YA BİRİNİ SEÇ, YA BİRİNDEN VAZGEÇ!

Kemal Bey!

Bak!

15 Temmuz'un sene-i devriyesindeyiz..

O kanlı.

O hain..

O kalleş girişimin yıl dönümü…

248 şehit verildi.

İki bin 168 gazi var…

Tankların..

Topların..

Uçakların…

Helikopterlerin…

Asker kılıklı "teröristlerin" vahşetine maruz kaldı bu millet!

Kurşunlara..

Toplara..

Bombalara "reva" görüldü…

Meclisi bombalandı..

Suikastlar zinciriyle karşı karşıya geldi..

Ki sen o gece…

Uçaktan indin…

Askerlerin..

Tankların..

Topların arasında; sıvıştın..

Ne iradene..

Ne milletine..

Ne vatanına sahip çıktın...

Ne de, "darbeci teröristlere" karşı koydun…

Bilakis!

Sıvıştın..

Ki anlaşmalı; "bir yol izniyle" güvenli alana geçtin...

Otele..

Misafirhaneye..

Ya da kendine ait bir mekana değil..

Belediye Başkanının "evine" sığındın…

Çaylarınla..

Kahvelerinle..

Koltuğuna geçip ekrandan "darbeyi" izledin…

Ki sen; "darbe olursa, tankın önüne ilk yatan ben olurum" diyendin..

Ama ilk sıvışan sen oldun..

***

Neyse!

Hadi dedik…

Siyaset ve liderlik; "cesaret" ister…

Belki yok; deyip "olabilir" takıldık..

Ama!

Demokrasi nöbetlerine..

Halkın darbeye karşı duruşuna..

Birliğine..

Dirliğine..

Yekvücut haline; "itici" oldun…

Alay ettin..

Oy devşirme deyip "tiyatro" sahnesi diye tanımladın..

Darbeye "kontrollü" darbe dedin..

Demokrasiye..

Hakka..

Hakuka..

Adalete…

Ve teröristlerle mücadelede; Milletin iradesine pranga attın..

Yetmedi..

Sanki FETÖ'nün Türkiye'deki "elçisi" gibi..

Savundun..

Sahiplendin..

Moral ve motivasyon kazandırdın..

Kendi askerine..

Polisine..

Vatandaşına değil..

Hatta "darbecilere" direnenlere değil..

Onları "yüreklendirdin.."

Tiksindirici bir halin var..

***

Ki, geçtiğimiz yıl!

Dün gibi; "Millet" bir olmuş yürüyordu..

Demokrasiye..

Milli Birliğe dair..

15 Temmuz köprüsünde yüz binler, milyonlar var..

Üykenin her yerinde..

Halk meydanlarda..

Yürüyor..

Birliğine..

Dirliğine..

Mukaddesatına, dinine, inancına "sahip" çıkarak..

Yürüyor..

Cumhurbaşkanı..

Kabinesi..

Meclis Başkanı..

Seçilmişler..

Atanmışlar..

Ve halkın kendisi..

Kol kola, omuz omuza!

İşte Millet Camiisinde; okunan milyonlarca hat-i şeriflerin teslimi..

Erdoğan "Kur'an-ı Kerim" okuyor..

Ama yoksun…

Ne camidesin..

Ne dua edicisin..

Yürümüyorsun…

Gönül birlikteliğine dahil olmuyorsun?

Hatta, dün gün boyu nerede olduğun bilinmedi...

Saklısın…

Gizli yerlerdesin...

Halkınla birlikte olman gerekirken; değilsin..

Niye?

***

Hani Adalet için yürüdün?

Günlerce..

Kim için, ne için, kimin nam-ı hesabına idi?

Şehitler için…

Gaziler için..

Bu vatanın dirliği ve birliği için; "niye yürümedin?"

Yürümüyorsun..

Neyin gururu..

Neyin kibiri..

Neyin itici hal-i durumudur ki; gaflet ve delalet içerisindesin..

Yoksa FETÖ ruhunu mu taşıyorsun?

Bilmem…

***

Kemal Bey!

Erdoğan'a "katil" dedin..

Zorba..

Despot..

Diktatör..

Padişahlık, krallık getirmek istiyor deyip durdun!

Yolsuzluk..

Usulsüzlük..

Para, pul, mal mülk, rant teminine gittiğini; söyleyip durdun..

Yani hep Erdoğan'ı "diline" sardın…

Yine de "yenildi, yutuldu?"

Ama yeter artık…

Derler ya safını belirle?

Kimsin?

Hangi cephedesin?

Bak Muherrem'e..

Bak parti tabanının söylediklerine..

İşte 24 Haziran seçimlerinde; "verilen" mesajlara…

***

Ey Kemal!

Bu tarihi günde..

Bu zihniyet değiştiren gecenin sene-i devriyesinde..

Ahali kenetlenmişken..

Milyonlar meydanlara inmişken..

Millet "yekvücut" olmuşken...

Diller..

Dinler..

Renkler..

Fikirler..

Siyasi düşünceler dahil; "vatan" deyip, omuz omuza vermişken!

Sen hala "neyin" hesabındasın?

"Kimin" nefret körüğündesin?"

Gel vaz geç!

Gel; milletinle "bütünleş!"

***

Bak, 81 ilde, 81 milyon insan "sokakta" ve darbeye karşı; direnç gösteriyor..

Tıpkı; Çanakkalede..

Tıpkı; Sakarya muharebesinde..

Gör..

Tavrında..

Duruşunda..

Saklanışın da..

FETÖ sözcülüğün de..

Millete "karşı" hasımhane rengin de..

Erdoğan kindarlığın da…

Ne CHP'ye..

Ne o düşünceye "zerre-i miskal" bir getirisi yok…

Bilakis kaybettiriyor…

***

Velhasılı kelam!

Ey Kemal Bey!

15 Temmuz'a dair yayımladığın bildiri de diyorsun ki...

15 Temmuz...

Yüce Meclis'in tek vücut olarak hain namlulara direndiği...

Vatandaşlarımızın teröristlere geçit vermediği bir destandır..."

İşte; "bu destana" karşı, nedir bu hazımsızlığın…

Hem destan diyorsun…

Hem de destanı yazana, yazdırana "nefret" üretici oluyorsun..

Neyin nesi?

Ya FETÖ'den vazgeç!

Sözcülüğünü bırak!

Ya da Tayyip kavgasını bırak, Milletinle "kucaklaş!"

İkisi birarada "olmuyor..."

Hem hainlik, hem dostluk olmaz!?

Birini seç…

***

KOCAKÖY KAYMAKAMI!

Tebrikler...

Hem Kaymakam…

Hem de Kayyum..

Yusuf Turhan…

Belediye binasına "cep telefonunu" asmış…

İri puntoyla; telefon numarası" yazılı…

Ahali sorununu bire bir; "kendisine" iletsin..

Ulaşsın..

Yani aracısız...

Yani torpilsiz..

Yani "memur" engeli olmadan; direk!

Nitekim doğrulattım..

Verilen "cep telefonuna" bizatihi kendisi çıkıyor..

Buyrun; "Ben Kaymakam Yusuf Turhan!?"

Her Perşembe günü de "halk toplantısı" düzenliyor..

Birebir; yüzyüze istişare!

Eee…

Hep deriz; "devletin şefkat yüzü ve hizmet anlayışı" böyle olmalı..

Tebrikler, Turhan bey!

Ne diyelim?

Siyasilerimize...

Atanmışlarımıza...

Kentin diğer zevatına "örnek" teşkil eder de..

Şu "bürokratik oligarşi" son bulur...