LAİK DEVLET OLMADIK Kİ?

 

Laiklik!

Biz de polemiğine dâhil olalım…

Neme lazım…

Birileri, çıkar der ki, "niye suskunsun?"

Dememesi için, iki kelam edelim…

Bazı kefereler ne diyor?

"Türkiye laiktir, laik kalacak"

İyi de…

"Türkiye hiç bir zaman laik bir ülke olmadı ki"

Olsun…

***

Türkiye…

Cumhuriyet'in ilk yıllarından hemen sonra…

"Laik" bir devlet olmadığını..

Tamamen "ideolojik" bir devlet olarak "rejim" geliştirdiğini biliyoruz..

Tarihin sayfalarına bakın..

Daha, bir kaç yıl öncesine kadar…

En büyük atılan nara neydi; "irtica-şeriat"

Gaye, seküler ve inançsız bir "toplum" yaratmak.

***

Ne diyorlar…

Laiklik "din ile devlet işlerinin" bir birine karışmaması…

Klasik ifade bu..

Peki, Türkiye "laikliği" nasıl icra etti, kendi menkuliyetiyle…

Vatandaşın "dinini" yaşamasını,

İnancını özgürce ifade edebilmesi,

Günlük hayat akışında, "değerlerini" koruyabilmesini sağladı mı?

Ya da, destek oldu mu?

Yok…

***

Bilakis!

180 derece tam aksine; "yaşayabilmesini" engelledi…

Halkının, "saçıyla, başıyla" uğraştı.

Başörtüsüne yasak getirtti.

Tekke ve zaviye kanunuyla, "ibadet hanelere" kilit vuruldu.

Sünnisi’nden, alevisine kadar…

Ne kadar, alim, dindar "kesim vardıysa" kafeslere tıkıldı…

Kimi idam edildi, kimi sürgünlere mahkûm bırakıldı…

***

Din ve vicdan hürriyeti!

Laiklik, "bunu" sağlaması gerekmiyor mu?

Gerekiyor.

Ama yok…

Hala da, Türkiye'nin birçok kurumunda "din ve vicdan" hürriyeti pranga altında.

En basiti, başörtüsü serbest mi?

Değil..

Aslında, "laiklik, laiklik" denilerek, laiklik "katledildi"

Üzerinden, "tecavüzler" icra edildi…

***

Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın beyanı..

"Yeni Anayasa'da laiklik kavramı yer almamalı"..

Bu sözü..

Aslında, malumun bir beyanıdır…

Sonuç itibariyle…

Bir değişim, yeni Türkiye'nin yol seyrinde "laiklik" bir sebep-sonuç itibariyle, "kalıcılık" alacaksa..

O zaman oluşacak tanımlama "demokrasinin" membasıyla olmalı…

***

En halis, hakkaniyetle...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti "ideolojik" kimliğinden arındırılarak…

Tüm vatandaşlarının..

Yani 78 milyon ahalisi için, "seküler ve inançsız" kesim dahil..

Herkesin, bilaistisna herkesin…

Din ve vicdan hürriyetini gerçekçi bir "özgürlükle" yaşamasını sağlayacak; "değişimi" oluşturmalı…

***

Ne diyoruz..

Anayasa özgürlükçü olmalı, sivil olmalı..

İyi de, O zaman, laiklikte öyle olması gerekmez mi?

Din ve vicdan hürriyeti açısından; "özgür ve sivil, milli" olması gerekir…

Haydi, bunun için caba sarf edelim.

Hem fikir olalım…

Ama nerdeeee?

***

Gelelim, "malumun ilanını" yapan Kahraman'a..

İki gündür; "yüklenen yüklenene!"

Kendisini seçen "partisinden" bile yüklenen var.

Linç kampanyası…

Ki CHP'li Milletvekillerinin Meclis önündeki, "eylemleri de", yuh cinsinden..

"Eylem olur biz eyleme gideriz"

Diyerek, yolu trafiğe kapatan, polisle karşı karşıya gelen CHP'liler bakınız ne diyor..

"Laiklikten mi yana şeriattan mı" yana?

Yuh ki yuh…

***

Yukarıda ifade ettim…

CHP zihniyetinin "devleti" nasıl ideolojik bir devlet haline getirdiğini..

Laikliği de; "Dinsizlik" üzerine nasıl kurguladığını..

Din ve vicdan hürriyetini nasıl "prangaların" arkasına ittiğini..

İnançsız, seküler tekçi "bir millet" yaratma gayretinde nasıl olduğunu..

Hal bu iken..

Milleti hızla "kutuplaştırırken"

***

Malumun ilanında bulunan biri için…

Ki Kahraman Meclis Başkanı…

Her ne kadar, devlet idaresine dair protokolde ikinci adam ise de..

İcraatta, "Ke’en lem yekûn" yani yok hükmünde biridir.

Ne bir parti sözcüsüdür…

Ne de, Anayasal düzeni, sistemi değiştirebilecek güçtedir..

Tüm bunlar orta yerde iken..

Ki ikinci beyanında, "şahsi fikrimdir" diyorsa..

Neden bir bardak suda fırtına kopartmak?

***

Ki, Cumhurbaşkanı da açıkladı…

Başbakan Davutoğlu'da söyledi…

"Yeni Anayasa'da 'laiklik' ilkesi yer alacak"

Yani,

Ama özgürlükler adına, özgürlükleri prangalama adına değil..

***

Diyeceğim o dur ki…

Herkes…  Ama herkes…

Özgürce.. Serbestçe.. Korkusuzca…

Engellemelere maruz kalmadıkça…

İnancını yaşayabiliyorsa..

Laiklik olsa da olmasa da, "bir anlam" teşkil etmez..

Yeter ki; "İnsanlara" inançsızlık dayatılmasın..

***

 

YEŞİL KURULUŞ BELGESİ!

Maşallah…

Be nazar be…

Diyarbakır Havalimanına "Yeşil Kuruluş" belgesi verilmiş..

Devlet Hava Meydanları "takdir" görmüş..

Vallahi bravo…

Eeee..

Kurumlarda "aklama-paklama" olunca..

Bu kadar becerikli bir yönetim,

Bu kadar modern bir terminal binası,

Bu kadar, temiz, pak, hijyenik ortama sahip

Yolcuları,

Yolculayanları "huzurlu ve güvenli" ağırlayan(!), bir havalimanına elbette ki; "takdir" verilmez mi?

Neyse!

Siz de inandınız değil mi; "takdire" şayan, bir Terminal binasına "sahip" olduğumuzu?

Ne mümkün?

***

İki hafta önce; "dökülüyor" demiştim..

Ki, aynı sorunlar halen mevcut..

Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım'ın konuya "vakıf..."

Yazım üzerine; "sekreteryası" aracığıyla, bir görüşmem oldu..

Bakalım; "sonuç neyi" değiştirir?

Neyse!

"Yeşil Kuruluş" belgesi…

Havalimanımız "hayırlı uğurlu" olsun…

"Bu belge" nedir ve neye delalettir diye sorarsanız?

Söyleyeyim…

Bu belge…

Havalimanlarında faaliyet gösteren kuruluşlara dairdir…

Yani çevreye ve insan sağlığına verdikleri…

Veyahut "verebilecekleri" zararların sistematik şekilde azaltılması mümkünsü ortadan kaldırılması kriterini karşılamak şartıyla veriliyor…

Sizce, Diyarbakır'daki vaziyet böyle mi?