YENİLGİNİN 21 SATIR BAŞI…(2)

Dünden devam diyoruz..  Malum, dün 10 satırbaşı konuyu sizlere aktardık.  Bugün de; "satırbaşı onbir" mevzuyu irdeleyeceğiz..

Evet, AK Parti'nin İstanbul yenilgisindeki "etkenler" aslında bir çok "yansımanın da" deşifresidir.. Neyse, bakalım notlara..

SATIRBAŞI ONBİR; KÜRTLERİ KENDİNDEN UZAKLAŞTIRDI

AK Parti'nin "Kürtler" üzerinde yarattığı tahribat üretici algı..

"Kürtler yok.. Kürdistan Yok.." Diyen varsa, gitsin.

İşte, Kuzey Irak beyanı..  Kayyım atanan..  Ki 31 Mart sonrasındaki, bölge belediyelerinde..

Özellikle, AK Parti Belediyelerindeki "Kürtçe" tabelaların, kaldırılması gibi "akla ziyan" inkar, asimilasyon düşüncesinin körüklenmesi..

Terörle Mücadele'yi, "Kürt politikasıyla" eşdeğer tutulması..

Bölge halkıyla, HDP'yi, Kandil'i ve İmralı'yı "tek kefede" tutan bir siyasi argümanın sıkça batıda kullanılması.

***

SATIRBAŞI ONİKİ; MİLLİYETÇİLİK DİLİ AĞIRLIKLI KONUŞTU

Kuzey Irak'taki Kürt yönetimine karşı, hükümetin "dışlayıcı" bir politika içerisinde olduğuna dair, hava oluşturulması.

Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelere dair yürütülen operasyonel faaliyetlerin, "Kürtlere" yönelik bir politika olmadığı gerçeğine ilişkin "makul ve ikna edici" olunmadı.

Özellikle, terörle mücadelede yürütülen başarının "rakamsal verilerle" sıkça, ifade edilmesi…

Der demez; "tepki, içten bir duygu kırılması" yaratıyor.

Şu veya bu şekilde, "çocuklarının eline silah verilip, birer terörist olarak" görülse de, "ana, baba kardeş" yüreği var..

Acı hissettirir..

***

SATIRBAŞI ONÜÇ; KÜRT KIRILMASINI DÖNÜŞÜME EVİREMEDİ

Hendek.. Barikat.. Şiddet sarmalıyla; Güneydoğu illerindeki "virane" halinin yarattığı, "kırılmayı" AK Parti..

Özellikle, hükümet doğru ve hakikat ölçeğinde, kontrolüne alamadı.

Kayyımlarla, bir hizmet üretimi oldu.

Ama, "şifa" olmadı..  Binalar yapıldı.. Yollar yapıldı. Kaldırımlar, parklar, caddeler oluştu.

Ama velakin, gönüllere, yüreklere, kalplere dokunulmadı..

Acıların tedavisi "dilenci" misali bir işleme tabi tutulunca, gönül çifte kırılma yaşadı.

İşte Surdaki halkın perişanlığı.

Terk-i diyar oldular.  Kimileri de, İstanbul'a göç etti.  Hala bile, bin lira olan "kira" yardımı dahi ödenmiş değil.

Bir veriliyor, iki verilmiyor.

***

SATIRBAŞI ONDÖRT; CUMHUR İTTİFAKININ YARATTIĞI TRAVMA

MHP'nin "milliyetçilik" söylemi, AK Parti'de de siyasi fikriyat olarak dönüş alması, Kürtler açısından..

Özellikle batı illerindeki bir çok kesim kadar, muhafazakarlarda "gönül" koyma oldu..

"Bir umut, bir beklenti, bir çözüm" limanı olarak gördüğü Ak Parti'den, uzaklaştı..

Ak Parti "düzen" partisi, fikrini ağırlaştırdı..

Bunda, partinin sözde Güneydoğu kurmaylarının da, zafiyeti yüksek derece, pay olarak vardır.

Çünkü, "rehber olmada" üstlerine düşeni, yapmadılar..

Belki "korkudan" söylersem "konumum" elden gider..

Belki, "oh be böyle iyi, hep ben.." İstanbul seçmenini..

Özellikle, küskünler için..

Hele ki, Kürt seçmenlerin "ikna" edilmesi, muhafazakar kesimi, Ak Parti'yle buluşturma gayretine dair strateji "tam bir hezimet" tufanı.

Tıpkı, Diyarbakır'daki "vahim kayıp" gibi.. İş "biz bize hayran, biz bize kurban, kendin pişir, kendin ye..

Sabah, akşam öğlen "bol yıldızlı" otel ve yemek salonlarında, mide keyfiyeti, zenginliği yaşa..

Diyarbakır'da Ak partiye "hezimet" yaşatanların, İstanbul'da "kurtarıcı" pozisyona alınmaları..

Ve bunlardan medet umulması…

"Senin yüzünden, İstanbul'a kaçtım. şimdi karşıma çıkmış, benden oy istiyorsun..

Hadi ordan.." diyen çok oldu.

***

SATIRBAŞI ONBEŞ; 28 ŞUBAT BENZERİ FETÖ OPERASYONLARI

FETÖ terör örgütüne yönelik operasyonlar…

KHK kapsamında "sakıncalı" diye işten çıkarılanların sayısındaki artış. İşlemler giderek, 28 Şubat'la örtüşür hale dönüşmesi..

Sapla-samanın, at izi it izine karıştırılır olunması; ciddi bir "toplumsal kırılma ve öfkeyi, ayrıştırıcı" duruma neden oldu?..

Yasaklı ve sakıncalı gösterilenlerin, aileleri, yakınları, akrabalarının "gözleri önünde" oluşan mağduriyetin, faturası düşünülmedi.

Ki halkta genel kanı, "gerçek FETÖ'cülerle mücadele edilmiyor?

Neden FETÖnün siyasi ayağına dokunulmadı" gibi soruların, yükse perdede dillendirilmesi?

***

SATIRBAŞI ONALTI; MAHALLİ SEÇİMLERİ BEKA SORUNU YAPMAK

BEKA vurgusu..

Yerel seçimlerin bu atmosferin içerisine "sokulması" bile bile, rakibi devleştirdi.

 İş "vahimin de ötesinde vahim bir genellik" aldı.

Aslında, siyaseten bir "belediye başkanlığı"…  Ama, had aşıldı…

Haklı gerekçeler, kontrolsüz tanım ve anlatımlar, haksızlığın "despotik" ruhuna, dönüştü…

Nitekim, "Beka, beka, beka" denile, denile "ülke elden" gitti, sözüne döndü..

 İstanbul seçimleri kaybedilirse; "Türkiye bölünür, parçalanır, dağılır" noktasına getirildi..

Bu kadar da abartı!…

***

SATIRBAŞI ONYEDİ; İÇ SİYASETİN, DIŞ POLİTİKAYLA KONU EDİLMESİ

İç siyaset, dış siyasetle..  Dış siyaset, iç siyasetle..

Ne gariptir, dünyadaki bu minvalde gelişen siyasi hava, Türkiye'de de "fena" şekilde, soluklandırıldı. ki baş müsebbipte, Ak Parti oldu.. Batı özentisi..

Bir ilçe Belediye seçimi, Hollanda'yla "eşleştirilen" fikriyat yorumuna malzeme oldu.

***

 

SATIRBAŞI ONSEKİZ; ABDULLAH ÖCALAN KARTININ KULLANILMASI

Ki en büyük bomba..  Ben bile hala o bombanın şokundayım..

Abdullah Öcalan "kartının", sahaya sunulması..  Derler ya; "kaş yapayım derken, göz çıkarma"..

Aynen de öyle. En sert Kürt çıkışları yapacaksın..  Kandil'e "üst üste" operasyonlar kesintisiz sürecek..

Siyasi kanadı diye gördüğün, HDP'ye "en gayriz" laflar edeceksin.  Parti üyeleri bir bir cezaevine girecek.

Genel Başkanları cezaevinde tutulacak. 8 yıl "avukatlarının" bile görüşmesine izin verilmeyen, Abdullah Öcalan'la görüşmeler başlatacaksın.

Ailesi görüşecek..  Avukatlar ziyaret edecek. Sonra seçime 4 gün kala, "tarafsızlık" mektubu var, bombası patlatılacak.

Demezler mi; "bu ne yaman çelişki?"

***

SATIRBAŞI ONDOKUZ; 31 MART ÖNCESİ, 23 HAZİRAN ÖNCESİ

Hele ki, kırmızı bültenle aranan..  Arananlar listesinde bulunan, Öcalan'ın kardeşinin, devletin bizatihi kendi kontrolündeki bir televizyon kanalında, "söyleşide" bulunulması..

Yani Osman Öcalan'a kadar, "İstanbul" seçimlerini, önemsemek!..

Pek tabi ki, "etki tepki" oluşturdu.  O da, Cumhur ittifakının, ortağında.

Milliyetçi, ülkücü kesim görüldü ki; İstanbul seçimlerinde "AK Partiye" oy vermedi.

Nitekim, bu yönde Bahçeli'den yükselen mesajların muhtevası da bunu hissettirdi.

Tezgah içerisinde, tezgahın, kurgusu!….

***

SATIRBAŞI YİRMİ; VATANDAŞIN CEBİNE YANSIYAN ATEŞ GÖRÜLMEDİ

İşçinin.. Memurun.. Emeklinin..  Kadro bekleyen sözleşmelinin..

Çarşı-pazar, manav.. Dövizdeki, dengesizlik..  Faiz..

Yani ekonomideki "krizin", İstanbul odaklı seçimin "etkenleri" ve argümanları olarak, kullanılırken, "beklentilerin" aksine, düşüncelerin üretilmesi…

Milli ve yerli meselelerin, "ucuz yerel" siyasetin, sofrasına meze olarak konulması, bu ne acziyettir dedirtti..

***

SATIRBAŞI YİRMİBİR; PARTİ YÖNETİMİ ÖZELEŞTİRİYE YANAŞMADI

Ve, Diyarbakır plakasıyla "kayıptaki satır başlarını" noktalayalım..

Hani bir söz var; "kızını dövmeyen, dizini döver" misali…

Dahası; "kendi düşen ağlamaz.."

AK Parti; "özeleştiriyi" dış yansımada yaptığı algısında ise de, özünde "özeleştiriye" kapıları kapalı tutuyor.

Yoksa, dost acı söyler gerçeğiyle bugüne kadar söylenenlerin yüzde 10'una kafa yormuş olsaydı.. Son seçimlerden çıkan ders-i ibretleri "kafasını iki elinin arasına alıp" düşünseydi..

Dünün hatalarında "ısrar" etmemiş…

Yolsuzluğa, usulsüzlüğe, şaibeye, çıkara, kibir’e, parti üstü tepeden bakanlara "silleyi" vurup, bu trende işin yok deseydi..

Gündüz külahlı, gece silahlı; "çifte" karaktere sahip, siyasileri rehber etmemiş olsaydı…

FETÖ'nün, PKK'nın "en büyük derin" işbirlikçilerinin yıllar yılıdır Parti'de "el üstünde" tutulduğu, gerçeğine vakıf olunabilseydi.. FETÖ'nün "siyasi" hesabı, kamuoyu önünde verdirebilinseydi. Çok ama çok şey; değişirdi?

(Devamı yarın)