Görüş Bildir

GÜNEYİN PENCERESİ

Prof. Dr. Sabri EYİGÜN
Prof. Dr. Sabri EYİGÜN

Batı, “Öteki” Üzerinden Aslında Kendi İnsanlığını Yok Ediyor

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), İstanbul’da tarihinin en başarılı toplantılarından birini gerçekleştirdi. Amaç güçlü bir şekilde, ABD’nin ve İsrail’in yaptığı zulüm ve terörün meşru olmadığını dünyaya duyurmaktı.

Çünkü karşı taraf, ısrarla yaptığının meşru olduğunu iddia ediyor ve bununla da “gurur duyuyor.” İlginçtir ki, Batı kamuoyundan da destek alıyor…

Günümüzde, ötekine karşı yürütülen savaşta, yapılan haksızlıkları meşru göstermenin en kestirme yolu, onu ötekileştirmekten geçiyor. Bu yapılınca,  kamuoyu da adeta şeytanı taşlar gibi ötekini taşlamaya, ona yapılan her zulmü ve kanunsuzluğu meşru görmeye başlıyor.

Gerçi batı bunu yüzyıldır yapıyor.

Batı, özellikle haçlı seferleri öncesinden başlayarak Doğu’yu işgal etme stratejisinin merkezine, ötekileştirmeyi koydu. Tarih içinde kendisini hep “yardım sever”, “asil”, demokrat”, özgürlükten yana ve dünyayı kurtaracak güç olarak gösterdi, öteki dediği Müslümanları “barbar”  ve kendisinin karşıt sıfatlarıyla etiketledi.

Bakınız ABD, bu etikete uygun gelen 11 Eylül saldırılarını gerekçe göstererek Ortadoğu’ya büyük bir savaş ilan etti. Çünkü Taliban örgütü üzerinden Müslümanlar şeytanileştirildi. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, "Terörizmle Savaş Kampanyası" başlattı ve önce Afganistan, ardından da Irak'ı işgal etti.  Binlerce Müslüman öldürüldü. Zulümler sadece savaşlarla sınırlı kalmadı, 11 Eylül saldırıları sonucu, başta ABD olmak üzere batılı devletlerde Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında büyük artış görüldü.

O dönemde batılının gözünde artık her türlü müdahale meşru hale gelmişti.

Bizim televizyon sunucularımız bile, o günlerde ABD ordusunun Irak’ı bombalaması olayını, bir filim anlatır gibi doğal anlatmaya başlamışlardı. Sunucu Mithat Bereket, sabah haberlerinde, “bugün bombalamak için Irak’ta hava çok müsait” diye bombalamayı böylesine normal görmüştü.

Bundan dolayı Irak da binlerce Müslümanın öldürülmesi onu hiç rahatsız etmedi. Iraklıları, çırılçıplak bir halde et yığını gibi üst üste koyup fotoğraf çektiren Amerikalı askerin de aklında bu etiket vardı.

Suriye'deki iç savaştan kaçan bir babaya kucağında küçük oğlu olmasına rağmen,  çelme takıp çamura atan Macar gazetecinin de aklında bu vardı.  Güvenli bölge olarak Srebrenitsa'ya sığınan Bosnalıları, Sırp katillere kendi elleriyle teslim eden Hollandalı komutanında aklında bundan başkası yoktu.

Çünkü bu “barbarların”(!)  yaşamaya hakkı yoktu. Dünyayı bunlar kirletiyorlardı.(!) İnsanlığı bunlar öldürüyorlardı.(!)

Ardından DEAŞ’ı ortaya çıkardılar. Bu kez Müslümanlar bu örgüt üzerinden şeytanileştirilmeye başlanıldı. Bush, döneminde yaşanan süreç, aynen tekrar edildi. Yine binlerce Müslüman bu gerekçe ile öldürüldü veya zulme maruz kaldı.

Bakın yıllardır Filistinlilere uygulanan devlet terörüne karşı Batının tepkisizliğine ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. 

Burada, ölen, zulme maruz kalan insanların varlığı şeytana, nesneye indirgendiği için, onlara karşı acıma, merhamet duyguları da kalmadı. Almanya’da Türklerin diri diri yakılmasını;  Macaristan’da bir bayan gazetecinin, kucağında çocuğu ile yürüyen Suriyeli bir babaya çelme takıp her ikisini yer sermesini başka nasıl açıklayabiliriz?

Bir tarafta çocuklar katledilirken, “hayvan haklarının bile en yüksek seviyede uygulandığı, söylenen” ülkede insanlar, buna duyarsız kalabiliyor. Hatta ve hatta zulmü alkışlayabiliyor.

Burada ölen aslında sadece şeytanileştirilen Müslümanlar değil, aynı zamanda insanlıktır. Toplumu oluşturan bireylerin insani duygularıdır.

Batı bu şekilde kendi vatandaşlarının bile, insanı duygularını öldürüp, birer canavara dönüştürdüğünün farkında değil. 


Bu Makale 1287 kere okunmuştur.