.."

Yani "Kobani" endeksi stratejisinin "boşa çıkması da" halktan "desteğin" yoksun olması..

Sonuç itibariyle…

Bölge halkı; "Arafta'.. Bu duruş, geldiği "kulvar" aşaması…

Birilerinde, farklı beklenti hasıl ediyorsa da, doğru değil..

Yanıltıcı..

Halk, PKK ve HDP'ye kızgın.. Ama, Devlet'e veya AK Parti'ye..

Ya da bir başka partiye "eğilim ve yönelim" içerisinde değil..

***

Önceki gün bunu, sokaktaki ahaliden net bir ifadeyle aldım…

Gerek, miting alanına gelenlerden olsun..

Gerekse, sokaktaki hareketlilik içerisinden olsun..

"Kimi güveneceğimizi bilemiyoruz.. Şaşırmış durumdayız..

Ortada kaldık"

Vaziyet.. Şunu söyletiyor..

Devletin de, Siyasal iktidarın da, Ülkenin diğer dinamiklerinin de; "oluşan kırılmayı" iyi koordine etmesi gerekir.

Kucaklayıcı… Özgürlükçü.. Eşitlikçi.. Haklar ve halklar noktasında, kazanımcı olmalı..

***

Sosyal.. Siyasal.. Ekonomik.. Kültürel..

Ve yaşamı daha bir zenginleştiren..

Kalkınmayı.. Büyümeyi "hedefleyen"

Yaşamın "doyumuna" ulaşabilecek, atmosferi yaratan..

Yani, "Çözüm sürecindeki" günleri yeniden inşa edebilecek..

Her türlü, milliyetçi duyguları ayaklar altına alan..

Yalnız bırakmayan..

Yerel dinamikleri benimseyen.. Sahiplenen..

Kolektif bir işbirliğiyle "safları" netleştiren olunursak..

Ki "zaferler" halklarla olur..

***

Hiç bir güç.. Hiç bir kuvvet.. O'nun sokağa inmesiyle "karşısında" durmaz..

İşte bu sağlanırsa..

Silahlar da, Bombalar da, Mayınlar da, Tanklarda toplar da "suar", ilelebet toprağa gömülür..

VE BARIŞ İKMALİ GELİR..

Bin yıllık kardeşlik, "kader" ortaklığıyla devam eder..

Aksi taktirde çok daha vahim süreçler bizler ve sizler için kaçınılmazdır..

Yeter ki herkes ama herkes "ortak payda" için, bir adım ileriye yönelik atabilsin..

Yeter ki, cesaret olsun..

***

OLUMSUZLUKLAR!

Gelirsek, güne özgü olumsuzluklara..

Diz boyu… Birileri "kol kırılır yel içinde kalmalı" dese de…

Benim, "kerameti kendinden menkul" bazı şahsiyetlere bir iki kelam etmem gerekir…

Yoksa içimde, "ukde" olarak kalır..

Öyle inanıyorum ki.. Benim gibi çok kişi de "söylenmesi gerekir" fikrinde.

Miting alanı.. Tercih noktasında yanlıştı..

Daha geniş.. Güvenliği daha rahat, alınabilinecek alan "tercih" edilmeliydi…

Yer dardı… Alana, geçişler..  Hele ki, "kontrol noktaları"… Buralardaki, "aşırı tedbir hassasiyeti"

İtici olduğu kadar tepki üreterek, "alana girmek isteyenleri" tercihlerinden etti.

Geri dönen çoktu..

Saat itibariyle de  arıza-i durum vardı.. Çünkü, hava çok sıcaktı..

Miting saat 17.00'de olsaydı çok daha, makul ve coşku ortamı daha bir yüksek olurdu…

 

 

***

İl Valiliği mi, AK Parti İl Başkanlığı mı, ya da bir başka makam ve kurum mu?

Her kim ise.. Devletin zirvesiyle buluşturduğu STK Temsilcileri ve Kanaat Önderleri açısından sormak istiyorum…

Hangi kritere göre "belirlediniz?" ölçünüz nedir?

Çağırdıklarınızın azımsanılmayacak kadar bir bölümü..

Sanmıyorum ki..

Toplumda karşılıkları oldukları için... Temsil ettikleri caimada söz sahibi oldukları için..

Tarafsız oldukları için.. Bir iki kelam edebilecekleri için..

Ön görüye sahip oldukları için.. Entelektüel oldukları için.. AK Partiye yakın oldukları için, "çağırmışsınız' bilemiyorum.

***

Çok kişi.. Katılım gösteren çok sayıda dost…

"Bunlar mı, STK temsilcisi, bunlar mı kanaat önderleri?" diye çığlık attı.

Aynı ortamda.. Aynı platformda "bulunmaktan" ne yazık ki, "şuan hicap duyuyoruz" denildi..

Gündüz külahlı, gece silahlı.. Gündüz cemaatçi gece ateist…

Örgütün "bayraktarlığını" yapan.. Siyasal iktidara "Sizi, Diyarbakır'a sokturmayız" diyenler..

Tanışıklı katliamını dahi "kınamaktan" çekinenlerin orada bulunması..

Devletin zirvesiyle "aynı masada" oturtulması szce ne ye delalettir..

Gafletten başka?

Her ortamın kendisine has bir asaleti olmalı..

Asaletin olmadığı yerde tıpkı koyunun olmadığı yerde "keçiye" Abdurrahman Çelebi denilmesi gibi..

 

 


Bu Makale 13281 kere okunmuştur.