YIKIMI DURDURMA KARARI...!?

Dün yazmıştım…

"Kırklar Dağı'nın gerisi" ne olacak diye?

Yıkılacak mı?

Yoksa oturulacak mı?

Dairelerin satışına "serbest" denilecek mi?

En önemlisi de iktidar mensubu siyasilerin beyanıyla; "burası" eski konumuna getirilecek mi?

Yeşil alan olacak mı?

Beton ucube yapılardan arındırılacak mı?

Tabi ki; "Kırklar Dağı'ndaki Ziyaretin" harap haline neşter vurulacak mı?

Bir de…

Dört bir tarafı "meyhane ve pavyona" dönüşen işgal hale son verilecek mi?

***

İşte; tüm bu soruları yazıda aktarırken…

Dün öğleden sonra bir haber geldi…

Diyarbakır 1'inci İdare Mahkemesinden…

"Yıkımları durdurun!"

Malum…

Bir süre önce "yıkım" kararı alınmıştı…

Sur Belediyesi…

Ve Büyükşehir Belediyesi'nin "yargıdan" aldığı yıkım kararıyla…

Ruhsatların iptali…

İnşaata dair, belge eksikliği…

Bir de; "PKK, Yolsuzluk ve Rüşvet" gibi olumsuzluğun vuku bulduğu davanın seyri paralelinde!

725 konuttan, 80'i için "yıkım" kararı alındı…

Ki geçtiğimiz hafta itibariyle de; "yıkıma" başlanmıştı..

İş makineleri…

Kepçeler…

Bol bol selfie görüntüleriyle; "yıkım" gerçekleştirildi…

Ancak; Kırklar Dağı Turizm Şirketi…

80 konutun vekili avukat…

Yargıya giderek; "yürütmeyi durdurma" isteminde bulundu…

***

Dün öğleden sonra; "karar bize" ulaştı…

Mahkeme hükmünü vermiş…

"Yıkım durdurulacak?"

Gerekçe olarak…

"Dava konusu yapıların yıkımına yöneliktir.

Bu işlem dikkate alındığında, "uygulamayla" etkisi tükenecek işlem niteliğinde bulunduğundan…

İcrası halinde telafisi güç zararlara yol açabileceği açık olduğundan "yürütmenin durdurulmasına karar verildi"…

Mahkeme 15 gün süre tanımış…

Bakalım…

Şimdi karşı hamle ne gelecek?

Yani…

Sur Belediyesi…

Büyükşehir Belediyesi; "itiraz edecek mi, etmeyecek mi?"

***

Her ne olursa olsun…

İlk gün ifade ettim…

Ki, Kırklar Dağındaki konut sahipleri de…

İnşaatı üstlenen firmalar da…

Topyekûn…

Nitekim kent ahalisinin de temel beklentisi…

Ne şehrin; siluetinde "hançer" olsun…

Ne de "büyük mağduriyetler" oluşsun…

Yapılması gereken…

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın burayı "istimlâk" etmesi!

Hakların idaresini sağlaması…

Ki ortalama 80 milyon liradan bahsediliyor…

Bunun karşılanması…

Eğer ki bu yapılırsa; "kimse mağdur" olmaz…

Çift taraflı; "bir hoşnutlukla…"

Diyarbakır özgür ve bağımsız; "Kırklar Dağı'na" kavuşur…

Şarkıları da…

Türküleri de…

Efsaneleri de; "kaldığı yerden" söylenir…

Yoksa…

Yoksa’sı hep; "olumsuz çekişmelerle" tartışılır durulur…

Git-gel misali…

***

BAHÇELİ NET…

Kim ne der bilmem…

Ama azıcık, "güngörmüş!"

Tabi ki; Türkçeden çakan varsa anlamıştır…

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "son siyasi" duruşunu…

Net…

Diyor ki…

İlla ki; "Erdoğan!"

Ve MHP hiçbir koşulda "aday" göstermeyecek…

Erdoğan "desteklenecek?"

Yani, açık çek…

Tek ittifak…

Lafı evelemeye, gevelemeye de gerek yok..

Keskin bir karar…

***

Doğrusu, "peşin ve yıl vaki" iken, açık tavır sergilemek…

Alenice "beyan" etmek…

Pek de, Türkiye'nin siyasi "tarihinde" görülmüş bir şey değil…

Bir ilk…

Ama zaman ne gösterir; işte o meçhul?

Öyle ya…

"Bugün varız, yarın yokuz!"

Lakin şu baraj var ya…

İşte onda; Bahçeli "şaka mı" yaptı bilemiyorum…

Dedi ki, "Baraj" sıkıntımız yok…

"İyi partiye" baraj atlatılıyorsa…

Bizde "endişe" niye?

Tam da burada, Kemal Sunal'ın şu repliğini cuk diye oturur mu?

"Ağam eğlenir bizimle!"

Baraj çok büyük bir baraj…

Neyse!

Erdoğan Bahçeli görüşmesi var…

İkili zirve yapacak…

Bakalım, Beştepe'de "ne çıkacak?!"

Sürpriz var.

Özellikle; derinleşen "Baraj" nokta-i nazarında!

***

İSLAM'IN DÜŞMANI KİM?

Karşıtları biliyoruz…

Siyonizm…

Emperyalizm…

Ve tabi ki; "karşı inanç ve dinler!?"

Bugün değil asırlardır; bilinen bir hakikat…

Lâkin…

En büyük düşman…

En büyük tahribat yapan…

En büyük kutuplaşmayı oluşturan…

En büyük yıkım algısını üreten…

Ne yazık ki sözde İslam libası giymiş; "iç münafıklardır”!

Şöyle çevremize bir bakalım…

Hoca…

İmam…

Hacı…

Şeyh Sait deyip "enva-i" çürümüşlüğü kendinde barındıran kaç kişi var?

Maalesef!

İşte onlardır asıl "İslam Düşmanı!"

Ne demişler?

Ağacı kurutan, çürüten "içinde üreyen kurtlardır?"

İslam dünyası da işte böylesi; "bir handikap" içerisinde.

Sürekli; "kendi içinden" vurulmakta…

Diyebilir misiniz ki..

İslam dışı ülkelerin, İslam ülkelerine "fiili olarak" saldırdığını!

Ne mümkün?

Demek ki, İslam'ın yarası, "içteki çürümüşlerdir?"

***

GAZETECİLER GÜNÜ...

Bugün; 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü..

Bu minvalde..

Tüm meslektaşlarımın..

Çalışan, emek sarf eden; gerçek gazetecileri kutluyorum..

Gününüz kutlu olsun…