SPONTANE DEĞİL; PROVOKASYON..!

10 Kasım "etkinliklerinin" videoları.. Özellikle, İstanbul başta olmak üzere, Gaziantep ve yayılan, Atatürk portresine "renkli" afişlerin, bezlerin asılıp, öğrencilerin de "secde" ettirilme, halleri…

***

Ve; İstanbul'un Beşiktaş ve Kadıköy'deki "Başörtülü" bayanlara yönelik "çirkince" peş peşe yaşanan saldırı olayları..

***

Vakıalar, sıradan, spontane, ya da "durduk" yere, hiçbir şey yokken gibi; "çembere" alınma hali, hiç de samimi değil.. Masumane değil.. İki yönlü "vahim" bir kutuplaştırıcı, çatışma üretici "provokasyondur..!"

***

Çünkü, bugüne kadar "Muhafazakar ve Atatürkçü" kesimin birbirine vurdurulma senaryoları hep sahnelendi.. Ve hep de belli kulvarda; "sonuç" verici oldu.. Son bir hafta içerisindeki, "hamlelerle" bu senaryonun, somutudur..

***

Şunu biliyoruz!.. Sağduyulu, aklı başında, geniş ufka sahip, uzlaşıcı olan, ister Muhafazakar olsun, ister Atatürkçü olsun.. İster farklı bir yaşam kültürüne sahip olan biri olsun; "giyim-kuşam" noktasında, karşısındakine saldırmaz!…

***

Ancak, "sinir uçlarına" dokunulan olaylar peş peşe gelişirse.. Başörtülüye, Atatürkçü biri saldırdı mizanseni yapılırsa, ya da Muhafazakar biri şortlu bayana saldırdı senaryosu organize edilirse, ya da seküler hayatı iki yönlü saldırı ve yaşamı meşrulaştıran, zihinler ikmale gelirse, işte o zaman taraflarda "kaygı, korku, endişe" körüğüyle bana mı saldıracak, beni mi vuracak gibi; "şizofrenik" hal oluşur..

***

İşte birileri bugün böylesi şeytani organizasyonu, zamana, güne ve ana kurgulayarak, icra ediyor..

***

İki olayın seyrinde, bir de "siyasi ikmal ve itibar suikastı da" var.. Özellikle, iktidara dair "seçmen" nezdinde, güven kaybına uğratmak.. Öğrencilerin secdeye yatırılması, başörtülü bayanların "sokakta" yürüyemez hale getiren saldırıların vücut hali; "Muhafazakar Hükümetin döneminde bunlar oluyorsa vay halimize" deniliyor..

***

Önceki gün bir okurum bu minvalde yazmış.. Diyor ki, Sol ve Atatürkçü partilerin hükümetlerinde bile; "Muhafazakarlar" bu kadar "aşağılık" saldırı ve ithamlara maruz kalmadı, ama muhafazakar iktidarda en vahşisini yaşıyoruz…"

***

Evet, "demokrasi diyoruz, özgürlük diyoruz, eşitlik diyoruz, haklar, halklar, hukuk ve adalet" deyip duruyoruz..Cumhuriyet diyoruz, Atatürk diyoruz..  Kimse kimsenin kılığına, kıyafetine karışmasın.. Açılan açılır, kapanan kapanır.." diyoruz.. Peki, "somuta" gelen var mı?... Maalesef öyle değil…

***

Netice itibariyle!… Atatürk'ü "putlaştıran" ilkokul öğrencilerine "secde" ettirten, başörtülü bayanı sokak ortasında tokatlayan, darp eden zihniyetin sahipleri, ne ruh sağlığı bozuk, ne kişilik kaybı, ne şizofrenik bir hastalık taşımıyor…

***

Bunlar gayet sağlıklı, aklı ve fikri yerinde, aldığı komut üzerine "alçakca, düşmanca, haince" milletin, ülkenin, devletin "dibini" kökten dinamitlemek isteyen, kötülük üreten şeytan ruhlu provokatörlerdir…

***

Nitekim, o provokatörü görmeyen, kulak vermeyen, işi "olması gerektiği" noktasına getiren bir zihniyette yok değil, var.. Şöyle ki, yobazın biri çıkıp, başı açık bir kadına saldırırsa, kızıl kıyamet koparırlar, ama iş onların mahallesine gelince, sanki ülkenin tek sahibi onlarmış gibi; "saldırma hakkını" kendilerinde görüyorlar..

***

Bir önceki yazımda dile getirdim!.. Böylesi provokasyon üreten şeytan kılıklıları, "ruh sağlığı" bozuk deyip, sokağa salarsanız, yaptığı yanında kar kalırsa, aldığı emri yerine getirme fırsatı tanılırsa, onların yaptığı ihanet kadar, ülkeye yapılmış en büyük ihanet olur…

***

Çünkü bu gibi hadiseler domino taşı gibidir.. Kırmızı çizgilerin ihlalleri, sinir uçlarına dokunma yönünde, "ateşi" körükleyendir.. Onun için, "caydırıcılık" ders-i ibret noktasında, ceza hükmü gerekli..

***

Başörtülü kadınlara saldıranlar tutuklandı.. Peki, öğrencileri Atatürk portresi önünde "secde" ettirenlere ne oldu?… Figüranlar küçük olsa da, vakıalar ferdi görünse de, oyun büyüktür diyorum…Aman ha aman!…

***

GURME FUARI…

Bu yıl ikincisi yapıldı.. Gıda ve Yöresel Lezzetler.. Malatya onur konuğu... Renkli, güzel, bol ve iştah açıcı "bir koku" hakimiyeti vardı.. Açılış gününe dair; "eksik kare" diye fuarı kısmi olarak aktarmıştım size bir önceki yazımda..

***

Neyse!.. Fuar'ın mekânına dair TÜYAP'a atfen iki eleştirim var.. Birincisi "ev sahibi ve kiralar alan, organize eden" olarak, fuar alanı noktasında çevresel bir "çevre dizaynı, güzelliği, ihtişam üretici" bir görüntü vahim bir şekilde eksik.. Hani bir söz var, hep para para, ama biraz da harca!..

***

Özellikle; havalandırma.. Ne Kışın ne de Yaz'ın, iki mevsim açısından da arıza-i duruma sahiptir.. Yani kışın soğuk, buz kesiyor, yazın sıcak, hamam misali… Her ne kadar, fuarın son gününde "insan sirkülasyonu" yüksek, rağbet artıcı göründüyse de, insanların varlığı, havayı sıcak tuttu.

***

Ve bir eksikte!.. Fuar'ın ahali tarafından haberdar olması için; "tanıtım, reklam" yönünde, bir hayli zayıflık söz konusu.. Diyeceksiniz billboardlara afiş astık.. Yerel gazetelere de bir günlük, "çeyrek sayfa" ilan verdik. Bir de bülten hazırladık.. Doğru!.. Ama yetmez!… Çünkü, fuarın son gününde kiminle sohbet ettiysek; "yeni duyduk" dedi...

***

Günler öncesi tanıtım, reklam, gazete sayfaları çarşaf çarşaf, görsellikler, televizyon reklamları, tanıtım programları, yani işin ucundan, azıcık da para harcamaktan kaçınılmaması gerekiyor; diyorum!…

***

Yani; "biz bize hayran, biz bize kurban, çal oyna" değil.. Nitekim, Diyarbakır'ın katılım gösterdiği diğer illerdeki "fuar organizasyonları da", Diyarbakır cephesinde "eskiden" verimliydi, şimdiler "yönetim katılımı" tertipleniyor.. Yani biz bize; turistik seyahat!..

***

ALTIN MADALYA EV SAHİBİNİN…

Hafta sonu bir önemli etkinlik daha vardı.. Türkiye Karate Şampiyonası.. Diyarbakır'da bir ilk.. Ümit Genç ve 21 Yaş Altı sporcuların katılım gösterdiği şampiyona, renkli, hoş ve Diyarbakır'a "yüz güldürdü.."

***

Tabi, şampiyonada altın madalyayı da Diyarbakırlı sporcunun alması, ayrı bir "gurur" verici oldu.. Ümit kadınlar 54 kilo finalinde Sena Kızılaslan, Aydın'dan gelen rakibi Bilge Akaran'ı finalde yenerek, altın madalyayı aldı.. Tebrik ediyoruz.. hele ki o asker selamı, bir başka "anlam" yükledi, şampiyonaya!..

***

Vali ve Belediye Başkanvekili Hasan Basri Güzeloğlu bir de müjde verdi.. O da şu; "2021'de, Şampiyonanın tekrarını Diyarbakır'da yapacağız.."

***

Kısacası, Diyarbakır'ın o üzerine "yağdırılan" ateşin külleri artık yavaş yavaş kalkıyor, siliniyor.. Diyarbakır "özüne" ve tarihindeki değer ölçülerinin zenginliği olan, sosyal, ekonomik ve kültürel, sportif "ruhunu" yakalamaya çalışıyor..

***

Tabi ki, bu "ruhun" bütünlüğü, kentin 7'den 70'ine her kesimin, inanmışlığıyla mümkündür.. Ki hep derim, Diyarbakır'ı gerçek ruhuyla buluşturacak tek etken vardır, o da "kent milliyetçiliğidir.?"

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Beyler; adam adam denmekle adam olunmaz…