KÜRTLERİN ORTADOĞUDAKİ İSTİKRARI!

Öyle ya…

Şaşırmıştık… Eleştirmiştik… Tepki koymuştuk…

Peşmergeler… Barzani… Talabani güçleri…

Nasıl olur da, "tek kurşun" sıkmadan…

Direnç göstermeden… Hamle yapmadan, "Kerkük'ten" çekildi…

Ki daha birçok bölge…

Irak Ordusu… Haşd-i Şabi "elini kolunu sallayarak" Kerkük'ü aldı…

Bölgelerinin kontrolünü eline geçirdi… Kuzey Irak "bayraklarını" indirildi…

Valilik el değiştirdi…

***

Bu gelişmelere karşı…

Kürtler bu Kürtler değil; "diyerek" söylendik…

Bizde söyledik; "yaman çelişki" diye… Ki, referandum'a dair, "fikrimizi" ilk gün beyan etmiştik…

Zamana… Ortadoğu sürecine… Irak, İran ve Türkiye ile Suriye "hassasiyetine" de dikkat çekerek…

Tabi, mevzuu bu değil… Mevzu, "Dimyata giderken, evdeki bulgurdan olma" hali vardı ya…

İşte o, "saptamalar!"

***

Neden bu hezimet?…Neden, bu geri çekiliş?

İç ve dış etkenlerine bakarsak…

Karşımıza şu çıkıyor…

* Kürtler'de "Ulusal" birlik sağlanmadı…

İttifak oluşmadan; "referanduma" gidildi…

Oldu-bitti misal…

* Askeri altyapının yokluğu… Ordulaşma eksikliği… Ekonomideki zayıflık… Siyasi irade üstünlüğü…

* Irak… Türkiye… Suriye… Ki Irak dâhil…

İstişaresiz; müzakeresiz "hamle" yapmak…

* Bağdat'la "siyasi eli güçlü" mekanizma sahibi olmadan, kapıları kapatmak… Anlaşmaları, "tartışmaya" getirmemek.

* Referandum'dan sonra oluşabilecek.. İç ve Dış'taki müdahalelere karşı; "ön görü" sahibi olamamak.

***

Yani daha birçok etken…

ABD'nin… İsrail'in… Ki İngiltere'nin, "tarihsel" ihanetlerini de, görmeden!

Dost görünen; "yılan" misali… BM'nin…

Uluslararası Platformlar…

Velhasıl, "dünyadan" destek görmeyen bir adım!

İşte; böylesi bir geri tepme yarattı…

***

Ne hazindir ki! Geri tepmenin faturası da kendi "topraklarında", iç çatışma…

Halk ayaklanması; "olarak" kesildi…

Nitekim…

Önceki günden buyana, "Kürtler" silahlarını alıp, sokaklara döküldü.

Irak ordusuna karşı… Haşd-i Şabi teröristlerine karşı…

Kendini… Topraklarını, "korumak" üzere!

Gidişat, neyi gösterir… Bu hal-i vaziyet nasıl, noktalanır bilmem!

Ama… Kürtler tez elden; "Uluslararası" bir diplomatik trafik başlatmalı…

Ki ilk adım da, Türkiye olmalıdır…

***

Çünkü bir kere daha tarih, "tekerrür" etti…

O da… Ne ABD'nin… Ne de İsrail'in…  Bugün değil, "yüzyıllardır!"

Kürtlere… Türklere…Araplara..

Yani, Müslümanlara… Yani Ortadoğu halklarına "destek" olmuş değiller…

Destek görünüp; "hep" köstek olmuşlardır…

Tıpkı bugün olduğu gibi…

Özetlemek gerekirse, İsrail’in stratejisi "mevcut düşmanımın potansiyel düşmanı dostum olabilir".

Onun için bu coğrafyanın huzuru da, güveni de, istikrarı da…

Devletlerin… Bekası da… Bağımsızlığı da…

Halkların hürriyeti de; "Coğrafyanın" asli unsurlarının; "birlikteliğinden" geçmektedir…

Bölünmesinden… Böldürülmesinden… Çatışmasından…

Çatıştırılmasından; "geçmiyor!"

 

***

 

BAHÇELİ'NİN HAL-İ PÜR MELALİ!

Ki anlıyoruz… Partisi "tarumar" edilmiş… Bölünme var…

Akşener gibi "musibet" başında bela dolaşıyor…

Uyku uyumaz halde… Kan kaybettiriyor…

Hükümet'in de "arka bahçesi" konumunda…

Muhalefet yapamıyor… Muhalefet, muhalefeti yapıyor…

Vaziyetin ikmaliyle; Bahçeli "zemin kaybıyla", bunalım takılıyor…

Tek kozu var…

Ki yıllar yılıdır aynı serüven içerisinde; "Türk Milliyetçiliği…"

"Kürt" inkâr politikasıyla, "ırkçı" bir ideoloji…

***

İşte Kuzey Irak'a dair söylemleri…

Barzani'nin "referandumuna" dair… Son, "aksiyonlar"!

Unutmuş… Türkiye'de tek "bir Kürt yok" diye…

Eee… İnkâr ve asimilasyonun, aktörü!

Düşünün…

Ahmet Davutoğlu… Kuzey Irak'a dair "bir formül" ortaya koydu…

Maddeleri de açıkladı…

Eski bir Başbakan… Eski bir Dışişleri Bakanı… Eski bir Dışişleri bürokratı…

Ve tabi ki, bir "akademisyen!"

Yani, mevzua yabancı olmayan bir "akılla" iki kelam etmiş…

***

Baksanıza!

Davutoğlu'na bile; "etmediği laf, söylemediği hakaret" kalmadı…

Günlerdir topa tutmuş… Saldırıyor…

Nitekim Davutoğlu 10 maddelik bir cevap verdi…

Meram nedir?

Bahçeli'nin "zıplaması" neye dairdir diye…

Ama kime dersin…

Dedim ya.

Allah…

Hiç bir siyasetçiyi "Bahçeli'nin konumuna" düşürmesin…

Muhalefette iken… Kendi içinde bölünme… Kendi içinde, muhalif olmak…

Kendi tabanıyla, "zıtlaşarak", küskünler yaratmak…

Ve tabi ki, "Baraj" altı tehlikesiyle, yüz yüze gelmek!

Anketler açıklıyor…

***

Anlayacağınız!

Bahçeli'nin elinde kalan tek koz; "Türk" kimliğine sarılmak…

Kürt kimliğine de; "hasımlık" yapmak…

Sonu, "hayra alamet" değil… Ne demiş büyükler; "keskin sirke küpüne zarar!"

Er ya da geç; "çatlar, patlar…"

Bahçeli'nin "serüveni de, akıbeti de" bu minvalde…

Dedik ya…

Bahçeli'yi anladık…

Ama velâkin, Davutoğlu ekseninde, AK Parti düşündürücü…

Şöyle ki…

Bu kadar lafa… Bu kadar hakarete… Bu kadar, tepkisel eleştiriye karşı…

Kimse…

Davutoğlu’nu "sahiplenme" adına, tek bir kelam etmedi…

Ey Bahçeli… Ey MHP'liler… Ey, şucular, bucular diyen olmadı…

Davutoğlu "akademik" bir tez ortaya koymuştur…

Kendi düşüncesi… Kendi siyasi bakışı…

Söylediği, kendisini bağlar ama bu "Partimizi bir üyesi, eski bir başbakanımız!"

Bu söylenenleri; "söyleyenlere" iade ediyoruz…

Diyen, tek bir Allah'ın kulu çıkmadı…

Ki, Kürtlerin bu noktada, "hayli rahatsız" olduğu bilinmesine rağmen…

***

Bilakis…

Mehmet Metiner…

Bahçeli'den öte, çıkışla; "Reis" savunuculuğu… Davutoğlu "düşmanlığıyla", laf yetiştirdi…

Sonuç…

Bahçeli'yi anladık… Ama Davutoğlu'na yapılanları "anlamadık!"

Seversiniz… Sevmezsiniz… Siyasi uyumluluk haliniz var mı, yok mu, önemli değil…

Önemli olan… Aynı Parti'de "olmak" hele ki, bir "dönem başbakanlık" yapmışlık var iken…

Yalnızlaşmak… Yalnızlaştırılmak…

Galiba…

AK Parti'nin önümüzdeki zaman dilimi açısından…

En büyük sıkıntısı… En büyük siyasi kaybı bu minvalde olacak…

2019'ü tehlikeye sokacak vakası; "yalnızlaşma" olacak..

Çünkü, "sahiplenme duygusu" kayboluyor..

Hayırlı cumalar…