Zerrab ve Simülasyon Çağında “Mış.. Gibi Davalar”
Eklenme: 12/22/2017 12:00:00 AM

Fransız sosyolog Jean Baudrillard, günümüz post-modern dünyasının gerçek bir toplum olmadığını, her şeyin -mış gibi yapıldığını, simülasyona dönüştüğünü, somutun yerini sanal bir gerçekliğin aldığını söyler. Batının değerlerini ölçü alan düşünüre göre artık gerçekliği kavramak mümkün olmadığı gibi, doğruyu yanlıştan ayıracak bir temel ve standart da kalmamıştır.

Bugünlerde Amerikada görülen Zerrab Davası Baudrillardın kuramına çok uygun geliyor. Anlaşılan düşünür, Batı toplumunu çok iyi analiz etmiş.

Şimdi -Mış gibi Zerrab Davasına bakalım

17-25 Aralık 2013te Türkiyedeki Amerikalılar, 27 Kasım 2017 tarihinde ise New Yorktaki derin Amerikalılar operasyon yapmaya kalkıştı. Her ikisinin ortak hedefi de Recep Tayyip Erdoğandı.

Bunun için de gerçekle alakası olmayan miş.. gibi senaryoların sahnelenmesine ihtiyaç vardı.

İçerdeki FETÖ mensubu hainler, bunun için yolsuzluk senaryosunu yazıp, -mış gibi bir dava başlattılar. Dışardakiler ise Zarrabın karışık ve kirli ticareti üzerinden senaryo hazırlayıp asrın mış gibi senaryosunu sahnelediler.

Bu tiyatroda önce Zerrab baş suçluymuş gibi gösterildi. Günler öncesinden basına ve kamuoyuna verilen algı hep bu doğrultudaydı. Sonra, tiyatroyu yazan baş senaristin canı sıkıldı ve bir okus-pokus yaparak Zerrabın rolünü değiştirdi. Baş Suçlu, bir anda Baş Tanıka dönüştürüldü.

Baş aktristin rolü değişince, oyunun da adı değişti. Önceden Zarrab Davası olan oyun, bir anda Atilla Davası adını aldı. Adı değişince, diğer oyuncular da, tiyatronun söylem biçimi ve zamanı da buna göre ayarlandı.

-Miş gibi bir tiyatronun aktörleri de tek tek çeşitli yollarla Türkiyeden Amerikaya getirtildi.

Avukatının ifadesiyle, ABDye gitmemesi ve eğer giderse kendisinin tutuklanma ihtimalinin yüksek olduğunu söylenmesine rağmen Zerrab dinlemedi ve gitti. Böyle bir tehlikeyi göze almasına neden olarak da kızının Disneylandı görme arzusuna karşı koyamaması(!) Yani, ailecek -mış gibi tatil yapmak istemeleri.

Oysaki tiyatroyu yazan hainler, daha başarılı olması için ortak bir çalışma yürütmüşler. Ve Zarrabın senaryo gereği ABDye gitmesine çoktan karar vermişlerdi: İçerideki FETÖcülere, yardım ve yataklık, dışarıdakilere de derdest etme görevi düşmüştü.

Sonra, Türkiyeyi oyunun içine sokmak için, ileride oyunun baş rolüne getirilecek olan Hakan Atilla Amerikaya davet edilmiş. Kim mi davet etmiş? Halkbankın ABDli ortakları, pardon oyuncuları.

Herhalde çoğumuz bilmiyor, Halkbankın hisselerinin yüzde 49u halka açık. Ve daha da ilginci bunların yüzde 80i de yabancıların elinde. 300ün üzerinde hisse senedini elinde tutan Amerikalı şirket var. Yani Atillanın ABDye gidişi hiç de zor olmamış!

-Mış gibi davanın en hain oyuncusu Türkiyeden FBI tarafından kaçırılan FETÖ sanığı bir emniyet mensubu. Türkiyeye gözdağı verilmek için oyuna eklenmiş. Bununla Elimizde daha nice belgeler var, çünkü hainleriniz deste teste belge getirdiler mesajı veriliyor.

Dava oyunun sergilendiği tiyatro salonu, konuyla alakası olmayan jüri üyeleri ve firari FETÖ mensubu gazetecilerle doldurulmuş.

Ha bir de Preet Bharara var salonda. Yani önceden davadan çıkarılan ve Zarrab hakkındaki iddianameyi hazırlayan eski başsavcı Preet Bharara. Oysaki ABD yasalarına göre de, evrensel hukuka göre de bir davadan el çektirilen bir savcının o duruşmaya gelip, savcılarla görüşmesi adalete gölge düşürür.

Ama önemli değil, çünkü nasıl olsa her şey bir simülasyondan ibaret!

Şimdi, -mış gibi davanın ana öğelerini mi soruyorsunuz?

Konu: Halkbank aracılığı ile İrana yaptırımları delmek,

Ana oyuncu: Zarrab

Zorla oyuncu rolü verilen: Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla

Hedefi: İrana yaptırımların Türk hükümeti tarafından delindiğine dair karar çıkarmak. Ve bunun üzerinden Sn. Cumhurbaşkanını yıpratmak.

Şimdi Amerikaya değil, Amerikayı hala hukuk, adalet, özgürlük ülkesi gören içimizdeki Batı hayranlarına seslenmek istiyorum:

Bu similasyonu gördükten sonra, gerçekten hala Batının adaletine güveniyor musunuz?