Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

SENDE Mİ, UÇKUR'A DÜŞTÜN?

Ah ki, ah…

Acı bir hakikatin vecizeli sözüdür…"Balık başkan kokar" sözü!...

Ama kime dersin?… Hal-i alem ortada…

Tepeden, tırnağa bir bakın, özellikle "yaşadığımız" zaman açısından kim temiz?!!…

Denir ya…   "Yarım hekim candan eder..  Yarım hoca dinden eder…"

Aynen de öyle… Çevrenize bir göz gezdirin…

Neler var neler yok?

***

Bu "travmatik" yapıya bir de "balık baştan kokar" hakikati yer alınca, vay ki vay!…

Ne yazık ki karşımıza; "uçkur-muçkur" düşkünü "idarecileri" çıkarıyor?..

Ki en tepe isimler..

Parmak ısırtan.. Akla ziyan dedirtenler şahsiyetlerin icraatları; "sende mi brütüsün" ötesine geçiyor!!!

İğrençlik...

Öyle ya, bir kaç gündür ne konuşuluyor?…

Özellikle, Diyarbakır kulisi! Diyarbakır'dan, Hazro'ya uzanıyor…

Ta ki, Ankara'ya.. Meclise kadar uzanan çirkin bir mevzuunun "çetrefilliği"!..

***

Fail.. Makam ve mevki.. Kişiler… İçeriğindeki; "rezillikler" ve kirli, fikriyat!..

Der demez; gel de inanma… 

Gel de rezilliğe tükürme...

Ki, duyanların ağzından çıkan ilk sözcük…

"Sende mi müftüm?… Sende mi hocam!!"

Deşmeden…

Vakıa ve bu ifade; kahredici bir tabloyu huzura getiriyor!!

Balıktan çok "tuz koktu ya" everildi hadiselerimiz!…

İğrençlikler sıradanlaştı…

Halk deyimiyle; ne günlere kaldık be kardeşim?…

Kime güveneceğiz?…  Kime inanacağız?…

Ya da kimi kendimize rehber edinip, geç öne diyebileceğiz?…

***

DERDİMİZ BAŞKA!…

Neyse!.. Yazıyı kaleme alırken, iki aday cephesinde sıkıntı yoktu..

Ortak yayın yapılacak..

Yer ve saat konusunda..

Moderator mevzusunda..

Soruların aksiyonla kurgulanmasına kadar; "pek" gidişata takoz olacak bir durum, yaşanmamıştı..

Yani; herkes saate odaklı..

***

Yayında, performanslar.. Soruların yalınlığı.. Adayların az, öz ve ikna edicilik halleri mi?

Yoksa, "agresiflikleri mi?"

Söz düellosu mu?

İticilik yaratan, üsluplarındaki "kılıç kesen" kelimeleri mi?…

Kim gol attı, kim gol yedi?..

Gol sayısı..

Penaltı vuruşları.. Taçlar.. Topun sahadaki; kalış süresi…

Bunlar bilahare mevzu edilecek..

***

Ama şunu net ifade edeyim!…

Her nasıl bir; "netice" çıkarsa çıksın.. Ekran’a kilitlenen, seçmene rağmen!!..

Derdimiz..

Gündemimiz…

Beklentilerimiz; "onların" hali vaziyetleri değil..

Başkadır..

O da; iştir, aştır, barıştır, güvendir, kardeşliktir..

Huzurdur..

Sevgidir, muhabbettir.. Birlikte yaşama duygusunun; "pekiştirilmesidir?"

Yani; derdimiz başka!….

***

HER ŞEY GERİDE KALDI?…

Düşünüyorum!!.. Atmosferi, filim şeridi gibi; "tekrar tekrar" başa alıyorum..

Ve zihnimde şu soru ikmale geliyor..

Evet, 24 Haziran sonrası "her şey geride kaldı" diyebilecek miyiz?

Özellikle, siyasilerimiz…

Adaylar..

Hele ki, adayların "trolleri.."

Kraldan çok kralcı kesilenler..

Şu kafa-kol, çene kıranlar..

"İtlikler, kavatlıklarıyla" ün yapanlar…

Kalleşliğe prim verenler.. Kalleşçe, tezgaha gelenler…

Ya, rezilliklerin en derin çukuruna kadar; inebilenler...

Belden aşağı, saldıranlar..

Uçkur fikriyatıyla, kumpas kuranlar…

Uluslararası; organizasyon..

İçteki, "fitne" üretici terör oluşumlarıyla dirsek temaslar...

Hasılı kelam….

Şu üç aylık dönem içerisinde yaşananların hepsi..

A'dan, Z'ye "çirkefliğin" vücut bulduğu ve zemin oluşturulduğu, taraflar açısından; seçim sonrası "değişikliğe" vesile olur mu?…

Yani, diyebilecekler mi "her şey geride kaldı…?"

Birbirlerini kucaklayacaklar mı?

Birbirlerine sarılabilecekler mi?

Birbirlerini gördüklerinde, "selam" verebilecekler mi?

Ve o birbirlerine yaptıkları "kepazelikleri" unutacaklar mı?

Şal çekebilecekler mi?

Üstünü örtebilecekler mi?

Hiçbir şey olmamış gibi; "canciğer" olabilecekler mi?

Bu mümkün mü?…

Siz, "mümkün" olabilir ya da olmayabilir noktasında, fikriniz ne olur bilmem?..

Ki, siyaset "kaypak" bir zemine sahip iken!..

Demirel'in şu sözü "dün dündü, bugün bugündür.."

Veyahut "vesikalı" siyasetin ruhudur, "tokmakçıya" baba denilmesi!!…

Diyorum ki, "ben sanmıyorum?"..

O eskide kaldı...

Hiçbir şey, ama hiçbir şey "geride" kalmaz..

Eskiye de "dönmez" rücu de etmez!…

Hele ki, "piyonlar" baş olup, rehber rolünü almışsa..

Ki, medyanın aktörleriymişse..

Vay ki vay diyeceğim gibi..

Hiçbir şey "geride" kalmaz..

Hep; "önde" tutulur..

***

TARİHE DÜŞEN NOT!!…

Günün sözü de diyebiliriz..

Ya da asrın, beyanı!!..

Bu ülkenin ekmeğini yiyeceksin..

Suyunu içeceksin..

Okulunda okuyacaksın..

İmkanlara sahip olacaksın..

Parasından, pulundan, maaşını alacaksın..

Makam ve mevki sahibi olacaksın..

Siyasal..

Sosyal..

Ekonomik..

Ki kültürel alanda da olsun; "söz" sahibi edileceksin!…

Yasalar diyeceksin..

Kanunlar diyeceksin..

Demokrasiden..

İnsan haklarından..

Özgürlüklerden..

Eşitliklerden, "dem" vurup, ahkamlar kestireceksin!..

Hesap soracaksın..

Sorgulamayla, "ülke idaresine" parmak sallayacaksın..

Yani, en ulvi temsiliyette bulunacaksın..

Sonra!…

Elin gavurundan..

ABD'nin..

Siyonizm’in…

Emperyalizmin…

Dış hasımlardan daha haşin bir şekilde; "ülkene, vatanına, devletine, milletine" kalleşliklerde bulunacaksın..

Dolara..

Euro’ya.

Sterline; "satacaksın…?"

Ve diyeceksin ki, "S-400'e ne ihtiyacımız var?"

Velhasıl, Allah bizi bizden etmeye çalışan "ekmek kabına sıçan" haşere karakterlerin "şerrinden" korusun!…

***

AK PARTİ'DEKİ KAYIP!…

İddia ediyorum.. Ve her türlü şarta da varım..

AK Parti'deki "kayıp…"

Kesinlikle ve kesinlikle, "rakip" siyasilerin başarısından kaynaklı değil….

Bilakis, muhalefetin beceriksizliğiyle, "ömrü" uzuyor?

Yani, çöküşte

Ne CHP'den..

Ne HDP'den..

Ne de diğer partilerden gelen bir etkenlik söz konusu değil…

Kayıpta..

Tahribatta..

Güven zafiyetindeki yıkımlar da bilaistisna "ağacın kurdu" misali, kendinden!…

AK Parti'nin kendi içinde üreyen bir "yıkım" unsuruyla "tepe-taklak"!…

Ne hazindir ki; bu yıkım "şeytani karakterleri de" daha bir iştahlandırıyor..

İşte, Diyarbakır'ın kaldırımlarını meşgul eden kendini partili gösteren; "zümreler?…"

***

BİR DAHA BULAMAZSINIZ!….

Aman ha aman!?…

Eeeyyy, 7'den, 70'ine!… Siz siz olun..

Yaşarken… Var iken… Sizinle hayatı ikmal ederken..

Yani, nefes alıp, soluklandığında…

İşte bu evrede "kıymetini" bilin.. Sayın, sevin, bütünleşin…

Yoksa!.. Ki "kaybederseniz…!"

Bilin ki, benim gibi onu çok ama çok "ararsınız..!"

Ama bir daha bulamazsınız..

Asla da, geri dönmez…

Ve hep; "hasretle, ah keşke" diyerek, anarsınız…

Babalar gününüz kutlu olsun…


Bu Makale 724 kere okunmuştur.