İKİ KELAMLA PİLAV PİŞMEZ!

Piştiği vaki mi?.. Ne yazık ki, değil..

Ama, bizim avenelerimiz, hep bu akılla yol almışlardır..

Biz söyledik.. Biz iki kelam ettik.. Ma gittik, konuştuk tamam dediler..

Yani mangalda kül bırakmama hali!...

Sonrası, bekle ki; "pilav pişsin..!"

Kelamla pilav pişer mi?.. Yani lafla gemi yürümüş mü?

İcraat lazım.. Somut eylem lazım… Söylemi fiiliyata dönüştürmek lazım..

Lobi oluşturmak lazım.. Kentin taleplerine kulak kabartıp; "mekanizmayı" işler hale getirmek lazım!…

Ama nerdeee… Boşuna debelenip durmuyoruz…

Elin gavuru, uzaya mekik dokuyor… Ama biz hala "iki uçak" Diyarbakır'a artırılsın yalvarması içerisindeyiz!…

Ki o uçaklar düne kadar vardı, şimdi yok!… Var olanların da maşallahı var; "köy minibüsü" gibi!…

Dört bir tarafı dağılmış!… Tarihin en eski uçakları..

***

Dediğim gibi!… Diyarbakır "taşı gibi bahtı da kara..!" Bir türlü; yüzü gülmedi..

Güldüren de; olmadı!…. Olan olduysa da; kıymeti bilinmedi.. Sahip çıkılmadı, tu kaka edildi!…

Büyük bir sahipsizlik.. Büyük bir keyfiyet arzıyla; üst katmanda menfaatperestlik hakim kılındı!.

Kimse gocunmasın… Kimse, ne diyorsunuz demesin!…

Vaziyet, herkesin gözü önünde vücut bulmaktadır..

Dün de, bugün de!… Diyarbakır sosyal, ekonomik, kültürel hatta siyasal yönde; "bahtsız ve sahipsiz..!"

***

Dedik ya; iki uçak sayısı artırılsın diye, aylardır yalvarıyoruz!…

Ben değil.. Diyarbakır ahalisi.. Bölge insanı.. Ve tabi ki, bu bölgenin batı illerinde bulunan yaşayanları..

Ki, batıdan bu bölgeye gelmek isteyenler dahil!…

Yani, siyasilerimiz.. Yani Milletvekillerimiz… Ki, Ak Parti ve HDP, diğer parti milletvekilleri de…

Valilerimiz… Belediye Başkanlarımız… İl teşkilatları..

Ha bir de, STK'larımız, Oda Başkanlarımız…  Bir de; "ak sakallı" kanaat önderlerimiz!..

Onlar hariç… Çünkü onların; "cebinden çıkan" bir şey yok..

Makam, mevki, güç ve kapital zenginlik "ceplerine" el attırmadığı için; umurlarında değil…

***

 

Geriye kalan; ahalinin tümü "muzdarip, tepkili, öfkeli"…

Çığlık çığlığa; "mağduruz, soyuluyoruz, bu bir soygun ve zulüm" diyor…

Dinleyen var mı; yok!…. Klişeleşmiş ifadeler olacak ama!..

Elden ne gelir; mevzu hayli can yakıcı!!!… Bu minvalde; kaç yazı yazdığımı hatırlayamaz haldeyiz…

Lakin aylardır, aynı "drama" yaşanıyor…

Uçak seferleri, düşürüldü.. Yolcu kapasitesi yüksek uçaklar, küçültüldü!..

İstanbul ve Ankara uçuşu; "tarihin lüks seyahatine" döndü!…

Bilet bulmak güç.. Hele ki satın almak daha bir güç…

200 liralık bilet; bin liraya yükseldi..  Fahiş fiyat… En sıradan uçuş; 400-500 lira!…

Aktarmalı…  Güne özgü; uçuşlar…  Yani; "havayoluyla seyahat" Diyarbakır için imkansız hale geldi!!..

***

Peki, çözüm üreten var mı?.. Yok..  İlgili ve yetkililerin bir beyanı var mı yok?

Hepsi ketum!… Bir iki oda başkanı "mırıldandı?…"

Ama iş; muhataplığa gelince.. Vaziyet eski tas eski hamam misali!…

Bayanlar… Beyler.. Eeyyy kentin dinamikleri..

Güç sahipleri… Ahalinin sözde temsilcileri..  Bürokratlar…

Yahu bir lobi oluşturup, şu Ankara'nın yanağına bir "dokunsanıza" ya!…

Ne bu zulüm.. Ne bu keyfiyet.. Ne bu bölge insanına "üvey evlat" muamelesi çekip; söğüşleme hali deyin ya!..

Deyin ama deyin!….

***

Çünkü bu hadise!..

Ekonomiyi etkiliyor.. Turizmi etkiliyor..

İş, aş, sağlık alanını etkiliyor.. Kentler arası diyaloğu etkiliyor.. Ve bu talep; ayrıcalıklı bir talep değil..

Haklı bir taleptir.. Eşitlik talebidir..

Ve şuna da dikkat edin vakıa; "duygu ve ideolojik" noktada, farklı fikirlere de yol açıyor!…

Neden salt; Güneydoğu illerine bu reva görülüyor!… Bu söz; kopukluğu da, körüklüyor!…

Hasılı kelam!.. Diyorum ki; "iki kelamla pilav pişmez!…"

Vaziyet; kelamlık değil, doğrudan, fiili ve somut müdahaleyle aşılabilinir!…

***

Yani, Ulaştırma Bakanlığına gidilecek..

Sayın Bakan bölgeye dair; "bu itici, yıkıcı ve fahiş" tahribat içeren "sefer askıları" nedir…

Gerekçeniz nedir? Ki hiçbir gerekçenizi de kabul etmiyoruz…

Uluslararası bir havaalanı yaptınız..

10 körük var.. Ama inen uçak, o körük sayısı kadar değil… Ne yapın, edin ama mutlaka sorunu çözün deyin!…

Ötesi yok..

Bilmem, muhatap olan zevat vakıayı kavrayabildi mi?

Biraz daha sabır deyip, bekleyip görelim!..

O zevat'tan "birileri" kavrayabilme yeteneğini kullanmış mıdır?

***

HANİ İLÇESİNE TEBRİKLER…

Afiş.. İçerik… Ve temel mesaj...

Hepsi; Ortak aklın; "kullanımı.."

İşte bu…

Kaymakamlık.. Belediye.. İlçe Müftülüğü.. Ve ilçenin ihtiyar heyetinin ortak kararı!…

Taziyelerde; "taziye yemeği" artık verilmeyecek..

Kaldırıldı…

Umarım bu adım; öncü adım olur…

Çünkü, taziye yemeği!..

Gerek taziye evi için.. Gerek taziyesi olan aile için..

Doğrusu!…

Çok yönlü ikinci bir acı ve yük oluyor… Hem maddi hem manevi bir eziyet…

Kimi karşılayabiliyor..

Kimi karşılayamıyor? Karşılayamayan; borç, harç edip ödüyordu..

Ama artık yok!…

Netice itibariyle; tebrikler Hani ahalisine!…

Doğru bir karar!..

Umarım, tez elden bu öncü adım, "kentin dört bir yanını" kapsasın!..

***

TRABZON VALİSİ!…

O hadiseyi.. O çirkin tabloyu.. O yaşanan linç görüntülerini görmeyen yok.. ki konuşmayan da kalmadı..

Sadece; siyasal iktidar..

Ve olayı "provoke" eden, kent yönetimi!..

Olay basit görüldü..

Sıradan görüldü..

Dahası, Trabzon'a turist olarak giden "misafirler" kabahatli ilan edildi..

Saldıranlar, serbest..

Geziye gidenler sınır dışı..

Hasılı kelam; Trabzon valisinin "sonuca" dair icraatının bedeli ne oldu biliyor musunuz?

Gayri resmi!…

Diyarbakır dahil.. Bölge illerinde; Karadeniz'e dair turlarda yüzde 80 azalma oldu.. Ki bu 10 bin kişiye tekabül ediyor..

Ya Kuzey Irak'tan gelmek için; "tur" planı yapanlar..

Yani, delinin birinin "kuyuya attığı taş" misali!…

TEŞEKKÜRLER…

Dün yazmıştım!.. "Basın bayramı" yaşanan ortamda kutlamak mümkün mü?

Bayram mı, mayram mı!…

Eee, manzara ortada..

Ama sağ olsun siz değerli okurlar..

Dostlar…

Sevenler..

Oda başkanları.. Ki Sağlık-Sen Başkanı Nurhak Ensarioğlu'nun özellikle; jesti!..

Hasılı, "günümüzde" yalnız bırakmadınız…

Hepinize teşekkürler..

İyi ki varsınız..  İyi ki bu çatı altında bir aile olarak; hep birlikteyiz!…

Ya sizler olmasaydınız!...