ÖĞRENCİ YEMEĞİ...

Hani..

Halka mal olmuş bir deyim var..

Denir ki…

"Ucuz Et'in yahnisi yavan" olur…

Yani; "pek tatsız" olur..

Ne yazık ki…

Diyarbakır'ımızdaki "Taşımalı öğrencinin yemeği de" aynen böyle..

Ne tadı var..

Ne tuzu var..

Ne kalitesi var..

Ne de pişmiş; hali var..

Ve ne de; "kumanya" kalitesi var..

Yok..

Ki Yok'un da ötesi çünkü "zehirliyor.."

***

Kısa bir süre önce; buradan dillendirmiştim…

"Burnuma pis kokular geliyor" diye..

Ve bilahare mevzu edeceğim..

Çünkü teyide muhtaç bazı; "noktalar" var diye...

İşte o noktalar..

Gelen bilgiler…

Yetkililerin de; "aktardıklarıyla…"

Tabiri caizse; "işin içindeki bit yeniği ortaya" çıktı…

Neden kalitesiz?

Neden, "zehirlenmeler" yaşanıyor?

Neden; "öğrencilerin kumanyaları" yenilmiyor?

***

Bilindiği gibi…

Diyarbakır'ın 17 ilçesi bulunuyor..

4 Merkez..

13 de taşra ilçe var…

Köy ve mezralardan...

İlçe sınırlarında bulunan bölge okullarında eğitim gören…

İlk ve Ortaöğretim..

İmam Hatip..

Ve düz lise öğrencileri dahil olmak üzere..

"Taşımalı" öğrenci oldukları için…

"Ders" saatleri de "eğitim saatine denk geldiği için…

"Yemek ihtiyaçları.."

Yani öğle iaşeleri Devlet tarafından karşılanıyor..

Tabi ki; İl ve İlçe Müdürlüklerinin "organizasyonuyla!"

***

 

Taşımalı öğrenciye "yemek" desteği; uzun bir süredir var..

Sanırım; 15-16 yıla yakındır..

İş, ihale usulüyle yapılıyor..

Yemek firmaları ihaleye katılıyor..

Kazanan işi alıyor..

Ki Diyarbakır özeline baktığımızda; "bu işi belirli" firmaların yaptığını görüyoruz..

Derler ya; "işin ehli" olmuşlar..

Zaten, "yemek ve kumanya" kendi alanında sektörleşti!

***

Ne demiştik başta?

"Ucuz et'in yahnisi tatsız olur" diye..

Gelirsek; "yahninin yavanlığına!"

İşte, vakıanın kilit noktası burada gelişiyor..

Malumunuz üzre…

696 sayılı KHK yasası kapsamında bir karar çıkarıldı..

Hani; "taşeron" işçilerin, işçi statüsüne alınması..

İşte bu yasa devreye girince..

Kamuda "personel çalıştırmaya dayalı" hizmet alımları bitti..

Bu alanda; "faaliyet" gösterenlerin ekseriyeti; "bu alana" kaydı?

Ki hiç bir tecrübe..

Kalite..

Ve kendi alanındaki Ar-Ge'den bihaber olanlar dahil..

Merdiven altı; "firmaları da" unutmadan..

Bu şirketler…

Bu firmalar..

"Taşımalı öğrencilere verilen kumanya hizmet" ihalelerine katılmalarıyla; "iş yavanlaşmış?"

***

Belki katılım; "rekabetin" üstünlüğü diye görülebilir..

Ne kadar çok firma..

O kadar çok rekabet…

İyi hoş da; "ya fiyat tespiti ve kalitesi…"

Ne yazık ki, soran yok..

İşte, kazın ayağının rengi burada değişiyor..

Firma ihaleye giriyor..

Raicin..

Bakanlığın belirlediği limitin de altında; "fiyat" veriyor..

İşi alıyor..

Sorgulamasını da; "veriyor"…

Ama sonra!

***

Et'inden hırsızlık..

Yağ'ından hırsızlık..

Ekmeğinden..

Poğaçasından..

Helvasından..

Meyve suyundan..

Ki; bunlar kumanya için..

Ya; sıcak yemek!

Çal da çal…

İşte o da; "yahninin yavan" haline geliyor…

Yani, Diyarbakırlıların deyimiyle; "avşo" oluyor…

Pişmemiş fasulyeler...

Ekşimiş pilavları...

Temizlenmeden pişirilen sebzeler...

Bayatlanmış tavuk…

Et yerine, kırıntılar…

Öğrenci zehirlenir de…

Öğrenci hastalanır da...

Öğrenci o yemeği yemez de?

Ne yenilir, ne yanına yaklaşılır…

Eee..

İdare de zafiyet içerisinde ise!

Oh ne ala...

Her şey hasır altı...

Neymiş; "öğrenciye yemek veriliyor"muş?

***

Sonuç itibariyle..

Eğitim ve Öğretim Yılının; "tatil" dönemindeyiz..

Yeni yıla hazırlık var…

Alımlar yapılıyor..

İhaleler var..

Taşıma..

Yemek..

Kırtasiye..

Yani enva-i ihtiyaç temini söz konusu..

Diyorum ki..

Her şey bir tarafa; "öğrencilerin iaşesinde" hassasiyet ve duyarlılık hasıl olsun..

Etkili ve yetkili zevat'a diyorum…

***

Düşünün!

Bakanlığınız; "bir öğün için" belirlediği en düşük fiyat..

Aldığım bilgi ki kesin bilgidir..

1 öğün için; 4,32 TL..

KDV de hariç..

Sıcak yemek için de..

Kumanya için de…

Ama merdiven altı firma çıkıyor; "bu fiyatın" yarısını atıyor..

Yani 2.70 TL teklif veriyor...

Peki; üç çeşit "sıcak yemek?"

Ya da, "5 çeşit kumanya" nasıl sağlanacak bu parayla!

Yemek üretim tesisi..

Paketleme..

Soğutmalı araçlarla taşıma..

Servis..

Dağıtım..

Temizlik…

Tüm bunların giderlerini de hesaba kattığınızda..

Ayrıca bu yıl; "gıda ürünlerine" gelen zamları katarsak.

Ki yüzde 40'larda bu zam..

Gerisini siz düşünün..

Sizce?

Hepsi; 2,5 liraya yapılması mümkün mü?

Ne mümkün?

***

Demek ki..

Vaziyet "ucuz et'in yahnisine" döner..

Öğrenci yemeğinden kısacak..

Yemek kalitesini düşürecek..

Artıkları…

Kalitesizleri…

Çöpten toplama misali; "öğrenciye" yemek verecek...

Eee…

Zehirlenmeler de...

Hastalanmalar da "kaçınılmaz" hale gelir..

Şimdiden bizden uyarı...

Merdiven altı tehlikesi büyük!?

***

NE GARİP DEĞİL Mİ?

CHP ve İyi Parti'de…

Git..

Gitme..

İki eksenli siyasi serüven var…

CHP'de ne deniliyor?

Eeey Kemal!

Yeter artık git..

Git de "kurtulak" senden…

İyi Parti'de..

Eeey Meral..

Ne olur gitme, kal..

Kal da "kurtulak" git diyenlerden…

Vaziyet garip..

Lakin sonuç kesin..

Ne Kemal.

Ne Meral…

Bilesiniz ki; "bu dönem" hiç de gidecek değiller!

Aha benden taahhüt!

OLDU MU YAVUZ?

Yavuz Bingöl…

Mülakat vermiş..

Demiş ki..

"Ben manav Mehmet değil, bilinçli bir seçmenim!"

Şimdi..

Evet, şimdi oldu mu bu Yavuz?

Kaç yıl önceydi…

Libas giymez Aysun diye biri vardı..

Demişti ki..

"Benim oyumla, dağdaki çobanın oyu bir mi?"

Dediği için; "neler söylememiştik ki?"

Ki sen de demiştin..

Sahi şimdi senin söylediğinle Aysun’un dediği arasında; "ne fark" var?

Tabi ki, İkiniz arasında "ne fark" var..

Sakın ben erkek..

O bayan demeyesin..

Çünkü bu zihniyetin "raconuna" ters..

Olmadı Yavuz, olmadı!

***

YORUM SİZİN…

Memleketimden bir kare…

Okur göndermiş..

Yer; Sümerpark...

Yorum sizin…

Tabi vaziyetin hassasiyetine aman ha dikkat!

***

İCRA KONULAN ÇOCUK!

Bilmem..

İzlediniz mi, izlemediniz mi?

Ama, ekranlarda çok yer aldı..

Gazete sütunlarına geçti..

Hele ki sosyal medyada bir hayli paylaşımı oldu..

Neyse!

İcra Memuru…

Elinde bir dosya..

Diğer elinde; "zorla alıp" götürdüğü 7 yaşındaki kız çocuğu..

Neymiş..

Annesi İcra" yoluyla, onu alacakmış?

Yani, "anne'ye" teslim edilecek..

Kız çocuğu babada..

Ve kız çocuğu; "gözyaşları" içerisinde..

Şaşkın..

Çok detaya girmeyeceğim..

Ama hakikat şu ki..

Ailelerdeki parçalanma; "çocukları" etkiliyor..

Ne babayı..

Ne anneyi..

Yıkılan; "tarumar" olan çocuklar..

Çünkü..

Ne örf..

Ne adet..

Ne gelenek ve göreneklerimiz..

Ne de "insani ve vicdani" bir bakış kalmadı..

Vaziyet..

Tarafların "çocuklar" üzerinde, "kozlar" kullanması..

Kanunlar böyle emrediyor ya; "nerde insanı hak!"

Ne diyelim?

Ali korunmadıkça…

Toplum ve ülke korunur mu?

Hal-i vaziyetimiz; neyi ikmal ediyor?

Sizce?