İHANET EDEN KİM Mİ?

 

Start'ın önceki günkü manşeti.

"Devlete ihanet hastanesi."

Deniliyor ki…

6–7 Ekim olayları sırasında, "PKK'lılar" sahte isimle tedavi edilmiş.

PYD'liler de. Ve daha niceleri.

Açılan sahte kayıtlar bilahare silinmiş.

O günün kamera "görüntüleri de" ne imha edilmiş.

***

Hatta. Ölen.

Geçmişte "tedavi" gören normal hastaların bile adı kullanılmış.

Sanki "onlar" tedavi görüyormuş, hastanede yatıyormuş gibi.

Ve buna.

İki idarecinin "göz yumduğu", destek verdiği, "koordinasyonu" sağladığı, söyleniyor.

***

Peki kim bu, ikili.

Biri o günkü, Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Müdür Yardımcısı İhsan Eken…

Diğeri de Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri Murat Kanğın…

Kanğın için çarpıcı bir iddia da.

Olay gecesi, sabaha kadar "yaralıların tedavisinde" refakatçi görevini üstlenmiş.

Kimse müdahale etmesin.

Kimde yaşananları çakmasın diye.

***

Bakınız, Kanğın o gece için orada bulunuşuna dair, şöyle bir savunması var.

Neden; "Hastanede" olduğuna dair.

Olay gecesi ailesiyle Mersin'den Diyarbakır'a geliyormuş.

Bayramda ahali, aile ziyaretine gider.

Bizde ise tersine. Aile ziyaretinden, eve dönüş.

Neyse.

Dediğine göre; yollar kapalı olduğu için; "ev yerine" hastaneye gitmiş.

Bir iddiası da; "hadise gündeme gelir gelmez, savcılığa ben suç duyurusunda bulundum" sözü!

***

Vaziyet; garip bir hal.

Ama sorgulanması gereken de.

Akçesi bu kadar bol olan,

Enva-i yolsuzluk, usulsüzlüklerle gündeme gelen,

Kimin eli kimin cebinde olduğu meçhul olan,

Ve "Vatana ihanet hastanesi" manşetine konu bir kurum haline gelen.

Ve idari yapısı için; "hala da" bir tasarrufun olmayışı neye delalettir.

Manidarlık yok mu yani?

***

Asıl bakılması gereken; "madalyonun" bu yüzü olsa gerek.

Arkadaki "siyasi güç" kim?

Hastanelerin "akçeli rantının" kime ve kimlere nasıl aktığıdır.

Yoksa böylesi iddialarla gündeme gelen hangi kurum, hangi idareci olmuş olsaydı, "şimdi tar-ü mar" edilmiş değil miydi?

Suçlananlar, iddianın hedefindekiler de "demir parmaklıklar" arkasındaydı.

Ama kimsenin taktığı yok.

***

Bakalım…

Savcılık…

İl İdare Kurulu. Ve Valilik hadiseyi nasıl bir neticeyle sonlandırır.

Birlikte göreceğiz.

Ama ilginç olan; "Sağlık Bakanlığının" konuya hala da fransız olması.

Sizce durum, malumun ilanı değil mi?

Peki, kim ihanetçi şimdi?

***

KİMSE MIZMIZLANMASIN?

Anladık.

Tabi anlamanız da gerekir…

Yeni Anayasa taslağı; "AK Parti" patentli olacak.

Taslak hazır.

Yazım'a da başlandı, "maddeler" sıralı halde.

Seyir "arıza-ı durum" içermiyor.

Tabi görünürde…

***

AK Partililer ne diyor.

Taslağın hazırlayıcıları olarak.

Diyorlar ki…

İnsan odakları,

Özgür,

Hürriyeti bütünleştiren, eşitlikçi.

Anlaşılır.

***

En önemlisi de.

Net.

İfadeler "muğlâk" olmayacak.

Sade. Öz ve kısa ifadelerin, "hükmüyle", tefsire ve yoruma açık olmayacak.

Tabiri caizse.

Mevcut Anayasa gibi; "nereye çekerse, oraya yönelir" olmayacak.

***

Çağdaş.

Demokratik.

Laik.

Eşitlikçi bir "kanun" yazıcılıkla, Yeni Sivil Anayasa ikmali olacak.

Evet.

AK Parti bu minvalde konuşuyor.

Ve bu minvalde, "taslağın" yazımını tamamlamış notada.

***

Muhtemelen de!

Önümüzdeki hafta itibariyle; "hasb-i hali."

Ve Meclis'e "taşınırlığı" daha bir yüksek perdede olacak.

Aritmetik noktada…

Meclis'te, 367'yi "bulup" referandumsuz geçer mi?

Ya da, 330'u bulup, referanduma mı, kalınacak.

Yoksa hiçbiri olmayacak mı?

***

Sonuç ne olur bilinmez!

Ama görünen, o ki "mülahazası" yüksek olacak…

İşte burda bir çift söz gerekli.

O da, muhalefete.

Masadan, "kalkıp" mızıkçılık yapanlara.

Herşeye "kapıları" kapatıp, "sistemi tıkayanlara".

İlgisizlere.

***

Dışarıdan; "gazel" okumaya hakkınız yok.

Bittiniz.

Tükendiniz.

Çünkü "milli iradeye" saygınız kalmadı.

Sabahtan, akşama kadar.

Psikolojik bir travmayla; "iç kavganın" içindesiniz.

Dışarıda "olup-bitene" alakasızsınız.

***

Bir halk deyimi var.

"Lafla pilav pişmez."

Siz deve kuşu misali kafanızı kuma gömerseniz.

O halinizle.

Avazınızın çıktığı kadar, "istediğiniz kadar" bağırın.

Şu var, bu var deyin.

Ne kendiniz, kendinizi.

Ne de ahaliniz "sizi duymaz."

Alakadar da hiç ama hiç olmaz.

***

Çünkü canı yanan bu millet.

Kimin fırıldak,

Kimin dürüst olduğunun, farkında.

O'nun için…

AK Parti'nin hazırlayacağı "taslağa" siyasi muhalefet noktasında; kimsenin sözünün olmaması gerekir…

Çünkü "alternatif" üretmeyen bir gafletiniz var.

***

AK Partiye'de bizim tavsiyelerimiz var…

Sivil Yeni Anayasa için!

Şimdiden ifade edelim.

Birileri, "muhalefetin" alakasızlığı gibi, "söz hakkınız yok" denilmesin diye.

Şu ana ilkeleri; "güvence" altına almalı.

Devlet…

"Ele geçirilecek" bir güç olmaktan kurtarılmalı…

***

Malum, Cumhuriyet'le.

Ve gelinen, zaman dilimi noktasında "çok canımız" yandı.

Derin devletten,

Ergenekoncu yapıya,

Paralelcilere kadar.

Her 10 senede bir, "milli iradeye" vurulan demokrasi dışı "ihtilal" darbeleri.

***

Zihniyet.

Devletin,

Rejimin,

Özellikle Yürütme ve Yargı'daki "alışkanlıklar" değiştirilmeli.

Şu önemli bir noktadır.

Anayasa'nın altıncı maddesinde ne diyor…

"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Türk milleti egemenliğini, Anayasa'nın koyduğu esaslara göre yetkili organlarıyla kullanır."

***

Dikkat; "Yetkili Organlar" diyor.

Egemenliği.

Milletin "seçilmiş organları" demiyor.

Bu da; "vahim bir derecede" bürokratik oligarşiyi oluşturuyor ki.

Bugün, Yasamanın en "basit" işlevine…

Yürütme ve Yargı'daki, "atanmış" istediği şekilde "yok hükmüne" sokabiliyor.

***

Sonuç itibariyle…

Devletin "demokratikleşmesi."

Alt yapısının tamamen "demokrasiyle" bütünleşmesi, gerekir.

Ki, Türkiye.

Ve Ahalisi, "yarınlara" güvenle, eşitlikçi, özgür bir hayatı idame edebilsin.

Dili birleştirici olmalı.

Aksi takdirde; olabilecek değişiklik.

"Bakkal defterindeki mevzuattan" öteye gitmez.