HANGİSİ VESAYETÇİ?

Silahla… Tankla… Top, tüfekle… Savaş uçaklarıyla…

Önüne çıkanı "ezmekle", öldürmekle…

Kendinden olmayanı… Düşünmeyeni… Biat etmeyeni; "bertaraf" eden mi vesayetçi?

Tekçi…

Jakoben, diktatör bu "zihniyetin" sahibi mi?

Yoksa!

Halkın oylarıyla, milletin tercihiyle, seçilmişlik, iradesiyle başa gelen mi?

Hangisi…

***

Muhafazakârı da… Radikali de… Dindarı da… Ateisti de…

Kürdü de, Türkü de, Laz’ı da Çerkez’i de, Alevi’si de…

Yani herkesim!

Bu ülkenin 80 milyonu; "kendisini demokrasinin" içerisinde buluyorsa..

Özgür iradesiyle; "temsiliyette"  "tercih" sahibiyse..

Demokrasinin membası "sandık" orta yerde açık ve şeffaf duruyorsa...

Ki bulunuyor…

Bu bile; başlı başına tarihsel değişim değil midir?

***

Sistem!

Hal-i hazırdaki "yönetim" şekli…

El insaf demek gerekmez mi?

Bugün değil…

94 yıldan beridir ki; "ucube" bir kimliğe sahip değilmidir?…

Bu millet…

Bu ülke…

Geride kalan zaman dilimi içerisinde "yaşamadığı" hiçbir "bela ve musibet" kaldı mı?

En babasını yaşamadı mı?

Zerre-i miskal, "salihi selamette" ülke ve millet kavuşabildi mi?

***

Darbeleri de… Kaosu da… İşkenceyi de… Yargısız infazları da…

Faili meçhulleri… Köy katliamları… Toplu kıyımları..

İnkârı, asimilasyonu…

Despotizmin en vahşi "zalimliğini" bu topraklar yaşamadı mı?

Farklılıklar..

Diller… Dinler… Renkler ve ırklar "yok sayılmadı mı?"

Suç bile görülmedi mi?

İnsanlar zindanlarda, sürgünlerde, "ömürlerini" çürütmedi mi?

***

Yoksulluk… Fakru zaruret… İşsizlik…

Enva-i çöküş ve ahlaki tahribat...

Hak, hukuk, adalet, eşitlik!

Nüfuzun tekelinde, mazlumun ırağında bulunmadı mı?

Otellerde… Motellerde… Gazete patronlarının villalarında "iktidarlar" değiştirilmedi mi?

Bakanlar atanmadı mı, milletvekilleri listesi hazırlanmadı mı?

 

***

Anlayacağınız!

Bu sistem ve sistemin dişileri olan kurumlar!

Milleti dışlayan… Kendini "kutsayan" zihniyete sahip olmadı mı?

Elinde silah olan "ben" bu ülkenin bekasıyım deyip, "sivil yönetimi" akamete uğratmadı mı?

60 ihtilalı…

12 Eylül darbesi.

28 Şubat.

Ve 15 Temmuz'daki yapılan ihanet...

Hangisi hangi dönemde; "ceberut" fikriyattan başka "demokrasi" üretebildi mi?

Var olan; "hep vesayetçi zihniyet" olmadı mı?

***

Şimdi..

Her şey "ulu orta" yerde iken…

Hala da; "bu vesayeti, bu sistemi" savunmak…

Bel çıkmak…

"Hayır" diyerek, varlığını katmerleştirmek?

Deyin bakıyım; "neye delalettir?"

***

Kısacası…

Bu "zihniyeti" yıkmak için…

Bu vesayeti "yok" edebilmek için…

Demokrasiyi "üretici" hale getirmek için…

Yasama da…

Yürütme de…

Herkes kendi iradesinin "temsiliyetini" görebilmesi için "bir fırsat" doğdu…

16 Nisan…

Tarihsel bir devrim ve milat "kimliğine" sahiptir…

İnkâr edilmemeli…

Vebal büyük…

Sorumluluğu yüksektir…

***

 

"AYAKÜSTÜ 40 YALAN!"

İfade benim değil…

Ben demiyorum...

Diyen kim Başbakan Binali Yıldırım…

Kime atfen söylüyor?

Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu için.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tanımladığı gibi…

"Yalan makinesi"…

***

Başbakan Yıldırım…

Diyor ki…

"Ayaküstü 40 yalan söylüyor…"

Dün Karaman'da seslendi…

Yalan bir, yalan iki, yalan üç diyerek…

İşte o yalanlardan bir demet..

***

YALAN BİR...

Başbakan Yıldırım…

Gençler…

Kılıçdaroğlu muhtarlarla bir araya geliyor..

Diyor ki,

"Ey muhtarlar 16 Nisan'da evet çıkarsa 17'sinde muhtarlıklar kapatılacak".

İnanıyor musunuz?

***

YALAN İKİ...

Kılıçdaroğlu minibüsçülerle konuşuyor…

Diyor ki..

"16 Nisan'da evet verirseniz minibüs hatlarınız iptal olacak?"

İnanıyor musunuz?

***

YALAN ÜÇ…

Kılıçdaroğlu işadamlarıyla toplantı yapıyor…

Diyor ki…

"Eğer evet verirseniz fabrikalarınıza el konulacak, işyerleriniz elinden alınacak".

İnanıyor musunuz?

***

Başbakan Yıldırım'ın ifadesiyle…

Ayaküstü 40 tane yalan söylüyor…

Velhasıl!

Biz… Evet, biz hangi birinden "söz edelim ki…"

İnanmak…

Anlamak hayli zor…

***

HANGİSİ SUÇ?

Sıkı durun… Çifte soru geliyor…

Bakalım, "testi" çözebilecek misiniz?

Şimdi…

"Serokwezir…

Hûn bi her hatin…

Size göre; "bu ifade" bir suç teşkil ediyor mu?

***

 

Yoksa…

Evet, yoksa bu ifade mi?

Yani… "Barış-Aşiti" mi?

Hangisi…

Suç teşkil edip, savcılık tahkikatına alınır?

A şıkkı mı?

B şıkkı mı?

Ne yazık ki…

Beşiktaş Belediyesi hakkında; "b şıkkından" dolayı soruşturma açılmış…

A şıkkını kimse görmemiş…

Dün neydik, bugün nerdeyiz?

Nerden nereye?

***

FESİH VAR, FESH YOK!….

Fesih var… Ama "fesh etmek" yok…

Çünkü… "Fesih" yetkisi, "tek kişide" değil…

Ne Reis'in yetkisinde.. Ne Meclis'in yetkisinde..

Olursa; oylamaya olacak.

Mecliste; 3/5, "evet" diyecek..

Sonra..

"Seçimler" karşılıklı yenileme "hükmünü" alacak…

Yani… Kimse kimseyi "fesh" edemiyor…

Varsa; "ikisinin" anlaşmasıyla; "çifte fesh" mümkün..

Bu tartışma da, bitsin…

Nokta…

***

 

SON DAKİKA ANKETİ

ORC en son referandum anketi sonuçlarını yayınladı.

ORC referandum anketi sonuçlarına göre, evet ile hayır oyları arasındaki makas açılıyor.

36 ilde 2740 seçmenle ''CATI-Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmesi'' yöntemiyle Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne yönelik halkoylaması öncesi kamuoyunun nabzını tuttu. Son anketle 'Evet' ile 'Hayır' arasındaki makasın 11 puan açıldığı görüldü.

***

ORC anket sonuçlarına göre, evet oyları oranı yüzde 55.4 olurken, hayır oyları oranı yüzde 44.6'da kaldı.

ORC Başkanı Murat Pösteki…

Diyor ki…

Sandık gününe kadar ki zaman dilimi..

Çalışmalar… Yurt dışından gelecek oylar…

Evet ve hayır arasındaki farkı genişletecek…

***

Biz ne diyorduk?

Evet ile hayır arasındaki fark oranı.. Bir iki, üç-beş puan farkıyla olmamalı..

Mutlaka.. Güçlü bir "mutabakat" için.. Oran yüzde 60 ila 65'lerde olması lazım..

Aksi taktirde..

17 Nisan itibariyle; "mevzu" sürekli su alacak hamura döner ki…

Ne tartışma biter.. Ne de bizim burada; "söyleyeceklerimiz!"

İllaki güçlü bir irade temsiliyeti şart.

***

CİNMİŞ CİN!

"Her evet, şeyh Said'e ve arkadaşlarına Fatiha’dır"…

İşte bu pankart vardı ya…

Günlerdir sorgulanıyor…

Kim astı.. Kim yazdı.. Kim indirdi.. Gören oldu mu?

Ya da "sorumlu" bulundu mu?

***

Bir dizi soruyu ikmale getiren; "pankart.."

Neyse! Sonunda, "sorumlu" bulunmuş…

Yerel gazetemiz "sorumluyu" yazmış..

Diyor ki…

O pankartı; "Cinler asmış… Cinler yazmış?

İyi hoş da… O cinlerle bir "röportaj" yapılmış olsaydı…

Neyin nam-ı hesabına diyerek.. Ama yapılmamış..

Büyük bir eksiklik(!)