BEDİÜZZAMAN EŞREF EDİB’E MÜLAKAT VERİRİKEN DEMİŞTİ Kİ,
Eklenme: 3/12/2014 12:00:00 AM

Bana ıztırap veren, dedi, Yalnız İslmın mruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın mruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mruz kalsam da iman kalesinin istikbali selmette olsa!

Yüz binlerce imanlı talebeleriniz size t için ümit ve tesell vermiyor mu?

Evet, büsbütün ümitsiz değilim. Dünya, büyük bir mnev buhran geçiriyor. Mnev temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tun felketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sr illete karşı İslm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, btıl formülleriyle mi? Yoksa İslm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum. Risale-i Nuru anlamıyorlar. Yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müspet ilimlerle, asr-ın hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim. Hatt bu hususta da bazı eserler telif eyledim. Fakat ben öyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cemiyetin iç hayatını, mnev varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum. Yalnız Kurnın tesis ettiği tevhid ve iman esası üzerinde işliyorum ki, İslm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur. Bana, Sen şuna buna niçin sataştın? diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evldım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye,

imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!

Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, hiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına birşey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir cni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.

Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. İzzet ve şehamet-i İslmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle men eder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar bir düşman kumandanı olsa, tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar, yahut idam sehpasına götürür; hiç ehemmiyeti yoktur. Nitekim öyle oldu. Bunların hepsini gördüm. Birkaç dakika daha o hunhar kumandanın kalbi, vicdanı zulümkrlığa dayanabilseydi, Said bugün asılmış ve msumlar zümresine iltihak etmiş olacaktı.

İşte benim bütün hayatım böyle zahmet ve meşakkatle, felket ve musibetle geçti. Cemiyetin imanı, saadet ve selmeti yolunda nefsimi, dünyamı feda ettim. Hell olsun. Onlara beddua bile etmiyorum. çünkü, bu sayede Risale-i Nur, hiç olmazsa birkaç yüz bin, yahut birkaç milyon kişinin-adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar, Afyon Savcısı beş yüz bin demişti. Belki daha ziyade-imanını kurtarmaya vesile oldu. Ölmekle yalnız kendimi kurtaracaktım; fakat hayatta kalıp da zahmet ve meşakkatlere tahammül ile bu kadar imanın kurtulmasına hizmet ettim. Allaha bin kere hamd olsun.

Sonra, ben cemiyetin iman selmeti yolunda hiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin değil, yüzlerce milyon bütün İslam cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kurnımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.