İÇ SAVAŞ KÖRÜKLEMESİ!

 Süreç…

Vahim bir "kaos" üretici…

Çileden çıkarıyor…

Kin, nefret… Sinsilik, provokatif, öfke yayan bir ruh hali…

Alçakça tuzaklar..

Çok yönlü.. Çok amaçlı; ama tek akla hizmet üreten "kumpaslar"

Her yerde; yaşanıyor/yaşatılıyor..

 

 

***

 

Çünkü.. Kim düşman, Kim dost?… Belli değil..

Flu bir ortam.. Tabiri caizse, "at izi it izine" karışmış vaziyette!

Milletin.. Ülkenin.. Coğrafyanın "milli bütünlüğü" kast edici, terörist faaliyetler..

Siyasal.. Sosyal.. Ekonomik..

Ve Kültürel "alan" odaklı bir, "ırkçı" saldırı, pozisyonu var!..

Derin unsurlar… Batı endeksli, "sürüler" ittifak içerisinde.

Ortamın fırsatını "kollayarak", saldırıyorlar…

Sömürücü bir akılla…

 

 

***

 

 

Hızla… Etkin bir performansla…

Ülkenin, Doğusuyla, Batısı arasında "ikilik" yaratılıyor..

Kürt-Türk çatışması…

Toplumsal, "kutuplaşma ve kamplaşma" körüğü!

İnsanlar, değerleriyle, hassasiyetleriyle "sınıfsal" ayırıma tabi tutuluyor…

Ki yarınlar açısından; "asimilasyona" uğratabilmek adına…

 

***

 

Özetle işte böylesi bir zaman tüneli içerisindeyiz..

Bu nedenle; "vaziyeti" iki okumalıyız..

Çünkü "kapıdaki" tehlikenin, tek hedefi var..

O da; "TOPLUMSAL İÇ SAVAŞ" yaratabilmek!…

Kullanılan argümanlar belli..

Aktörler de.. Figüranlar da…

Bu nedenle; "illegal" örgütler açısından "sınıfsal" ayırım yapmıyorum..

 

 

***

 

Klasik bir ifadeyle bilumum diyorum…

Türkiye'deki, tüm "terör örgütleri!"…

Derin "unsunlar"

Devletin içerisine sızmış, "demokrasi" dışı güçler..

Paralel "oluşumlar"

Yekvücut vaziyette, "Türkiye" odaklı üst akla hizmetkâr bir faaliyet içerisinde bulunuyorlar…

 

 

***

 

Temel hedef... Böl… Parçala… Ve yok et..

Ne yazık ki; bu minvaldeki "provokatif" faaliyet başarılı olmuyor değil…

Kısmi bazda oluyor.. Ki hali alem orta yerde..

Yoksa, "son dönemlerde" yeniden bir tırmanış arzına geçilmezdi..

Ve birileri de, "yanan ateşe" odun atmazdı…

İşte, önceki gün Başkentte yaşanan vaka..

Üç yolcu otobüsü.. Hepsi de, Kürt illerine ait "seyahat" firmalarının otobüsleri..

Peş peşe, "pompalı" tüfekli saldırı düzenleniyor..

Şans eseri ölen yok.. Olayda yaralanan 7 yolcu var..

 

***

 

Ne kadar doğru bilemiyorum..

Denilene göre, saldırıyı yapan bir kişi..

Açıklama, Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar'dan..

Beyanına göre..

Fail gözaltında.. Yanında bir de çocuk var..

Ele geçirilen üç pompalı tüfek..

Zanlının "sabıka" kaydı kabarık..

Kasten yaralama..

Tehdit.. Cinsel saldırı gibi benzer 24 suç sabıkası var..

 

 

***

 

 

Özetle, belli ki; "tetikçi?"

Eee.. Üst akıllar hep "tetikçi" kullanmıyor mu?

Bu saldırı pek tabi ki; "ideolojik"

Yani siyasi… Sıradan adli bir vaka olması düşünülemez..

Ki, böylesi saldırılar ilk değil… Son olacak gibi de değil..

 

***

 

Böylesi "ırkçı" saldırılar yayılıyor..

İzmir’de… İstanbul'da.. Eskişehir’de..

Bursa'da.. Muğla'da… Antalya'da.. Ankara'da..

Mevsimlik işçiler… Batı illerindeki esnaflar…

Öğrenciler dâhil… "Çirkefleşen" bir "milliyetçilik" provokasyonuyla saldırıya uğruyorlar..

 

***

 

Ve maalesef tüm bunların ana nedeni de, "çirkefleşen" siyaset!

Kamplaştıran, İdeolojik saplantı üreten,

Irkçılığı, kini, nefreti, ötekileştirmeyi, "azdıran"

Birliğimizi… Bütünlüğümüzü, huzuru, güveni istikrarı "bozan"…

Sükunete "yaylım" ateşi açan, siyasi beyanatlar…

Ekranları.. Gazete sütunlarını.. Platformları..

İşgal edici ruhlarıyla, "Türk'ü Kürde, Kürdü de, Türk’e" düşman belleyen..

Güneydoğu'daki "terörü, şiddeti" bu alanda "koz olarak" kullanan, zihniyetin ürettiği anlayış..

 

***

 

En vahimi de..

Tüm bunlara birilerinin öncülük etmesi..

Siyasi kulvarda.. Devletin bürokrasisinde,

Sivil örgütlerinde, makam ve mevki işgal edenlerden..

Velhasıl.. Birbirlerine karşı "kin ve nefret" edenlerin, bu atmosfer üzerinden hesap, yaratmak isteyenler…

Maalesef diyeceğim…

Mevcut yanan "ateşe" benzin olup, yangını büyütüyorlar..

Başkent'in göbeğindeki hadise de, "mevcudiyetin" bir sonucudur.

Faşizan bir hal…

Ve Türkiye'nin "yumuşak" karnı...

 

***

 

Akla bile getirmek istemiyorum…

Maazallah diyerek..

Güneydoğu'da..

Diyarbakır'da ya da bir başka ilde, ilçede..

Birileri..

Veyahut bir otobüs firması..

İşçi.. Öğrenci.. Memur..

Ya da bir başka durum!

Siyasi parti…

Ticari bir sektörel faaliyet..

 

***

 

 

Kürt olmadığı için..

Türk olduğu için..

Bu alanda faaliyet gösterdiği için..

Saldırıya uğrasa..

Kurşunların hedefi tutulsa..

Tabelası indirilse, çalışma özgürlüğü elinden alınsa..

Hakarete uğrasa..

Kısacası, "iğrenç" bir muameleye tabi tutulsa..

O zaman "ne olur?"

Düşünmek bile istemiyorum…

 

***

 

 

O'nun için..

Bir Kürt olarak..

Güneydoğu'dan yükselen bir ses olarak..

Diyorum ki…

Ey ahali!

Ey bu ülkenin, 78 milyon insanı!

Ey ülkenin siyasileri ve yöneticileri!

Ey sağduyulu şahsiyetler!

7'den 70'e herkes; "aklını başına devşirmeli"

 

***

 

Yıllardır değil, çeyrek asır… Yarım asır.. Ki bir asır da var..

Hep şu yapılmak istenildi…

"İç savaş" yaratmak…

Kürtleri ve Türkleri "bu planda" birbirine çatıştırabilmek..

Bugüne kadar "uğraştılar" beceremediler…

Ama yine de, "kaşıyorlar"…

Gaflete, delalete, "düşmeyelim"

 

 

***

 

Yarın.. Ama yarın geç olabilir..

Eyvah demeden..

Dizimizi dövmeden..

Gözyaşlarına boğulmadan..

Ağıtlarla, "cenazeler" oluşturulmadan..

"Kardeş katili" olunmadan, "birliğimize ve bütünlüğümüze", sımsıkı sarılmalıyız..!

"Teamül" kararlılığı göstermeliyiz…

 

***

 

Batısı da, Güneydoğusu da, Egesi de, Doğusu da, Karadeniz’i de, bir bütündür..

Türkü de, Kürdü de,  Ülkedeki diğer etkin kimliği sahip herkes "eşit hak ve hürriyete" sahip vatandaşlardır..

Hassasiyet hepimiz içindir…

İçteki düşmana..

Dıştaki şer güçlerine..

Bizi bizden etmek isteyen; "tüm paralel" derin unsurlara karşı, "ittifak" içerisinde olalım..

Daha çok demokrasi için,

Daha çok özgürlükler için,

Daha özgürce fikirlerin, düşüncelerin ikmali için,

Daha beşeriyetin yükseltilmesi için,

Daha güçlü ekonomi, daha sosyal devlet olabilmek için…

 

 

***

 

Bunlar için; "bütünleşelim"

Aramıza ayrılık tohumları ekmek isteyenlere,

Bizi birbirimize kırdırmak isteyenlere,

Kamplaştırmak,

Kutuplaştırmak,

İtibarsızlaştırma zafiyeti yaratmak isteyenlere "prim" vermeyelim..

 

***

 

Bilelim ki..

Ne Kürt'ün Türk’ten,

Ne de Türk'ün Kürt'ten başka dostu olmadığını..

Yine bilelim ki..

Bizim Türkiye Cumhuriyeti Devletinden "başka" bir devlet ve ülkemizin olmadığını..

Güzelim ülkemizde..

Eşit hakların, özgür yaşam ve yönetimlerin "hakimiyeti" için, çaba gösterelim..

Ki fitneyi "ayaklarımızın" altına alabilelim..

 

 

***

 

Velhasıl! Ankara'daki "menfur" saldırıyı kınıyor..

Yaralılarımıza "acil" şifalar diliyor..

Firmalarımıza da, geçmiş olsun derken..

Her şerde bir hayır vardır "diyerek"  bu son olsun..

Kurulan oyunu, "ancak ve ancak" birliğimiz ve dirliğimiz bozabilir…

O'nun için, oyunu iyi görmek ve iyi okumak lazım…

 

 

 

***

 

 

 

BU İŞİ BİTİRELİM!

 

 

Sıcak bir anket..

Halk deyimiyle; gevrek, gevrek!

İngiltere'nin AB üyeliğinden ayrılma kararının ardından…

MAK Danışmanlık araştırma yapmış..

'Türkiye Toplumunun AB Müzakere Sürecine Bakış Açısı' nedir diye?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "referandum yapılsa oyumuz ne olur” sorusu da ikmale getirilen anketin sonuçlarına bir bakalım..

Katılımcıların yüzde 68'i “Türkiye müzakereleri bitirmelidir”

Yüzde 23'ü “müzakerelere devam edelim'

Yüzde 9'u ise “kararsız”

 

 

YÜZDE 82 “AB SAMİMİYETSİZ” DEDİ

 

“Size göre AB, Türkiye'yi almak konusunda samimi mi, değil mi?” sorusuna ankete katılanların yüzde 82'si “samimi değil” yanıtını verdi.

Yüzde 12'si ise AB'yi samimi bulduğunu ifade etti.

“Kararsızım” diyenlerin oranı ise yüzde 6.

Katılımcıların yüzde 72'si, “Türkiye'nin AB'ye girme konusunda yaptığı çalışmalarda samimi olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna “Evet” dedi.

Yüzde 19'u “Hayır” dedi.

Yüzde 9'u “Kararsız” kaldı.

Türklerin AB'ye bakışı üzerine yapılan araştırmada, AB'nin Türkiye'ye karşı samimiyetsiz davrandığı ağırlıklı görüş olarak ortaya çıkıyor.

 

“Size göre AB, tam üyelik konusunda Türkiye'ye neden zorluk çıkarıyor?” sorusunu yüzde 60'ı “Müslüman olduğumuz için” şeklinde cevapladı.

Yüzde 13'ü “nüfusumuz çok kalabalık olduğundan” derken, yüzde 10'u ise “müzakere sürecinde biz sorumluluklarımızı yeterince yerine getirmediğimiz için” yanıtını verdi.

Araştırmanın analizinde ise şu değerlendirmede bulunuldu:

 “Son dönemde tek kelime ile güven bitmiş durumdadır. Bunun en önemli nedeni ise Avrupalı idarecilerin Türkiye'nin üyeliği konusundaki onur kırıcı ifade ve üsluplarıdır.

Vatandaşımız, AB'ye girme konusunda Türkiye'nin çabalarını samimi bulmaktadır.

Zaten 40 yılı bulan bu süreç karşılıksız bir aşk olarak okunduğunda samimiyet ortadadır”