NEDEN BU SUSKUNLUK?

 

Genelde, Güneydoğu..

Özelde Diyarbakır..

Hal-i hazırda..

Sağlık camiası..

Özellikle "kamu hastaneleri"..

Vahim bir noktada; "zan altında?" tutuluyor.

***

Ciddi bir algı geliştirildi..

Doktoru..

Hemşiresi..

Sağlık personeli..

Temizlikçisi..

Güvenlik elemanı..

Yani bilumum personelin hepsi…

İdarecisinden..

En sıradan çalışanına kadar..

***

İddianın odağı…

Ki, 6-7-8 Ekim olaylarıyla ikmale geldi..

Gazi Yaşargil..

Selahaddin Eyyubi Devlet hastaneleri..

Bunlar başta olmak üzere..

Bilahare, Dicle Üniversitesi Hastanesi de dahil edildi..

***

Sözde..

Burada çalışanlar "örgüt" yanlısı..

Sempatizanı..

Çatışmalar esnasında;

Yaralanan polise, askere korucuya…

Yani güvenlik güçlerine "kasıtlı, bilinçli" olarak ilgi göstermiyorlar.

Tedavileri savsaklanıyor.

Bu nedenle bir çok "polis ve asker" şehit oldu…

Korkunç bir durum..

***

Nitekim…

Bu yöndeki iddialar basına da yansıdı.

İstihbarat raporlarına girdi.

Savcılıkça da soruşturma kapsamına alındı…

Ki, daha sonra…

Çatışmalarda yaralanan…

Hiçbir polis, asker, korucu "askeri hastanelerin" dışında, intikal ettirilmedi…

Ne ilk müdahaleye…

Ne de yataklı tedaviye alınmadı…

***

 

Son olarak…

Bir kez daha mesele medyaya yansıdı…

Söz konusu iki hastanede…

Bir hemşirenin de, ifadesiyle…

Çatışmalarda yaralanan örgüt üyeleri…

Farklı zamanlarda…

Sahte isimler adı altında, "tedavi" altına alındığı…

Ameliyatları yapıldığı…

***

Hatta…

Sur ilçesine doktor ve hemşirelerin gittiği…

Gizlice "örgüt üyelerini" burada tedavi ettikleri…

İlaç temin ettikleri…

Muayenelerini yaptığı..

Ameliyatlar yapıldığı...

Ki bazı doktor ve hemşirelerin isimleri zikredildi..

***

Anlayacağınız!

Diyarbakır'daki sağlık camiası..

Özellikle, hastaneler..

Topyekûn üretilen bir algıyla; "PKK'lı, örgüt sempatizanı" ilan edilmiş durumda.

***

Lakin garip hal var ki.

Akla ziyan.

Tüm olup bitene karşı, "herkes ketum.."

Özellikle, yetkili makamlar…

Hele ki, sağlık örgütleri…

Kanıksamış vaziyette…

Ne hayır diyorlar?

Ne de evet diyorlar?

Tabiri caizse, "kim nasıl yorumlarsa"

***

Elbette ki..

"Ateş olmayan yerden duman çıkmaz" misali..

Ama bu değildir ki.

Diyarbakır'daki "herkes örgüt sempatizanı ya da PKK'lı?"

Ürkütücü bir algı..

Dün birçok, sağlık çalışanından telefon aldım…

Tanıdığım ve bildiğim kişiler…

Ciddi bir rahatsızlık içerisindedirler…

Oluşan algı.

Üretilen iddiaların provokatif durum karşısında; "ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız" diyorlar?…

***

Haksızda değiller..

Tepkili… Öfkeli… Ve sitem dolular…

Özelliklende…

Kendi idarecilerine yönelik…

Pek tabi ki, meslek grupları için de…

Aynı zamanda, mülki amirler için de..

Neden bu suskunluk…

Neden bu pısırık halimiz diyorlar…

***

"Beş parmağın biri bir değil"

Her kurumda…

Her çalışma ortamında…

"Bozuk ve çürükler" olabilir…

Bu inkâr edilemez bir hakikat…

Ama…

"Bir kişinin yanlışı, kusuru, ya da zafiyeti"

Ne onun camiasına…

Ne de kurumuna mal edilemez…

***

Kim suçluysa…

Kim suç işlemişse…

Kimin kusuru varsa…

Kim örgüt üyesi ve sempatizanı, terörist ise…

Tedavi edildiği.

Ya da kasti ölüme neden olduğu söylenen her kimse…

***

Neden hukuk…

Neden yargı mekanizması işlemiyor.

Ayıklanmıyorlar..

Üzerlerine gidip, hakikat ortaya çıkarılmıyor.

Salt, "algı" üzerinde, kurgulama yapılıyor…

Koca bir camiayız…

Nereye gidiyorsak, "artık kuşkuyla" bakılır hale geldik…

***

Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği…

Hastane Başhekimleri…

Tabipler…

Hemşireler…

Sağlık sendikaları…

En soft mevzuda, "nara atarlarken", neden şimdi sessizler…

Birileri cevap versin…

***

Yeter artık…

Bizler… Terörle… Terör üyesi olmakla…

Ya da yardım yataklık etmekle…

Suçlama altına alınmakla.

Tıpkı; kadim şehir Diyarbakır’ımız gibi…

Artık..

"Terörle, terör sempatizanı olmakla anılmak, itham edilmek" istenmiyoruz…

İlgili ve yetkili makamlar "sessimizi" duysun..

***

Evet…

Sağlık camiasında yükselen ses bu…

Bakalım…

Yetkili makamlar nasıl bir ses verir…

Birileri yine bildik gibi…

"Kafasını kuma" gömerek…

Olup-biten "tezvirat" hayaline mi girer…

Yoksa…

Hakikatin farkına mı varır?

Bilemiyorum…

Göreceğiz…

Lakin Camia çok yönlü bir "rahatsızlık" içinde…

Ve itham oluşan algı da, ürkütücü..

 

***

DİĞERLERİ NERDE?

Öyle ya…

65'inci hükümet…

Haftasonu "güven" oyuna gitti.

Sürpriz olmadı…

Beklenen bir sonuç alındı.

Bir fireyle; 315 "evet" çıktı…

Peki, "hayır" diyenler…

Yani, güvensiz oy sayısı kaç…

İşte burada garip bir sonuç var…

Sonuç, 138…

***

 

Toplama gelince…

Evet 315…

Hayır 138…

İkisinin toplamı, 453 ediyor…

Geçersiz…

Ya da çekimser yok…

Katılım, 453 olduğuna göre…

İyi de, "gerisi" nerde.

Malum…

Meclisteki vekil sayısı, bu değil ki…

95'i nerde…

***

Onlar..

Hani kulvarda yer alıyorlar..

Evet’çiler mi?

Hayır’cılar mı?

Görünen o ki, "iki taraflı da" değiller..

Olsaydılar..

Muhakkak "oylamaya" katılırlardı..

O zaman mevcudiyetle..

Güvenliksiz…

138.. 276'ının yarısı demek.

Yani, parlamento'nun "çeyreğine" tekabül ediyor..

***

 

Velhasıl.

Mühim olan, Meclis'in mutabakatı..

Ya mutabakatsızlık çıksaydı..

Ya da, "arıza-i" durum..

Neler yaşanmadı ki?

İşin yok…

Güven-Güvensizlik "ikilemi" üzerine bina inşa et..

2000'lı yılların serüveni..

Neyse..

Hayırlı olsun..

EN SICAK ANKET!

 

Optimar Araştırma Genel Müdürü Hilmi Daşdemir…

AK Parti 2'nci Olağanüstü Kongresi'nden hemen sonra yapılan siyasi gündem araştırmasını kamuoyu ile paylaştı.

Daşdemir'e göre…

Araştırma, bin 508 katılımcı ile gerçekleştirilmiş.

Başkanlığa destek neredeyse yüzde 50 seviyesinde…

Recep Tayyip Erdoğan'ın Başkanlığına destek ise birkaç puan daha yukarıda.

Aynı şekilde Binali Yıldırım ve ekibi de kamuoyundan geçer not almış!..

 

***

Daşdemir..

"Bir araştırmacı olarak beni şaşırtan sonuçlar olmasa da üzerinde özellikle muhalefetin fırtınalar kopardığı başkanlık ve kabine değişimi konularında kamuoyunun yüksek destek ve güvenini görmek çarpıcıydı.

Binali Yıldırım'a ve ekibine kamuoyu desteği neredeyse yüzde 47 seviyesinde, AK Parti seçmeninde ise bu oran yüzde 80."

Yıldırım öncelikle kenti partisinde olmak üzere yakın zamanda çok daha büyük oranlarda seçmeni ikna edecek ve onaylarını alacak görünüyor.

Bu oranlar gerçekten de AK Parti'nin genel başkan değişiminden yara almadan çıktığını göstermekte..

 

 ***

Yeni anayasa konusunda da kamuoyunun zihnin çok net…

 "Yüzde 60'ların üzerine çıkmış olan bir beklentinin önünde durmak mümkün değil.

 Kılıçdaroğlu "bizi çiğnemeden anayasa değiştirilemez" diyor ancak öyle görünüyor ki bu tutumda ısrar edilirse kamuoyu önce muhalefeti çiğneyecek.

Ha keza başkanlık sistemi de öyle yüzde 50'ye ulaşmış bir beklentinin geri döndürülebilir.

Kaldı ki söz konusu Erdoğan'ın başkanlığı olduğunda bu oran daha da yukarıya çıkıyor.

AK Parti'nin 2 Kasım 2015 seçimlerine nispetle 2 puan daha iyi durumda olduğunu gösteren araştırmaya göre CHP uzun zamandır olduğu gibi yüzde 24 - 26 bandındaki kamuoyu desteğini koruyor.

MHP ve HDP için ise baraj tehlikesi devam ediyor?"

***

BÜYÜKTİMUR'LA GÜNDEM

Mutad programımız;

Bu akşam, saat 22.00'de..

Uzay-Söz Tv ortak yayınında.

Gündemin en sıcak konu başlıkları.

Cumhurbaşkanı Erdoğan..

Başbakan Bina Yıldırım'ın Diyarbakır ziyareti.

STK'larla yaptığı görüşme.

Verdiği mesajların, satır aralarında neler var?

Tüm bunları.

Konuklarımla, kapsamlı bir şekilde istişare edeceğiz.

Sizlerin de, soru, öneri ve fikirlerinizi bekliyorum.

Şimdiden hayırlı seyirler.