Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

NİYE KADRO AÇILMIYOR?

Dicle Üniversitesi!

Halk deyimiyle; "bir âlem!"

Bugün değil…

Çeyrek asırdan beridir böyle…

Suyundan mı?

Huyundan mı?

Geleninden mi?

Bir türlü kestirmek mümkün değil…

Gelen gideni aratıyor?

***

Bakınız!

Bir önceki yazımda; ÖYP'lileri yazdım…

138 kadro "boşa" gitti..

Kapı önüne bırakıldılar..

Son günde; "kadro tahsisimiz yok" denildi..

Şimdi, ÖYP'liler "başka üniversitelere" gidiyor..

Yer arıyorlar..

Dedikleri gibi..

"Belki bir süre işsizlik yaşayacağız..

Mağdur olacağız..

Ama er geç bir üniversiteye yerleşeceğiz..

Kaybeden, bizi kapı önüne bırakan olacaktır!"

***

Yazım..

Gerçekten bir hayli yankı buldu..

Gerek YÖK'te..

Gerek hükümet nezdinde..

Özellikle sosyal medyada..

Ama, Üniversite yönetimi "hala ketum!"

13 bin üzerinde ÖYP'li varmış…

Ki 80 üniversite kadro vermiş...

Vermeyen, D.Ü gibi 20'ye yakın Üniversite..

Onlar da kısmi olarak; yeniden kadroya dahil edilmişler..

Yani, D.Ü "kırmızı kartlı!"

***

Öğretim Üyesi kadrosu!

Maalesef…

Üniversite'de vahim bir düzeyde..

“Bir dokun bin ah işit” misali..

Büyük bir keyfiyet ve sorumlu davranmama var?

Nitekim bu minvalde bir mektup aldım…

Mektubu özetle aktarmak istiyorum…

***

Öncelikle Dicle Üniversitesindeki ÖYPli asistanların sorununu gündeme getirdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Dicle Üniversitesindeki öğretim elemanlarını ilgilendiren ve daha genel bir sorun var.

O da kadro sorunu.

İki yıl içerisinde toplam 30 öğretim üyesi ve diğer öğretim elemanı ihtiyacı için ise 15 kişilik ilan verildi…

Başka da verilmedi.

Aynı dönemde üniversitenin muadili diğer üniversiteler "yüzlerce" kadro ilanına çıktı…

Öğretim üyesi...

Diğer kadrolar…

Ama Dicle Üniversitesinde "yaprak" kıpırdamadı…

***

Bakınız…

Şu an Üniversite'de kimler kadro bekliyor?

Doçent..

Profesör..

250 civarında..

Yardımcı doçentlik bekleyenler ise; bu rakamın iki katı…

Yani, 750'ye yakın "kadro" bekleyen akademisyen bulunuyor…

Peki, "öğretim elemanı" ihtiyacı yok mu?

Tabi ki var…

***

Şöyle ki…

FETÖ terör örgütü başta olmak üzere…

Yürütülen soruşturma…

Tahkikatlar…

Hepsi dâhil "ihraç" edilen 150 civarında…

Ki yüze yakını da, başka üniversitelere geçti…

50'ye yakın da; "emekli" olup ayrıldı…

Kısacası, iki yılda 300 öğretim üyesi kaybı oldu…

Mevcut kadrodan kesildi…

Hal böyle iken…

Üniversiteye alınan "akademisyen" sayısı 50 bile değil…

***

Düşünün!

Mevcudiyeti korumak için…

Yeni iki yıl önerisindeki "Akademik" kadroya ulaşabilmek için…

250'ye yakın "kadroya" ihtiyaç bulunmaktadır…

Ama ne var ki…

Bırakın kadro "tahsis" edilmesini, ilana çıkılmasını!

Atılan bir adım bile yok…

Yapılan; sürekli "kan kaybı" yaşatmak…

***

500'e yakın "akademik" açığı olan bir Üniversite'de!

Sormak istiyorum…

Nasıl kaliteli bir "eğitim" verilebilir..

Nasıl kaliteli bir "üniversite" olabilir?

Ne mümkün?

Velhasıl kelam..

Kadim şehre..

Güzide üniversitemize..

Akademik camiaya hiç de "iyilik" yapılmıyor?

***

SURİYE TUFAN!

Ve Çin de sahnede…

Maşallah…

Bir onlar kalmıştı…

Onlar da geliyor…

"Biz de varız!" diyorlar..

Diyen de; Çin'in Şam Büyükelçisi..

Fiili olarak sahaya çıkacak..

Tabi; "koalisyona" dahil olmak adına değil…

Ya ne?

Şam'ın…

Esed'in yanında; yer alacak…

***

Vaziyet, neyin ikmali olur?

Doğrusu; kestirmek oldukça zor…

İşler "karışır mı" daha çok…

Yoksa "saflar mı" netleşir…

Lakin…

Görünen o ki; "herkes" Suriye'den "nasıl nemalanırım" aktifliğinde...

Her ne ise..

Zaten, Suriye batak…

Elini sokmayan..

Ayağını atmayan..

İttifak kurmayan..

İşbirliği içerisine girmeyen; kalmadı ki?

***

Ülkesi de..

Örgütü de..

İllegal ve legal…

Yani herkes "pişen aşa" su ve kaşık sallıyor...

Aştan "ne alabilirim" diye…

Ha bir de…

Kim kime dost?

Kim kime düşman?

Ne yazık ki "anlık"…

Yani satranç oyunu gibi!

Hamleye hamle, kaşığa kaşık, aşa aş!

***

Anlayacağınız!

Suriye'de hava; dünden beter!

Ki, düzelecek gibi de değil…

Giderek; zorlaşıp, beterleşiyor…

Ne, Esad gidecek?

Ne PYD/PKK vekâleti bırakacak…

Ne Siyonizm rahat duracak…

Ne de ABD ben artık Ortadoğu’da yok’um diyecek…

Tabi ki…

Olup bitene karşı Türkiye de "ben vazgeçtim" demeyecek?

Kısacası; tufan!

Ama herkes tufandan gelecek; nimetin peşinde…

İşte bu daha bir; yıkıcı!

***

Çin ne diyor?

Esed'in yanındayız…

Aktifiz..

Suriye'nin yeniden inşasına talibiz…

Öyle ya…

İnşa için…

Yeniden şehirleri yaşanır kılmak için "büyük paralar" harcanacak…

Diyorum ki…

Esed'in gitmeyeceği kesinleştiği için midir?

Çin sahneye çıktı…

Malum, "Çin" hep sağlamcıdır…

Boşa hamle yapmaz…

Kumar oynatır, ama kaybetmez!

***

 

SEVGİLİLER GÜNÜ…

Bir iki kelam edelim…

Karamsarlıktan kurtulalım…

Ortam gergin…

Tebessüm gerekli…

An olsun..

Hiç kuşkusuz ki..

Geleneğimizde..

Kültürümüzde..

İnancımızda yeri; yok..

Batı "ısmarlaması…"

Bugün değil, asırlardır vaki…

Ama muhtevasında; "sevgi ve aşk var.."

Karşıt cinslerin; "Sevgi" muhabbeti noktasında; gününüz kutlu olsun derim…

Ama…

Aşırı ve fuzuli harcamaların da; "inancımızla" ters düştüğünü beyan edeyim…

Aşırılık ve fuzuli masraf "haramdır!"

Diyorum ki; "Seni seviyorum" sözcüğü, her şeyin üstündedir…

Çünkü "maneviyatı" yüksektir…

Parayla alınamaz…

Ki ölçülemez de!

Bir gül ve seni seviyorum "ey sevgili" yeter..

 


Bu Makale 2417 kere okunmuştur.