VALİ OLMAYINCA…

Valilikteki; "mesai" mevzuusu!

Malum..

Dün burada kısmi olarak konu etmiştim..

Tabi ki; "okur serzenişine" binaen…

Bazı oda başkanlarının da benzer "şikayetlerde" bulunduğuna ilişkin..

Etkili ve yetkili "makam" vakıf olsun…

Varsa bir durum; "müdahale" edilsin..

Özellikle;

Vali yardımcıları...

Birim amirlerine dair…

Son dönemlerde; "mesai" mefhumunun gözetilmediği..

Sabah mesaisine "geç" gelindiği…

Gelenin "geri" gittiği..

Randevu taleplerinin "sürekli" ötelendiğine dair..

Doğrusu…

Valilikten..

Ya da sorumlu birimlerden; "henüz" bir yanıt almış değilim...

Mesai saati.

Ve mesaideki gecikmenin "varlığı ve nedenleri?" konusundaki gerekçe nedir?

Var mı yok mu?

Spekülasyon mu?

Henüz, cevap veren yok yok..

Bilemiyorum..

Belki istişare aşamasındadırlar..

Ne diyebiliriz?

Ama dün, bir çok telefon aldım..

Oda başkanları..

Yöneticiler..

Birçok da, "valilikle" teşkili mesaisi olanlar;…

Aradılar..

"Önemli bir noktaya parmak basmışsınız..

Teşekkür ederiz…"

İşin sırrına gelince…

Birçok gerekçeler..

Birçok iddialar aktarıldı..

Ancak önemli bir ayrıntıyı "aktardılar!"

Mesai mevzunun polemiğindeki neden şu imiş!!!

Vali Hasan Basri Güzeloğlu..

Bir süredir…

Havaların aşırı sıcak olması nedeniyle…

Mevcut İl Valiliğindeki "makamında" oturmuyormuş?

Ekseriyetiyle mesaisini, İç Kale'deki "geçici makamında" geçiriyormuş?

Burası serinmiş diye..

Turizm gözdesi imiş?

Gelen giden; Diyarbakır'ın "açık hava müzesi" olduğunu görsün diye…

Ki randevularını da burada; "icra" edip, görüşmelerde bulunuyor..

Hal böyle olunca…

Vali, mevcut Valilik binasında olmuyormuş?

Mesai yapamıyormuş?

İşte vakıa da kendiliğinden vuku bulmaktadır dediler!?

Anlayacağınız…

Vali olmayınca vaziyet "kim kime?"

Arıza burda imiş?

Peki, çözüm nasıl olacak?

Bilmem!!

Ama birileri ivedi şekilde kafa yormalı..

Çünkü, "kim kime" seyri; hayırlı bir rota çizmiyor!

Ya Valilik İçkaleye taşınsın..

Ya da Vali bey, İçkale'nin atmosferinden vazgeçsin?

İkisinden biri..

Not…

Vali bey İçkale'de kaldığı için…

Buraya giriş-çıkış özellikle; "turistler" açısından zorluk teşkil ediyor..

İçkaleyi gezmek..

Müzeye gitmek..

Alanın havasını soluma açısından…

Yani "yasaklı" bir durum ortaya çıktığı ifade ediliyor..

"Güvenlik…"!

***

 

CHP'DE DEĞİŞİM OLUR MU?

Olmalı.

Taban öyle istiyor..

Orta kulvar da..

Amma velâkin, "tepi" istemiyor..

Eee..

Lider "sultası" vaki oldukça "değişim" zor..

Ne diyor CHP'liler?

Lider değişirse..

Belki zihniyet değişir..

Yani; "zihniyet" liderle vakidir…

Peki Kemal bey bırakır mı?

Zor..

Kurultay fişeği çakıldı..

İmzalar atılıyor..

İnce mi, Kılıçdaroğlu mu?

Hayırlı olsun..

Ama hiç de "vaziyetin" değişeceğinden umitli değilim….

Nitekim, 625 imza lazım..

Kolay değil..

Şu anki imza; 100...

625 imzayı toplasan bile…

Kurultay salonunda 625 oy alacağının garantisi yok.

Çünkü, CHP'nin geleneğinde yoktur..

Liderin "kurultayda" görev bırakması..

Hep, halef-selef "istişaresiyle" koltuk teslim edilmiştir..

Yani değişim umutsiz bir vakıa..

Ki CHP'nin kendisi de?

 

***

VALİ İSTERSE…

Valilere "özel" yetkiler geliyor..

Yetkileri artıyor..

Denilene göre…

Vali isterse..

Tıpkı 90'lardaki gibi…

Sakıncalı gördüğü..

Ya da, istemediği birini…

Tek yetkiyle..

Sorgusuz, sualsiz "sürgüne" gönderebilecek?..

Pek tabi ki…

Kente gelmek isteyen olsa..

Ona da; "bu şehre giremezsin" diyebilir...

Garip bir hal…

Eskiye mi gidiyoruz..

OHAL dönemini mi imkale getiriyoruz?

Yoksa; "Amerikan"vari bir sisteme mi dahil oluyoruz..

Eyalet sistemine mi geçiyoruz?

Kentin şerifi Vali mi oluyor?

Durum karışık…

Eee, vaziyete kafalar da karışmıyor değil?

Aman ha!

***

KİM KİMİN İÇİNE KAÇMIŞTI?

Düşünüyorum..

Adnan Oktar..

Harun yahya…

İkisi de; "aynı" kişiler…

Biri gerçek isim...

Diğeri mahlas isim…

90'larda; "Harun Yahya" ile arz-ı endam ediyordu…

Hangi kitapları yazmadı kı?

Siyonizm'in..

Emperyalizmin..

Masonların..

Ortadoğu'daki, "Lawrenceların.."

Yani, Türkiye'yi..

Osmanlı devletini..

Ortadoğu'daki İslam ülkelerini; "kim nasıl" ağına almak istiyor..

Hangi şeytani planlar, diye!..

Yazıyordu, çiziyordu…

Sonra, 2000'lere geldik..

Ki öncesinde, cezaevi mazisi..

Çıkışı da..

Bu yıla dahil oluşu da..

Bir anda..

Harun Yahya gitti..

Gerçek, isim Adnan Oktar geldi..

Ama nasıl geldi..

180 derece; "dönüşle..!"

Bu kez..

Siyonizmin..

Emperyalizmin..

Masonların..

Lawrenclerin…

İslam karşıtı, yapıların nam-ı hesabıyla huzura çıktı..

Kendini mehdi, mesih ilan etti..

Müritler oluşturdu..

Cemaatleşti..

Kedicikleri çoğaldı...

Pornografik, görüntüler vermeye başladı..

Yani, İslam'ı "erozyona" uğratma gayreti içerisine girdi..

Ve bugün; gözaltında sorgulanıyor..

31 ayrı suç..

Taciz..

Tecavüz..

Ajanlık..

Sahteçilik..

Yani enva-i, "ahlaki çöküntünün", membası gibi!…

Hal böyle olunca..

Der demez…

"Kim kimin içinden çıktı??"

Yani, Cin hangisinin içine girmiş?

***

VE BEDELLİ ASKERLİK….

Nihayet..

Hükümet yükselen seslere kulak verdi..

ve yasa tasarısını hazırladı..

Tasarıya göre..

Yaş 25..

Bedel 15 bin TL..

Askerlik süresi ise; 28 gün..

Haydi hayırlısı..

Meclisten çıkar mı?

Çıkar..

Çünkü, CHP ve MHP'den destek geldi..

Eee..

AK Parti, MHP ve CHP'nin "sayısal çoğunluğuyla" sorun yok!…