BÖLGEDE SORUNLAR DİZ BOYU! (IV)
Eklenme: 8/10/2017 12:00:00 AM

Sevgili okurlar.

Bilindiği üzre tarihimizdeki zaferler diyerek, saymaya başladığımızda Ağustos ayı sık sık dilimize takılır durur.

İşin aslını bilenler için, bunda pekte sürpriz bir durum yoktur.

İyi bilelim ki Selçuklu ve Osmanlı devletlerinde kış ve bahar ayları içerisinde yapılan hummalı hazırlıkların semeresi, yani yapılan seferberlik yürüyüşlerin, savaşların neticesi hep ağustos ayında alınmıştır.

Tabii ki tarihimizdeki en görkemli zaferlerden olan;

Malazgirt meydan muhaberesi,

Otluk Beli,

çaldıran savaşı,

Mercidabık,

Mohaç ve adı üstünde 30 Ağustos zaferi ile Belgradın Kamaniçenin,

Kıbrısın fatihleri

Bunlar, bir çırpıda sayabileceklerimizden

Bizzat Padişahın sevk ve idare ettiği muazzam ordularımız düşmanı her zaman arayıp bulmuştur

Ve bir darbede mağlup edip şen şakrak payitahtına dönmüştür

Anlaşılan budur ki bu özet, kısa cümlelerle ifade edilen tarihi gerçek bize şunları hatırlatıyor...

Zaferler ayı olan Ağustos ayındayız

Zafer olarak bildiğimiz zaferler, 30 Ağustos Malazgirt Meydan Muhaberesi Zaferi gibi 1071lerde bu vakıa gerçekleşmiştir.

Bir Cuma namazında devlet başkanı ve ordu komutanı görevini üstlenen Alp Arslan, askerlerini meydan muhaberesine sevk etmeden evvel camide bir hutbe irat ediyor

Ve askerlere diyor ki;

Savaşa gitmeden evvel, herkes abdest alsın, iki rekt namaz kılsın Ondan sonra savaşa girsin. Bu zafer bizimdir.

Kırk binlik imanlı, inançlı mücahit bir orduyla yola çıkıyor

Bizanslıların iki yüz bin kişilik ordusunu mağlup ediyor

Böylece zafer bayrağını göklere çekiyor.

Elbette ki Ağustos ayı içerisindeki Zaferler zincirinin son halkası da 30 Ağustos zaferidir.

Büyük Taarruz adında Dumlupınar, Sakarya, Eskişehir gibi İç Anadoluda milli mücadele veren kahraman Müslüman Türk halkı

Büyük bir bütünlük içerisinde Türk olmaktan daha fazla emr-i maruf ve nehy-i münker olan Kuran hükümlerini bilen ve bu ruhla yola çıkan Anadolu insanı, elbette ki hainleri püskürtmüştür

Büyük bir zaferle savaşı kazanmıştır.

Ama ne çare ki bu zafere rağmen, 1923te bu zafer hiç olmamış gibi İsmet İnönü, İsviçrenin Lozan ilçesinde tüm bu zaferleri, milli mücadeleyi unutuyor.

Sahada kazanılanı, masada iade ediyor...

İngiliz baş murahhası Lord Gürzonun masasına oturuyor

Kemal-ı inkıyatla

Büyük bir itaatkrlıkla Türkiyenin yarısını o sarhoşlara, emperyalistlere peşkeş ediyor.

Ve buna da tıpkı 22 Ağustosta Dumlupınarda elde edilen zafer gibi, Lozanda da kendine bir başarı yazdırtıyor

Buna da, Lozan Zaferi adını takıyor.

İyi güzel de

Türkiyenin bugünkü hale düşmesinin başlıca sebeplerinden birisi de tarihte saklı kalan yalan ve yaftalarla dolu sahte kahramanlıkların tersyüz edilip gerçek kurtarıcı kahramanlığa dönüştürülmesidir

Ne hazindir ki, Türkiye pusulasını nerdeyse şaşırmış durumda.

Şükürler olsun ki, 15 yıldan beri Recep Tayyip Erdoğanın büyük dehası ve derin zeksı sayesinde Türkiyenin saklanmış aldatıcı yüzü deşifre olmaktadır.

Gerçek tarih gün yüzüne çıkmaktadır

Onun içindir ki, gerçek manada iman yüzüyle oluşup meydana gelen bir Türkiyeden bahsediyoruz.

Bu itibarla diyoruz ki devlet; bugün AK Partinin, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın çok büyük zafer ve kahramanlıkları sayesinde ayaktadır

Bugün, Türkiye iman ve İslam kalası durumundadır

İman şuurunu beyinlerden silmek için Kemalist laikçilik adı altında yola çıkan, milletin beynine yanlış algıları sokmaya çalışan bir Türkiyenin varlığı artık, bugün söz konusu değildir.

Ama ne var ki; Kılıçdaroğlu gibi ülkesini hala, dış güçlere gammazlayanlar var.

Baksanıza.

Almanya medyasına mülakat veriyor.

Diyor ki

Türkiye güvenli bir ülke değil.

Turistler

Türkiyeye giderse, sadece CHPli Belediyelerin bulunduğu bölgeye gitsinler.

Diğer bölgelerde; can güvenliği yok.

Ebe yuh yani.

Bu nedenle diyoruz ki;

Artık yeter.

Türkiye insanına yazıktır.

Bu memleketteki siyasetin aldatmacası daha nereye kadar gidecek?

Gerçekçi olmalıyız.

Yüzümüz hep gerçekleri okumalıdır.

Ki milletçe bir yerlere kadar ulaşabilelim.

Aksi takdirde tüm hedefler alt üst olup, yine dışarıdan ithal edilmiş sahte Kahramanlar ve Yahudi dönmeler birleşerek kilit noktalara gelirler.

Biz de onları dinlemek zorunda kalırız

Onun için, CHPyi ve Kılıçdaroğlunu.

Ki onun gibi düşünen art niyetli siyasileri iyi okumalıyız

Bilmeliyiz.

Tanımalıyız

Türkiyenin geldiği aşamayı böylesi zihniyete sahte kahramanlıklara yem etmeyelim.

Sahte demokrasiye de paydos diyelim.

Zira bu sahte demokrasinin çatısı altında konuşan Kemal Kılıçdaroğlu ve onun gibiler daha çok ötmeye devam ederler.

En derin saygı ve sevgilerimle.