GÜNEY KORELİ'NİN ÖLÜMÜ?..

Önce vakıanın bir özetini aktaralım!.. Güney Kore vatandaşı Jınwook Kim.. Önceki gün, merkez Bağlar ilçesinde yürürken; üç yerinden bıçaklanıyor.. Bıçaklayan 16 yaşlarında bir genç çocuk!.. İsminin rumuzu da; V.D… Koreli,  Kim hastanede ölüyor… Fail denilen kişi de bilahare, gözaltına alınıyor… Ki dün tutuklandı.

***

Olayın kısaca özeti böyle… İlk öğrendiğim de, haber merkezini uyardığım gibi kendim de kendime "cinayetin" nedenleri konusunda da bir zihin jimnastiği içerisine girdim…

***

Öyle ya, Kim denilen Koreli şahsın, Bağlar'ın varoşlarında o esnada ne işi vardı, faille arasında nasıl bir ilişki gelişti, Çünkü, dört ay önce eşiyle Diyarbakır'a gelmiş…Yerleşmesiyle alakalı; sebep nedir?.. Bir yerde çalışıyor mu?…

***

Doğrusu, emniyetten istenilen bilginin akmayışı, failin ifadesindeki çelişkiler, çevrenin de "ketum" kalma hali; bu minvaldeki soruları yanıtsız bıraktı…

***

Yabancı bir ülke vatandaşının, Diyarbakır'da… Hele ki, Bağlar gibi bir ilçede; "pek tenha" olmayan bir sokakta 16 yaşındaki bir çocuk tarafından, öldürülmesi doğrusu;  "şehir" için hayli vahim, olumsuzluklar zincirine neden olur?.. Sosyal, siyasal, ekonomik ve tabi ki turizm açısından; sorgulayıcı!..

***

 

Tabi, kafamı kurcalayan en önemli ve tek bir soru var?.. O da ekseriyetiyle Güney Korelilerin, Doğu ve Güneydoğu'da varlık nedenleri; "misyonerlik" faaliyeti odaklı olduğu gerçeğidir.. Malum, geçmişte bir çok kez gündem oldular.. 

***

Kim'in 4 ay önce eşiyle Şanlıurfa'dan Diyarbakır'a gelişi söz konusu.. Eşinin de hamile olduğu konuşuluyor.? Diyarbakır'a gelişi "böylesi bir niyet" üzerine miydi?… Şanlıurfa'da "misyonerlik" faaliyeti olmuş mudur? Bağlar'da bulunuşu, V.D ile aralarında oluşan "ve cinayetle" sonuçlanan hadisenin, temelindeki neden sadece iddia edildiği şekilde "gasptan" dolayı mı?.. Yoksa farklı bir ilişki söz konusu mu?..

***

Velhasıl; vakıa yeni, ama iç dünyası meçhul!.. Olayın her yönüyle "kamuoyuna" aktarılması gerekir.. Ki; ne kent ahalisi üzerinde, ne de dış etkenler açısından, ne de Diyarbakır'a gelebilecek yabancılar noktasında bir "muğlaklık" oluşmasın.. Her şey bilinsin… Şahsın "Kasten adam öldürmek" suçundan tutuklanması da; "bilerek" Kim'in öldürüldüğünü ortaya koyuyor..

***

CHP MAHALLESİ!..

Bugünkü sohbetin gezintisini burda yapalım.. Son 48 saatlik süreçte, mahallede olup bitenler nelerdir?.. Şöyle ki…

***

BİR.. "Bu kadına haddini bildirin.." Kim diyor, CHP'li Engin Özkoç.. Kime diyor, Ak Partili Özlem Zengin'e.. Meclis'in çatısı altında.. Ki Zengin Başkanvekili olarak, oturumu yönetiyor..

***

Biliyorum; "bu kadına haddini bildirin" ifadesi bendeki gibi sizde de "şimşek" gibi çakmıştır, 28 Şubat döneminde vücut bulan "anti-demokratik" işleyişin yarattığı tahribatları..

***

Ecevit, kürsüde.. Merve Kavakçı Meclis'e "başörtüsüyle" giriyor.. Sol cenahın temsilcisi; "başörtü" düşmanlığıyla nara atıyor; "Bu kadına haddini bildirin.. Dışarı atın.."

***

Ne yazık ki, sosyal, hukuk devleti diye söylenip durulan, demokrasiye, insan haklarına, eşitliğe, özgür yaşama dair dem vuran yönetim, ki ülke bir İslam ülkesi olmasına rağmen; "inanca göre giyime" baş düşman kesilmişti..

***

Tahribatı yüksek oldu.. Hayatları kararttı.. Ölümler, zindanlar, sürgünler, yarınlara umut besleyenlerin "hayalleri" alt üst edildi.. İşte böylesi bir evrenin sembolü haline gelen "Bu kadına haddini bildirin" sözü, sol cenahın başındaki CHP'den bir kez daha yükseldi..

***

Gariplik odur ki, Özkoç'un "iç dünyasını" dışa vuran bu çıkışından bir gün önce, lideri Kılıçdaroğlu "sokakta başörtüsünden dolayı şiddete maruz kalan" bayanları arayıp, geçmiş olsun dileğinde bulunmuşken!…

***

CHP bu.. Ne diyordu Kemal Bey "CHP'yi yönetmek zor!.." Galiba haklı.. Neyse tepe isim kendisi.. Bakalım Özkoç'a; "Türkiye eski Türkiye değil, sen hangi akıldasın hala.. Başörtü, bizim de milletimizin de artık kırmızı çizgisidir.." diyebilecek mi?..

***

İKİ… "Külliyeye giden CHP'li.." İddianın sahibi, bir gazeteci.. CHP'ye ve Kemal Kılıçdaroğlu'na çok yakın bir isim.. Rahmi Turan.. Ki, hükümete karşı gazetenin de tepe ismi, Sözcü…

***

Yazısına göre; CHP'nin başına aday biri Külliye'ye çıkmış.. Erdoğan'la görüşmüş.. Erdoğan da ona demiş ki; "CHP'nin başına sen geç, iyi olur.. Ben sana destek olurum…"

***

Doğrusu, yazıyı kaleme alırken "henüz bu minvalde" mevzuyu gündeme taşıyanlardan kesin bir beyan oluşmadı.. Ne giden belirlendi, ne de CHP'de "kesin dille" konuşulan oldu..Bay Kemal ise- "biliyorum ama söylemiyorum" gibisinden laf ediyor.. İki elin sayısı kadar isimden söz ediliyor; ama ortada isim yok.. Ne gariptir yazıyı kaleme alan Turan da "sırlar alemindeki gibi, ismi unutacağıma dair söz verdim" deyip, topu taça atıyor…

***

Kısacası; iş CHP mahallesinde faili meçhule döndüğü gibi; "çok başlı bir organizasyon da" dedirtti!… Ama, "zan altında" kalan isimler de çok!..Bir tek iddianın kesin bir dille reddi, Külliye'den geldiğini söyleyebiliriz.. Fahrettin Altun dedi; "yazı hayal ürünü…"  Peki, siyasi kulisleri bomba gibi sallayan durum kimin işine yarıyor; elbette ki Kılıçdaroğlu'nun.. Çünkü, kongrede rakip olan her kim olursa olsun, "Erdoğan ilişkili" damgasını yiyecek.. Denir ya; "40 tas su dökse de" o aday için fayda vermez..

***

Tabi, Erdoğan'ın hal-i hazırdaki siyasi seyir ve muhalefetteki Kılıçdaroğlu'nun performansı noktasında "hayli memnun!" diye de not düşebilirim.. Her seçimde "kaybeden" Kılıçdaroğlu, kazanan Erdoğan.. Hal böyle olunca, Erdoğan böylesi bir rakibi "yeni ve taze bir isme" kafa yoruculuğa, meyil verir mi; "sanmam…"

***

İkinci mevzuya nokta koyma adına söylenecek söz şudur.. Turan, 50 yıllık gazeteciliğine an itibariyle "Kılıçdaroğlu'nun nam-ı hesabına", kongreye "tek aday" girmek, Muharrem İnce dahil rakipleri diskalifiye etme stratejisiyle "çizik" atmıştır.. Yani alet oldu..! MHP'li vekilin bir ifadesiyle, Turan şöhreti "çıplaklıkla" aldı?

***

Sonuç itibariyle, CHP mahallesindeki iki vakıa; "acziyet ve hazin neticedir"

***

ERKEN SEÇİM…

HDP "erken seçim" diyor.. Peki, CHP'nin tavrı nedir; "örtülü ödenek" misali, örtülü destek veriyor… Ama renk çaktırtmıyor.. İktidar ve bileşenlerinin ise; "seçim takviminde" ısrarı var.. Sonuç; çoğunluk demediğine göre; mevzu havanda su dövmenin ötesidir.. Hele bir kongreler yapılsın?..

BÜYÜKANIT'IN AMEL DEFTERİ?…

Bizde denir ki; "ölünün arkasından konuşulmaz..!".. El hak.. Konuşmam.. Ki biz yüzüne hep konuştuk.. 7. Kolordu Komutanı iken de.. Genel Kurmay 2. Başkanı ve Başkan iken de..  Dolmabahçe Sarayı'ndaki görüşme sonrasında da.. Emeklilik döneminde de konuştuk..

***

Hep dedim ki; "Zulümkar oldunuz, Günahınız çok… Yaptıklarınızın vebali ağırdır.." Bugün için de; "ateşin bol olsun" duasını yaparken, "hakkımı helal etmiyorum" diyerek de onun amel defterini şahsım açısından "ahirete" bırakıyorum!…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Çanağa ne doğrarsan kaşığında o çıkar…