“TEŞKİLATLARIMIZDA CİDDİ BİR METAL YORGUNLUĞU VAR!?” (II)
Eklenme: 8/14/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bundan önceki sohbet yazımızda güncelliğini koruyan birçok hakikatleri detayıyla siz değerli okurlarımızla paylaşmaya çalışmıştık..

Gerçekten Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğanın tüm söylemleri ve ifadeleri, cümlesi cümlesine altını çizerek vurguladığı gerçekler layıkıyla AK Parti içerisinde yaşanmış durumda.

Ve hala da yaşanmaktadır.

Erdoğanın ısrarla ve şiddetle üzerinde durduğu bazı noktalar bize göre uygulamaya konulduğu takdirde AK Parti, yeniden ter-ü taze bir şekilde, ülkeye kazandırılabilinecek

Ama lafta kaldığı takdirde, uygulamaya geçilmediğinde, AK Partinin işi hayli zor olacak?

Nitekim, Sayın Erdoğan ifade ediyor

2019da işimiz çok zor. Ben yalnız bunu söylemiyorum, milletimiz de bunu onaylıyor

İnkr edilemez bir tespit.

Bu ve benzer tespitleri siyasi noktada, ülkeyi yöneten gelen-giden hiçbir devlet büyüğü tarafından örgörülerek, değinilmiş değil

Zamanı ve parti stratejilerini, milleti sıvazlama üzerine kurgulayarak, hep geçiştirmişlerdir.

Onun için muhafazakr geçinen ve hep iktidarla hayatiyet kazanan bu minvalde düşünen partilerin ekseriyetinin bugün esamileri okunmuyor

Türk siyasetinin çöplüğünde bulunuyorlar..

Doğru Yoldan tutun da, Turgut Özalın-Mesut Yılmazın ANAPına kadar

Refah Partisine kadar

Bugün hiç ama hiçbirisinin esamisi yok.

çünkü partisel bir siyasi taassuptan kendilerini kurtaramadıklar

Ama Erdoğan öyle değildir.

Erdoğanın Cumhurbaşkanlığı görevine gelmesinden sonra, AK Parti bir fitret dönemi geçirdiyse de bereket versin ki üç yıl sonra yeniden partinin başına geldi.

Hem de gelme zorunluluğu hissederek, bunu yaptı

Bakınız, Erdoğan dünkü konuşmasında, AK Parti açısından şu hakikate dikkat çekti

Partimizin değerlerine, bizim malum manifestomuza ihanet etmeyen, ülkesine sadakatle bağlı herkese kalbimiz de kollarımız da açıktır.

Bizim bu manifestomuz nedir?

Bunun üzerinde durmamamız lazım.

Bu ülkeyi bölmeye gayret edenlere bu toprakları yaşanmaz hale getireceğiz.

Bu kriterlerin dışında kalan herkes defoludur, yorulmuştur, yolunu kaybetmiştir.

Bu büyük yapıyı, bu büyük ekibi ahenkle çalıştırma imknından mahrum kalırız.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Erdoğan üzerine basa basa, kelimesi kelimesine bir yerlere mesaj veriyor.

Bu mesaj az öz mesaj değildir.

Diyor ki;

Bizim malum manifestomuza ihanet etmeyen, ülkesine sadakatle bağlı herkese kalbimiz de kollarımız da açıktır.

Yani gönül ferahlığıyla kardeşliğimize devam edeceğiz.

Ama bunun tersiyse, yolunu şaşırmış, hem kendi dengesini, hem ülke dengesini, hem de milletin dengesini şahsi çıkar uğruna, kişisel rant hesabıyla çalışanlar, yanımızda olamazlar..

çünkü bu ülkeye ve millete ihanet etmektedirler..

Cumhurbaşkanımız devamla şunu söylüyor;

Bu ülkeyi bölmeye gayret edenlere bu toprakları yaşanmaz hale getireceğiz.

Bununla da PKKyı, FETÖyü kastediyor demektir.

Ama tabii akla gelen elbette ki doğal olarak da bu

Yalnız bunu da acizane ifade etmeden geçmek istemiyoruz.

Bugünkü AK Partinin siyaset mekanizması olsun, stratejinin tespiti olsun

Elbette ki FETÖ denilen meşum bir olgunun varlığı, kesinlikle durup dururken oluşmadı.

Bu yapı, 1965li yıllardan beri devam ede gelmiştır

Palazlanmış ve devletin çok önemli kesimlerine sızdırılmıştır..

Ama hep dost olarak kendini göstermiştir..

Böyle kamufle etmiştir

Nihayetinde sonuç itibariyle ABDnin bir projesi olarak ortaya çıktı.

Taksim Gezi Parkı olayları, 17-25 Aralık operasyonları ve nihayetinde 15 Temmuzda darbe girişimiyle patlak verdi.

ABDnin bu projesi maya tutmadı ve inşallah tutamayacak da.

Keza PKK da

Ta 1984lü yıllardan beri devam ede gelen, yani 12 Eylülden sonra derin devletin, JİTEMin İsraile ve ABDye, haçlı, ermeni lobilerin bir projesi olduğunu hatta ASALAnın bir uzantısı olduğunu ve Türkiyeyi bölme başarısını elde etme için çalıştırılan piyon bir örgüt olduğunu da kimse inkr edemez.

Keza DEAŞ da öyle.

Önce Irakın başına, sonra Suriyenin başına ve dolayısıyla da Türkiyenin başına musallat olan kirli bir proje olduğunu sağır sultan dahi biliyor...

Bunlar kamuoyu nezdinde bilinmektedir ki; bu her üç tehlikeli unsur, nevzuhur birer terör örgütleridir.

Amma velkin.

1960lı yıllardan 1980li yıllara kadar, yani 12 Eylüle kadar geçen süreçte de yine terör unsurları varlığı orta yerde idi.

Kimse inkr edemez.

Ona da DHKP-C adı takılmıştı.

Deniz Gezmişlerden tut, Mahir çayanlara kadar

Bugünkü sistemin ve rejimin TBMMne taşıdığı Ertuğrul Kürkçüsüne kadar.

Tüm bunların varlığı, bırakın yalnız Türkiyeyi bölme cihetine gitme şeklini, hem anayasanın yok edilmesine yönelik, hem cumhuriyet rejimini ortadan kaldırmaya yönelik bir yıkım unsuru oldukları tartışılmazdır

Bu paralelde oluşa gelen Rus lobisine bağlı Marksist, Leninist bir ulusalcılık

Kemalistlik ve laikçilik gibi kavramları kullanarak, kendine meşruiyet kazandırmıştır

Bilinen odur ki eğer bugün FETÖnün varlığı varsa ki vardır

Onun arkasında CHPnin varlığı, tartışılmaz bir gerçektir

Eğer PKK terör örgütünün varlığı söz konusuysa ki vardır.

Yine CHP vardır

Artı Doğu Perinçek, artı ABD ve İsrail vardır.

Tüm bunların varlığı bugün gün gibi aşikr ve her şeyle gün yüzüne çıkmış bir gerçektir.

Bakın, ABD açık ve net olarak diyor ki;

Suriyede çok yakında PKK bir Kürt devleti kuracaktır.

Ve silah veriyor.

Ve Türkiyedeki malum, piyon kefereler bunlara alkış tutuyor ve kına yakıyor.

Ondan değil midir ki; CHP lideri Kılıçdaroğlu bas bas bağırıyor diyor ki; Türkiyede güvenlik yok.

Bunu diyebiliyorsa acaba suçu yalnız onda mı aramak lazım?

Suç varsa ki vardır.

Zira Türkiyeyi şikyet ediyor.

Yalnız onda mı aramak lazım?

Bize göre hayır.

Mevcut sistemde aramak lazım ve bunun adı de demokrasidir.

İçi boşaltılmış rejim, bunu koruyor.

Sözü fazla uzatmadan tek kelimeyle şunu diyebiliriz ki;

Yıllardan beri Türkiyenin başına musallat olan ve her gün yeni isimler kazanan ne kadar menfi ve habis ura sahip terör odakları varsa, hiç unutmayalım ki mevcut rejimin yanlış uygulamasından üremektedir..

Ve bunun başını çeken de CHPdir.

Ve onun doğurduğu DHKP-Cdir.

Ondan sonra PKK, FETÖ ve DEAŞtır.

Ama siyaset dili tarafından, 28 Şubatta Güneydoğu Anadoluda PKK ile iç içe çalışan JİTEMin menfur unsurları dile getirilmiyor.

DHKP-C dile getirilmiyor.

Hele hele Ergenekon unsurları hiç dile getirilmiyor.

Ancak Sayın Erdoğanın bu tespitlerine katılmakla beraber, şunu da acizane huzuruna sunmak üzere diyoruz ki;

Gerçekten metal yorgunluğu olan defolu unsurların partide yer almama vurgulamaları kaçınılmaz ve unutulmaz tespitlerdir.

Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki, özellikle Diyarbakırımızdaki hala da elini Diyarbakırdan çekmeyen, yıllar yılı AK Partiyi ve Erdoğanı kullanarak bir tahrip kalıbı gibi gh PKKnın yanında, gh FETÖnün yanında, gh DEAŞın yanında gizliden gizliye yer alan bazı menfur adamların varlığı, bir türlü görülmüyor.

Dile getirilmiyor ve hadi s ol partimizden git denilmiyor.

Diyarbakır, bu bölge bu acube insanları gördüğü zaman hayal kırıklığına uğruyor.

Acaba, acaba, acaba bu ne hal deyip duruyor?

Gönül arzu ediyor ki

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, tüm bu söylemleri içerisinde uygulamaya geçerek bu defolu insanı, bu metal yorgunluğu olan Diyarbakırdaki bazı unsurları partiden hemen uzaklaştırsın ki; bir daha ki seçimlerde oylar HDPye gitmesin.

En derin saygı ve sevgilerimle.