Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

SALONA TIKILDI?

Diyarbakır'dan..

Bir çok okurum sormuş..

Ciddi mi..

Yoksa muzminlik adına mı sormuşlar bilemiyorum!…

Ama sormuşlar..

Soru çok farklı isimlerden geldiği için...

Diyorlar ki..

Kılıçdaroğlu Diyarbakır'da "neden miting" yapmadı?

Neden; "halkın" karşısına çıkmadı?..

Dağkapı'da..

İstasyon meydanında..

Ya da Nevruz Parkında..

Veyahut Fuar alanında...

Neden gelip "salon" toplantısı yaptı?…

Şimdi..

Gel de buna sen "cevap" ver?...

***

Doğrusu...

Parti'nin il başkanı olsaydım..

Ya da milletvekili olsaydım..

Yahut organik bir bağım olmuş olsaydı…

Parti üyeliğim…

Pek tabi ki, aynı "düşünceden" gelen biri olsaydım..

Tamam der..

Soru yanıtına dair parti penceresinden bir iki "savunma", kelimesi kurgulardım..

Ama CHP'ye; "fersah fersah" uzağım…

Zihniyetine muhalif olan biri olarak…

Şu düşünce bende kamil…

Sanırım!…

CHP bölgeyle alakalı..

Kürtlerle ilgili..

Bölgenin genel seyri açısından..

Siyasi..

Sosyal…

Ekonomik..

Ve Kültürel mevzuuların ana muhalefetinde, "Fransız" kaldığı için…

"İşi lobicilik" üzerinde, yürütme düşüncesini benimsediğinden olacak ki...

Ahali'nin açık ve net bir şekilde "huzurundan" kaçıyor…

***

Nitekim...

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu…

Yerel..

Genel..

Referandum dahil..

Ki Cumhurbaşkanlığı seçimini de eklersek!…

Bugüne kadar 7 seçim geçirdi…

"Yenilen pehlivan güreşe doymaz" derler ya her seçimi kaybetti..

Bu 7 seçimde vaki midir; Diyarbakır'da "açık hava mitingi" düzenlenmesi…

Halkın huzuruna çıkmışlıkları…

Eeey Kürt kardeşlerim dediği oldu mu?

Ne mümkün?

***

Tabi..

Salt Diyarbakır değil..

Güneydoğu'nun bir çok ili içinde geçerli "aynı fersahlık" söz konusu..

Ki Türkiye'de "gitmediği" il var..

Ana muhalafet partisi olacaksın..

7 seçimdir parti başkanı olacaksın..

Ama, Türkiye'nin "en hassas" bölgesine Fransız olacaksın…

Ve o fransızlığı lobicilikle, "kurtarmaya" çalışacaksın…

Ne yazık ki birileri de; "bile bile" kucak açacak..

***

Diyeceksiniz ki geldi de ne oldu?…

Ahaliye "Irak" olduğu gibi..

Milletimiz de ona Fransız kaldı…

Çünkü, geldiği gibi gitti..

Ne duyan oldu, ne gören oldu?

Ne de, ne dediğine vakıf olan oldu?…

Kendi söyledi, kendi dinledi...

Seçimden seçime "kapısı" açılan Parti il teşkilatını ziyaret etti..

Selamlama yaptı..

Düğün salonuna geçti…

Salon toplantısıyla kürsüde iki kelam etti…

O'da "iş, aş" edebiyatıyla sınırlı kaldı...

***

Bilahare turistik bir otelde; "birileriyle" buluştu..

Ki o simaların ekseriyeti de; "tanıdık" yüz değillerdi..

STK.. Muhtar.. Kanaat önderleri denildi.?

"Pek iştirak" eden yok gibiydi..

Sonra da şehirden ayrıldı…

Toplam kalış süresi; 3 saati bile buldu diyemiyoruz..

Eee..

Diyarbakır'ın da, referandum dahi olsa!…

CHP için diyorum ki..

Olabilecek teveccühü, "üç-beş" olur..

***

Şunu ifade edebilirim!…

Diyarbakır'daki konuşmasına dair..

Özellikle, referandum odaklı…

Bu kez pek "yalan" makinesini çalıştırmadı…

Algı operasyonu kısm-i tuttu…

Yani…

Evet çıkarsa…

Erdoğan başa gelirse..

Lokantalar kapatılacak..

Kepapçılara kilit vurulacak..

Ciğer satışı yasaklanacak…

Kelle-paça olmayacak…

Muhtarların tazminatı elinden alınacak…

Meclis feshedilecek…

Yasama da,

Yargı da "lağv" edilecek…

***

Daha da ileriye giderek…

ABD'ye, AB'ye, Rusya'ya "savaş" açacak..

Türkiye "Irak" olacak..

Suriye'den beter duruma düşeceğiz..

Yoksulluk, fakirlik artacak.

Millet ve ülke bir "kuruşa" muhtaç olacak…

Ve daha bir çok; "hezeyanını" Diyarbakır'da zikretmekten kaçındı?

Acaba niye?…

Neyse!..

Neden üfürmeden bu kadar kaçındığına siz karar verin..

İpucu versem..

Diyarbakır'ın "politik" duruşundan olmasın mı?

Bu millet artık "yalana" gelmez diye…

Ama bir yalanı oldu ki..

Herşeyi süpürüp aldı, gitti..

Dedi ki..

Türkiye'deki dört milyon Suriyeli "Türk vatandaşı" yapılacak…

Yok daha neler..

Ne diyelim, her hasb-i halin sonunda elbette ki "bir espri" olur..

Kemay bey'in bu yalanı da; "espri" olarak, not olsun..

***

NEDEN 15 TEMMUZ KONUŞULMUYOR?

Bir nokta var…

Çok dikkatimi çekiyor…

Kılıçdaroğlu..

Ki yandaşlarının, bizatihi tümü…

Aynı minvalde, "hayır" cephesinde olan siyasi akımdaki liderler için de…

Dikkat edin siyasiler diyorum..

Genel itibariyle, "hayır" diyen sıradan vatandaş için, kastim yok…

Onları ifade etmiyorum..

İradesine göre hareket eder..

İster evet der, ister hayır der..

Ama ben;  zevatı kast ediyorum..

Referandum sürecinde hiç biri 15 Temmuz'dan "söz" etmiyor..

Ağızlarına bile almıyorlar…

***

O gece…

Ülkenin dört bir tarafı "ateş" topuna döndü…

Meclis bombalandı..

Cumhurbaşkanına suikast girişimi yapıldı..

Ki "kılpayı" kurtuldu…

Köprüler tutuldu..

Tanklar sokağa döküldü..

Asker-vatandaş karşı karşıya getirildi..

249 insan şehit oldu..

3 bine yakın yaralanan gazilerimiz oldu.

***

O karanlık gece..

Ve o gecenin aktörü FETÖ terör örgütü..

İşbirlikçileri..

Figüranları..

Darbe sevici, cenahın efratları..

Tüm bunlar, "unutulmuş" bir şekilde..

Ne dillendiren var..

Ne konuşan var..

Ne de "laf söyleten" var?…

***

Ve dikkat edin…

Mevcut Anayasa değişikliği de..

Tamamen bu darbe "girişimine" karşı yapılmışken..

Bir daha "tekerrür" etmemesi anlamında; vucüt buldurulmaya çalışılırken…

Resme bu "pencereden" bakılmıyor…

Tek fikir..

Erdoğan..

Tek adam..

Diktatör…

Ki başka da bir argüman üretimleri de yok!..

***

Hatırlatmak istiyorum….

Özellikle, 15 Temmuz sonrasındaki "Yenikapı Ruhu" denilen, rüzgarın estiği dönemi..

Kılıçdaroğlu "resim" vermişti..

Erdoğan, Yıldırım ve Bahçeli "karesinde.?"

O günden sonra…

Kılıçdaroğlu için şu ifadelerı sıralayanlarlar..

Ki, "kurgulu" suikastı da, araya sıkıştırarak…

Kılıçdaroğlu neden hedef alınıyor gerekçesini, şöyle döktürüyorlardı…

15 Temmuz'a "hayır" dediği için…

Muhalafetini yapıcı çizgide "sürdürmeye" özen gösterdiği için..

Milli meselelere "milli politika" izlediği için..

Diyorum ki!…

5-6 ay önce bunları sıralayanlar…

Bugünkü "havayı" solarken..

Kılıçdaroğlu'nun "üfürmelerini" görerek..

Hala da bu "görüşteler mi?.."

Sanmıyorum ki, "hayır" bu görüşteyiz desinler…

***

Velhasıl kelam!…

Kendini Cumhuriyetin kurucusu olarak gören…

Tek parti-dipçik döneminin, kahramanı olan…

Tekçi, vesayetci, jakoben, seküler…

İnkar ve asimilasyonun ana akımı, olan CHP…

Ve onun altı okunun "tek savunucu", mevcut Anayasa…

“İnkılabçı” ve Devrimci…

CHP, mevcudiyete tam bir “muhafazakâr..”

Dokunulmaz..

Değiştirilemez..

12 Eylül darbesinin mirasını koruyor..

Ve canhıraş bir mücadele veriyor..

Faşizmi,

Komünizm,

Öyle ki kapitalizmin üzerinde yükselen bir zihniyetin bekçiliğini yapıyor…

Yüzyıldır…

Kimi kimden kopardı gerçeğiyle bakalım bu zihniyete…

İki kesim, "hep mağdur" edildi…

Müslümanlar..

Ve Kürtler..

Kürdü, Kürtten…

Müslümanı dininden…

Asimile ederek, "koparan" bu zihniyet değil midir?!…

***

Artık bu gerçeği görmeliyiz..

Ki onlar da bu gerçeği görüyor..

"Evet" çıkarsa..

Savunucu olma noktasındaki "kendileri.."

Ve koruma-kollama yaptıkları, "zihniyetin" tarih olacağını, biliyorlar…

Yasamada da..

Yürütmede de…

Hatta yargıda da "atıl" hale gelecekler…

İşte bu gerçeğin idrakine vardıklarından dolayıdır ki; "yalan makinesiyle" üfürme yapılıyor…

***

Kısacası…

"Hayır" diyenler neyi savunuyor…

Mevcudiyeti..

Yani hal-i hazırdaki "Yasama, Yürütme ve Yargı" şeklini..

Yani Parlamenter sistem..

Peki aynı zamanda, "kime" bel çıkılmış olunuyor..

12 Eylül'e…

28 Şubat'a..

27 Martta…

Ve 15 Temmuz'daki ihanetliğe…

***

Dahası…

Türkiye'ye "diş bileyen" Haçlılara..

ABD'ye..

AB'ye..

Ve Siyonizme…

En önemlesi de; "bilumum" ilegal örgütlere…

Topyekün bir "sahiplenme ve bel çıkma" olur….

Onun için...

Mevzu, referandum bir parti meselesi değil..

Gelinen nokta-i nazarda hakikat şudur…

Değişecek olan dünün; "zihniyettir.."

***

MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER?

Deniliyor ki…

Milli Görüşçüler "ikiye" bölündü..

Doğru..

Ama ben de diyorum ki, "kim milli" görüşçü…

Saadet mi?

Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan'ın oğlu mu?

Avrupa'daki Milli Görüşcüler mi?

AK Parti içerisinde olduklarını düşündüklerimiz mi?

Hangisi?…

Siz hangisi, sorusuna yanıt ararken..

Bir sorum daha var?…

O da şu refaranduma tavır; sergilenen tavır…

Baksanıza..

Saadet Partisi "hayır" cephesinde..

CHP… HDP…

Ulusalcı…

Atatürkçülerle aynı "potada" hayır diyor?…

Yani kendini milli görüşün ana akımı olarak gören parti bu seyirde..

Yaman bir çelişki..

***

Çünkü bu davanın, liderinin oğlu..

Yani, merhum Erbakan'ın oğlu…

Avrupa'dakiler "Milli görüşçü" olduklarını söyleyenler…

Türkiye'deki bir çok oluşum…

Referandum için "evet" diyor…

Hangisi çakma…

Buarada bir başka soru kendini ikmal ettiriyor galiba?

O da şu…

"Milli görüşçü kaldı mı ki?"

***

BU PANKARTI KİM ASTI?

Sahi…

Bu pankartı kim astı?..

Ve kim; "neden" bu pankartı indirdi?…

Sorusuna geçmeden…

Pankarttaki ibareye bakalım..

Ne yazılmış?

Her "evet" Şeyh Sait ve Arkadaşlarına bir fatiha'dır..

Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız 1 Nisan'da Diyarbakır'da…

Ak Parti..

Diyarbakır İl Başkanlığı…

***

Pankart haber olunca..

Sosyal medya'ya yayılınca…

Kim neden?

Hangi gerekçeyle "rahatsız" oldu mevzu etmek istemiyorum!…

Ama velakin..

Asılan pankartı "kim astı" bir anda meçhuliyete düştü..

Şöyle ki…

AK Parti Genel Merkezi "bilgimiz dışında.?…"

İl Başkanlığı "haberimiz yok?"

Valilik…

Emniyet..

Belediye "bizim de haberimiz" yok diyor….

Şehirde ne gariplikler yaşanıyor?

Anlayamıyorum..

 


Bu Makale 5324 kere okunmuştur.