Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
Eklenme: 2/27/2018 12:00:00 AM

(Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler)

Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi

hseyhanliogluQgmail.com

SURİYE: BÜYÜK OYUNDA İLK VE SON PERDE

Fransız İmparatoru Napolyon, İngiltereden intikamını almak ve onu Hind alt kıtasından atmak için Mısırdan seferine başlarken, Ruslar da aynı anda kuzeyden İngiltereyi Türkistan, Afganistan ve Hindistandan atmak için İranı işgale başlayarak, o güne kadar tarihin bilinen en büyük gizli ittifak ve savaşına başlamışlardı.

19. yyda Rusya ve İngiltere arasında Hindistanın kontrolü için, yaşanan çatışma olarak bilinen Büyük Oyunun (Great Game), meknı Afganistan ise de başlangıç noktası Suriyedir. Lakin Napolyonun Mısır-Suriye savaşı, Cezzar Ahmet Paşanın Akka zaferiyle hezimete uğramış ve Osmanlı sonrası İslam Dünyası paylaşım anlaşması olan Sykes-Pico (1917) gizli anlaşmasında Fransa, Suriyeyi Musul petrollerine tercih etmiş ve 1946 yılına kadar da burada kalmıştı.

1917 yılından itibaren başlayan, İslam Dünyasını böl, parçala ve yönet şeklinde kontrol altına alınması ve Batının ikinci Haçlı-Siyonist ileri karakolu olan İsrailin 849 yıl sonra zehirli bir hançer gibi aynı bölgeye tekrar sokulması ve son Suriye olayları Büyük Oyunda yeni bir aşamaya geçildiğini göstermektedir. Ve maalesef tıpkı Haçlı Seferleri, Napolyon ve Osmanlı sonrası durum gibi yeniden, yeni bir Büyük Oyun Suriye üzerinden sahneye konulduğu görülmektedir. Hatta öyle görülüyor ki Suriye, son bir asırdaki tüm siyasi oyunların anası konumuna gelmiş durumdadır. çin bile bekasını buraya bağlamış Suriye olaylarına daha aktif katılacağını açıklamıştır.

Suriyede 2011 yılı Mart ayında Derada başlayan basit bir hürriyet isteğinin faciaya dönüştürülmesi, Mısır ve Türkiyede askeri darbeler, Yemen, Libya, Afganistan ve Irakın yıkılması, Suudi körfez küre grubunun (Mısır, Katar, Bahreyn, BAE ve SA) teslim alınmasıyla beraber düşünüldüğünde, Yeni Romanın (ABD, Rusya ve AB) gelecek yüzyılların inşasına Suriyeden başladığı rahatlıkla okunabilmektedir.

Bu sürecin İslam Dünyasında işgal süreci, içerden terör örgütlerinin kurulması, ayağa kalkmaya çalışan bölgesel aktörlerin iç darbelerle çökertilmesi ve büyük güçlerce (ABD-Rusya) danışıklı dövüş şeklinde kuşatılması şeklinde üç türlü cereyan ettiği görülmektedir:

1.) Laboratuvar şartlarında birer mikrop gibi üretilen suni örgütler (Vehhabilik, Jön Türkler, Nuseyrilik, Taliban, DAİŞ, PKK, PYD, FETO, El Kaide ve El Şebbab) tarafından çıkarılan iç çatışmalar,

2.) Bölgesel aktörler iç işgali (Mısır, Türkiye, İran askeri darbeleri)

3.) Küresel aktörler (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa) kuşatılma

ABDnin Dünya Hkimiyeti Yolu: Suriye

Patric Seale, Mezopotamyayı kontrol altına alamayan bir ülke Ortadoğuyu kontrol altına alamayacağını belirtirken; 19.yyda İngiliz kraliyet donanmasında görevli Amiral Sir Halford Mckinder ise Asya, Afrika ve Avrupa kıtasını Dünya Adası olarak görmekte, bu coğrafyanın kalbgahını (Heartland) Mezopotamyadan başlayarak çin Seddini aşan ve Japonyaya kadar uzanan bölge olarak tanımlamış Suriyeyi, bu stratejik yolda Dünya hkimiyetine giden yolun başlangıç noktası olarak görmektedir.

Dolayısıyla dünyaya hkim olmak isteyen bir ülke mutlaka Suriyeye hkim olmalıdır. Sümer, Asur, Pers, İskender, Roma ve Osmanlı için geçerli olan durum ABD için de geçerlidir. Bu nedenle Suriyenin son 70 yılında ABD, Fransadan devraldığı bölgede küresel Başat Güç olarak rol oynamaktadır.

II Kutuplu entrikanın yıkılması ve Dünyanın beşten büyük hale gelmesi, derin ABDyi telaşa düşürmüş ve Büyük İsrailin Nil-Fırat arasında kurulması, doğuya ve batıya bakan iki başlı Roma İmparatorluğunun geri gelmesi için 11 Eylül tezghlanmış ve Arap Baharı ters yüz edilmiştir.

1917 yılında İngilterenin desteğiyle kurulan İsrail, Mezopotamyanın verimli hilalinin ana gövdesini oluşturan Irak ve Suriyenin üçe bölünmesini, 1986 yılında dış politikasının öncelikli hedefi yapmış ve bu hedefine çeyrek asırda ulaşmıştır.

Suriyede ilk ABD fitne tohumları, Arap ittihatçısı bir Hristiyan olan Halil Ganem, Mişel Eflak (https://www.google.com.tr/amp/www.hurriyet.com.tr/amp/saddami-iktidara-tasiyan-misel-nasil-ahmet-oluverdi-385521199) ve onların öğrencisi olan Hafız Esad üzerinde atılmıştır.

II. Abdülhamidi devirip Balkan faciasına sebep olan Küçük Napolyonlar (Enver, Talat ve Cemal Üçlü çetesi) nasıl İstanbula bir kahraman gibi döndülerse, Suriyenin en stratejik yeri olan Golan Tepelerini tek kurşun atmadan İsraile altın tepside vermenin karşılığında, Şamda ABD tarafından devlet başkanı olarak ödüllendirilen Savunma ve Hava Kuvvetleri Komutanı Hafız Esad, bugüne kadar Amerika Suriye sömürge Valisi olarak atanmıştır.

5 Nisan 1946 yılında Suriyeden ayrılan Fransız Valilerinden bin kat daha kötü olan Nuseyri Esed, 1967 yılında 44 yaşında başladığı 33 yıllık ABD Valiliği görevi süresince şu eserleri bırakmıştır:

1.) CIAnın Ortadoğudaki ilk askeri darbesi olan 30 Mart 1949 yılındaki Suriyedeki General Hüsnü Zaim darbesi sonrası 10 tanesi başarılı olmuş en az 20 askeri darbe daha yapılmış ve Esed bunun son halkasıdır.

2.) Esed, Filistindeki Suriye askerlerini geri çekmiş, Mısırdan önce İsraille barış imzalamış, Aramconun Suriyeye girişi ve Tapline petrol boru hatlarını yapmıştır. Bu nedenle Yahudi Henry Kissinger, Esede 1974 yılında 100 milyon dolarlık yardım isteyince Komisyon işi 90a bağlamıştır. ABDnin bir diğer jandarması olan İran Şahı ise daha cömert davranmış 150 milyon dolar vermiştir. Ancak aynı ABD yıkımına sebep olduğu Iraka tek kuruş vermemiştir.

3.) İslam leminin en büyük limlerinin yetiştiği Suriyede, Allah demek bile yasaklanmış, camiler içindekilerle beraber yok edilmiş, Suriyenin en büyük siyasi gücü olan Müslüman Kardeşler teşkilatına üye olmak idamlık suç sayılmış ve on binlerce kişi idam edilmiştir.

4.) Kürtleri öncelikle ikiye bölüp (maktumim ve asil) sonra bunların bir kısmına kimlik vermek karşılığında onları Halep, Hama ve Humusta ihvana karşı kiralık katiller olarak kullanmıştır. Onların çocuklarını da oğul Beşar PYD ve İsrail ABD ikilisi ise DSG yapmıştır.

5.) Başta PKK olmak üzere Hizbullah ve onlarca terör örgütüne yardım ve yataklık yapmıştır. Lübnanı ABD adına kontrol etmiş ve binlerce Müslümanı katletmiştir.

6.) 200 tanklık Suriye zırhlı tank birliğini Ürdün çöllerine gömmüştür.

7.) 8 yıllık İran-Iran savaşında, Arap Suriye Acem- Şii İranı desteklemiştir.

8.) Golan (çerkezlerin başkenti Kuneytra) İsraile verilmiş ve Mısır-Suriye ittifakına son vermiştir.

9.) Suriye ordusunun İsrail karşısında tamamen imhasına kasıtlı ortam sağlanmıştır. İstihbarat ve Ordu sadece içerde baskı aracı olarak kullanılmıştır.

10.) ABD bu zaman zarfında Şamda son derece etkili merkezler kurmuş ve CIA, Suriyeyi fiilen yönetmiştir.

Kasım 1970 yılında Hafız Esad iktidarı tamamen kontrol altına aldığında, Suriye Komünist Partisi Lideri Halit Bektaş, bunu Amerikan Askeri Darbesi olarak tanımlamış ve günümüze kadar geçen 48 yılda ABD ve İsrail, Suriyeyi tamamen işgal etmiştir.

Tay aşireti başkanı Muhammed Faris, 2004 yılında Arap aşiretleri Kamışlo da Saddamın takımını yenen Kamışlo takımı Kürtlerinden 50 kişiyi öldürüp kalanları da topluca katliama karşı birleşmeye çağırırken, o gün bu teklife karşı çıkan Mezopotamyanın en büyük talancı bir diğer Arap aşireti Şammar ile birlikte bugün PYDnin yüzde yirmi petrolünün ortağı ve de ABDnin müttefiki olmuşlardır. Onlara sadece Saddamı deviren Kesnizani tarikatının (Irak FETOsu), onu satan komutanları, asan hkimlerin akıbetini ve bir 19 yıldır adada kaderini bekleyen Aponun kaderini hatırlatmak lazımdır.

Şu anda Suriyede 70 devlet bulunmaktadır. Rusya, tarihinde ilk kez Akdenize Suriye üzerinden çok sağlam adım atmış ve Suriyenin Akdeniz kıyı kentleri olan Tartus-Lazkiye hattında süresiz iki çok büyük hava ve deniz üssü kurmuştur ki, buraya Esad bile izinle girmektedir.

ABD, Suriyenin yüzde kırkı anlamına gelen petrol, su ve toprak bölgesi olan Fıratın doğusunu DSG mankurtları üzerinden kontrol etmektedir. Buraya şu ana kadar en az 5000 tır ve 2000 uçak silah sevk etmiştir. 2019 bütçesinde ise bölgeye 550 milyon dolar ayırmıştır. Ortalama bir DSG teröristine 300 dolar veren ABD için, bu 10000 dolara mal olan bir ABD askerine göre, kırkta birden biraz fazla ama bedava denilecek çok ucuz bir fiyattır.

Şu anda ABDnin silahlarıyla bölgeyi kontrol altına alan DSG, nüfusun ve coğrafyanın yüzde doksanına sahip olmasına rağmen kuzeyde İdlib ve güneyde birkaç yerde kuşatılan yüzde yirmilik toprağa sıkıştırılan Sünni çoğunluk, Haçlı artığı, Fransız yetiştirmesi ve sapık bir din olan yüzde 8lik Nuseyrilere, Doğu Guta hariç Şam ve Lazkiye sahil bölgesi ve ceplerde sürekli hazır kıta bekletilen Batının katilleri olan DAİŞ çetelerine Irak sınırındaki çöl bölgelerine iki kışla olarak verilmiş ve Suriye böylece BOŞ MERKEZ olarak çin vazosu gibi dağıtılmıştır.

Sonuç yerine: Büyük Ortadoğu Birliği

Altı imparatorunu Fıratın doğusuna gömen Roma İmparatorluğu senatosu, Fıratın doğusuna geçilmeme kararı alınca, yedincisi karara şöyle karşı çıkmıştır: Biz gitmezsek onlar gelirler.

Bugün kendisini son Roma olarak gören ABDnin iki başkanı Afganistan ve Iraka gömülmesine rağmen üçüncüsü aynı yola girmişse de akıllıca hareket etmekte ve DSG mankurtlarını kullanmaktadır.

Unutmamak gerekir ki, tarihin ilk yazılı antlaşması olan, Mısır-Hitit Kadeş anlaşması Suriye üzerinde yapılmış ve Osmanlı Yavuz Sultan Selimin, Mercidabık Zaferiyle üç kıtaya yönelik bir imparatorluk olmuştur.

Suriye, küresel hkimiyetin başlangıç noktası olduğu için, her yıl yüzde on civarında büyüyüp petrole daha bağımlı hale gelen çin de, oyuna dhil olmuştur. Irakı yakıp yıkan ABD, Irakın tamirine tek kuruş vermezken, teröristlere milyarlarca dolar harcamaktadır.

Anadoludaki fetihlerine rağmen Suriyeyi alamayıp, İran üzerinden Hindistana geçen İskender, hocası Aristoya mektup yazar. Ben bu kadar büyük devleti ve milletleri nasıl yöneteyim? Aristo şöyle cevap verir: Eğer sen kralları sürgün etsen dışarda birleşip dönebilir ve senden intikam alırlar. Onları hapse atsan oradan bir gün çıkarlar ve yine intikam alırlar. Öldürsen çocukları ve halkı intikam alır. Sen en iyisi onları birbirine düşür.

Batının İslam Dünyasına uyguladığı ve terör örgütleri üzerinden sürdürdüğü temel kontrol noktası kardeş kavgasına dayanmaktadır. İngilterenin çekildiği yerlerden veya Rusya ve ABDnin girmeye çalıştığı yerlerden feryatlar Kürtçe, Arapça ve Türkçe yükselirken gülüşmeler İngilizce, Fransızca, Rusça ve İbranice yükselmektedir.

Tüm bu olayları önlemenin yolu bölge halkının bir üst yapı olarak, öncelikle Avrupa Birliğini örnek alarak Ortadoğu Birliği kurmakta geçmektedir. Bu da ancak öncelikle Anadolu önderliğinde kurulacak Arap, Acem ve Kürt halkıyla mümkündür.

Selahaddin-i Eyyubi ve Yavuz Sultan Selim de bu konuda ideal birer liderdir. Bu da durmadan oyun kuranlara karşı en büyük oyun olur.

Nihayetinde tuzak kuranların en büyüğü Allahtır.