Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

HEPİMİZ BİRİZ VE BİRBİRİMİZİ SEVİYORUZ!...

Hiç kuşkusuz ki!… Şu "Covid-19'a" karşı yürütülen savaşın, öncü kahramanları; "sağlıkçılarımızdır?…" Doktorlarımızdır.. Hemşirelerimizdir.. Hemşirlerimizdir.. Ve diğer "Sağlık" personellerimizdir.. Onlar, "insan sağlığı" için her daim olduğu gibi, bugün de; "hayatlarını, ki görev ifasıyla şehit olmayı" göze alıp mesai gözetmeksizin mücadele ediyorlar…

***

İlk gün.. Ki bir çok yazımda da ifade ettim..  En hayati, en riskli, en tehlikeli, virüsle birebir her an için "teması" söz konusu olabilecek olan bu savaşta, Sağlıkçılarımızın "hakları" ödenemez!… Hele ki hiçbir şekilde "maddi" yönden telafi edilemez; olası bir imkan sunmanın mevzubahsi bile, abesle iştigal olur… Çünkü "kurtuluş mücadelesinin" şanlı ordusunun birer fertleridirler onlar.? Bir değil, binlerce kez, milyonlarca, milyarlarca kez "minnet ve şükran" borçluyuz…

***

Dün, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "virüsle" mücadeleye ilişkin son 24 saatin verilerini aktarırken, hüzünlü bir rakam verdi.. Dedi ki, 601 sağlık çalışanımız virüse" yakalanmış… Şu an tedavileri sürüyor.. Tabi, branşlarla ilgili detay yok.. Kaçı doktor, kaçı hemşire diye veri aktarmadı.. İki de sağlık şehidi var.. Biri Cemil Taşçıoğlu, diğeri Feriha Öz…

***

Şehitlere, Allah'tan rahmet diliyorum.. Virüsü kapanlara da acil şifalar diliyorum.. Tabi ki virüse bugüne kadar verdiğimiz can kaybı sayımız, 356.. Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde henüz günün bilançosu açıklanmamıştı.. Umarım, sayı böyle kalır. Ölenlerimize Allah'tan rahmet, hastalarımıza da acil şifalar diliyorum!….

***

Evet, tüm sağlık çalışanlarımıza yürütülen bu kahramanca mücadeleden dolayı bir kez daha buradan selam ediyorum!.. Yaş itibariyle büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden, "virüsün koyduğu" temassız kuralla, öpüyorum!.. İyi ki varsınız, iyi ki bu ülkemin "evlatları ve fertlerisiniz, bu vatanın yetiştirdiği ordusunuz!!!"

***

Hiç kuşkusuz ki, virüse karşı yürütülen savaşın öncüleri kadar geri kademede, olanları da, unutmamamız gerekir.. Malum, ordunun geri kademesinde, işin bir de tedarikçileri, organizatörleri, yol göstericileri, rehberleri, tedbir sağlayıcıları, ve onları ordulaştıran, bağırlarından fışkıran bir de Milleti vardır… Nitekim, bir önceki yazımın altına, bazı okurlarım, bu minvalde gönül koyucu bir duyguyla, not düşmüştü.. Bize de bir teşekkürünüz yok mu diye?..

***

Elbette olmaz mı?… Sağlığın tüm kademelerinde görev yapan A'dan Z'ye tüm personel… Ve tabi ki, onların aile fertleri.. Gösterdikleri metanet, sabır ve hoşgörü göz ardı edilemez!… Virüsü aileme bulaştırmayayım deyip, yurtlarda, misafirhanelerde dinlenen "Sağlıkçılarımızın" feragatlerini de, unutamayız!?..

***

İşte Polisimiz.. İşte Askerimiz.. Onlar da, bu savaşın birer parçaları… Bir taraftan güvenliği sağlıyor, suçlularla, mücadele ediyorlar, bir taraftan da "virüsle" mücadelede, vatandaşı bilgilendirip, kuralları işletiyorlar… Ki son dönemlerde artık, sosyal mesafenin altına inerek, ki risk içermesine rağmen "ateş" ölçümü yaparak, mesailerinin başındalar…

***

İşte, sabahın bir saatinde, herkes "EvdeKal" kuralına uyarken, onlar sokakta çöp toplayıp, çevresel temizlik yapan çöpçülerimiz.. Yerleşim yerlerini "mikroplardan" arındırmak için, gece gündüz dezenfekte yapan belediyelerin sağlık personelleri… Yöneticiler.. Mesailerini kesintisiz devam eden PTT çalışanları.. Bankacılar… Tabi ki esnaflarımız…

***

Doğrusunu isterseniz!… Salt bu süreçte her türlü riske karşı çalışanlar kadar, virüsün "Pandemi" haline "kalkan olma" noktasındaki savaşta, "maddi ve manevi" yönde tam destek verip, evlerinde kalan vatandaşlarımız!.. Eşlerin, aile fertlerinin "böylesi" gerilimli, korku ve endişesinin dozajının yüksek olduğu evrede birbirlerine gösterdikleri, "sabır ve metanet.." Pek tabi ki, biz "haber peşinde" koşan, medya çalışanları.. 7-24 ayakta olma halimiz… Velhasıl,, 83 milyon insanımıza; "minnettarız.."

***

İşte, milli birlik, dirlik, dayanışma bu!… Biriz, iriyiz, diriyiz ve birbirimizi seviyoruz. Sevmeliyiz.. Çünkü gün; "ümmet" olabilmenin, sevgisini, muhabbetini, kardeşliğinin yaşatılması günüdür… Yardım elini birbirine uzatma, darda olana yardım etme günüdür… Gün; birbirimizin "hayatını" koruma, kollama ve sahip çıkma, zarar veren "virüse" karşı, savaşın birer kahramanı olma günüdür… Maneviyatın üstünlüğüyle, dualarımızla, minnet hislerimizle; "Allah'u Tela'dan" birbirimize şifa dileme günüdür..

***

 

İŞTE BU!…

Denir ya aklın yolu birdir.. Günlerdir, yazıp çiziyorduk şu PTT önündeki "kuyruklara" bir çözüm.. Yoksul, fakir, geliri olmayan ailelere dağıtılan "biner" liralık yardım için, insanlar PTT önünde kuyruklar oluşturuyor.. Bu da, "virüsün" yayılmasına neden olur?. İnsanlar, ne sosyal mesafeye uyuyor, ne de kural koyucu bir tedir söz konusu!…

***

Önceki gece, ilk bilgi İl Valisi Hasan Basri Güzeloğlu'ndan geldi.. Ki bilahare, İçişleri Bakanlığı'nın genelgesi; ulaştı.. Yardım paraları, PTT'den ödenmeyecek. Vatandaşların adreslerine gidecek olan görevliler tarafından birebir "evde" teslim edilecek.. Yani, paralar eve teslim!… Böylece o korkunç pandemi yaratan uzun kuyruklar olmayacak, yaşlı, engelli, hasta kişiler "PTT önünde" saatlerce sıra beklemeyecek… Neyse, geç olsa da; "işte hizmet bu" dedirten bir adım atıldı...

***

Öngörü noktasında, bir çağrım var.. Hazır böylesi önemli bir karar alınmış.. Ki "bürokratik işlemler" noktasında, işin çözümü belirlenmişken.. Diyorum ki, önümüzdeki haftadan itibaren, "İşsizlik Maaşı" alanlar ve  "Emeklilere" dağıtılacak olan "Bayram İkramiyeleri" dahil olmak üzere!.. Ki maaşlar da var.. Yaşlıların, engellilerin maaşları da..  Banka, PTT önünde olabilecek "uzun kuyrukların" önüne geçilmesi için; "ikramiye ve maaşlar da" adrese teslim noktasında; "evde" ödenmesi kararı alınsa!… Daha bir sağlıklı ortam olmaz mı?..

***

 

TEFEKKÜR ETMEK!

Mevlânâ Hazretleri’nin Mesnevî’de meşhur bir hikayesi var… Aslan, Kurt ve Tilki'nin "av" hikayesi…Az sonra hikayeyi orjinal ve kesintisiz olarak aktaracağım.. Tabi, hikaye "yaşadığımız zaman dilimi" ve karşı karşıya bulunduğumuz "virüs" noktasında, sorgulayıcıdır.. Hikaye, âhir zaman ümmeti olmanın hem güzel ve rahmet tarafını bizlere hatırlatıyor, hem de tefekkür ve ibrete dâvet ediyor… Hikaye şöyle..

***

Bir gün aslan, kurt ve tilki avlanmak için dağa çıkmışlardı. Avları yakalayıp birbirinin sırtına yükletmek ve taşımak için yardım edeceklerdi. Üçü birlikte o geniş kırda birçok av tutacaklardı. Aslında erkek bir aslan için kurt ve tilki ile arkadaşlık etmek ayıptı, lâkin aslan onlara ikram olsun diye, kendilerine yoldaşlığı kabul etti.

Bu cemaat, aslanın maiyyetinde heybet ü azametle dağa doğru gidince, bir yaban sığırı, bir keçi ve iri bir tavşan avladılar. Avlarını ormana getirdiler. Aslan kurda dedi ki:

“-Ey eski ve tecrübeli kurt! Bu avı aramızda taksim ederek bir adalet göster.

Kurt:

“-Şâhım, yaban sığırı senin payındır. O büyüktür, sen ise iri gövdelisin. Bu, sana lâyıktır. Keçi benim hissemdir ki, orta vücutludur. Ey tilki, sen de tavşanı al.” diyerek taksimâtı yaptı. Fakat bu taksimat aslanı hoşnut etmemişti:

“-Ey kurt! Sen ne dedin? Ben burada iken sen ve ben demeye cesaret ediyorsun hâ!.. Haydi, bana doğru gel!” dedi ve kurdun yaklaşmasıyla ona bir pençe vurması bir oldu.

O pençe darbesi kurdu parçaladı.

Aslan kükremeye devam etti:

“-Mâdemki beni görmek ve karşımda bulunmak, sana kendini unutturmadı; böyle bir cana, inleyerek ölmek gerektir!”

Ondan sonra aslan, tilkiye dönüp:

“-Şu avları yemek için bir de sen taksim et!” dedi.

Tilki, aslanın önünde yerlere kapandıktan sonra dedi ki:

“-Efendimiz; şu besili sığır, kuşluk yemeğin olsun. Şu keçi öğle yemeğin, tavşan da gece çerezin olsun!”

Aslan, bu taksimattan hoşlanmıştı:

“-Ey tilki, sen böyle bir taksimi kimden öğrendin?” diye sordu. Tilki de:

“-Ey hayvanlar âleminin pâdişâhı! Kurdun hâlinden öğrendim!” cevabını verdi.

Bunun üzerine aslan:

“-Mâdem ki sen bizim aşkımızda fânî oldun ve bu fedakârlığı gösterdin, avların üçünü de al götür.”

“Bir kimse Allâh’ın olur, her şeyini, hatta kendini Allâh’a verirse, Allah da onun olur.”

Tilki o zaman; aslan, avların taksimini kurttan sonra bana emretti diye yüzlerce kere şükretti ve dedi ki:

“-Eğer bunları bana evvelden «taksim et» diye emreyleseydi, aslanın pençesinden canımı kim kurtarabilirdi?”

***

Hikâyedeki aslandan maksat, hakîkat ve mârifet aslanı olan “veliyy-i kâmil”dir.

Kurt ve tilkiden murat ise; hayvanlık sıfatından kurtulamamış sûrî insanlardır.

Evliyâullah hazarâtı, bazen böyle hayvan sıfatlı insanlarla beraber bulunurlar.

Çünkü Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, “Cemaat, Allâh’ın rahmetine sebeptir.” buyurmuştur.

Olur ki, cemaat arasında Allâh’ın sevgili bir kulu bulunur; onun yüzü suyu hürmetine, diğerleri de Allâh’ın lutf u keremine nâil olurlar.

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Hey sen üç adım geriden gel...

 


Bu Makale 1286 kere okunmuştur.