Ukrayna-Rusya Savaşı'nın birinci yılında Türkiye’nin arabulucu rolü
Eklenme: 2/25/2023 12:00:00 AM

Rusyanın Ukraynaya karşı başlattığı savaş, 1 yıldır dünyanın en önemli gündem maddelerinden olmaya devam ediyor. Bu savaşta Türkiye, savaşın 1 yılı içerisinde attığı adımlarla dünya tarafından yakından takip ediliyor. Savaşın öncesinde Türkiye, Rusya ve Ukraynaya arabuluculuk teklif etmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, savaştan bir ay önce, 21 Ocakta yaptığı açıklamada Taraflar arasında arabuluculuk yapabiliriz. dedi. Türkiyenin bu teklifi, savaş çıktıktan ve gerilim yükseldikten sonra da sıklıkla tekrar edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her iki ülke liderleriyle en sık görüşen liderlerin başında yer aldı. Tüm görüşmelerde ana gündem, barış için gerekli hangi adımların atılabileceğiydi. 2022 yılı boyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky ile sıklıkla telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Batılı devletlerin Rusyayı karşılarına aldığı bu süreçte, Türkiye hem Rusya hem Ukrayna ile görüşmeler gerçekleştirebilen bir NATO üyesi olmayı başardı. Bu durum başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesi tarafından eleştirildi. Nitekim Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron Türkiyenin Rusya ile görüşmeye devam eden tek dünya gücü, tek NATO gücü olmasını kim ister?[1] diyerek bu durumu itiraf etti. Halbuki Türkiyenin Rusya ile diyalog kuramadığı bir senaryonun hem Avrupa hem de savaşın tarafları açısından çok daha sorunlu bir gelecek anlamına geldiği bir gerçek.

TÜRKİYENİN KURDUĞU MÜZAKERE MASALARI

Ukrayna-Rusya Savaşının hemen başlarında, 11-13 Mart 2022 tarihlerinde Antalya Diplomasi Forumu gerçekleştirildi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Türkiye Cumhuriyeti Dışişişleri Bakanı Mevlüt çavuşoğlunun moderatörlüğünde görüşme gerçekleştirdi. Savaşın üçüncü haftasında gerçekleşen bu görüşme, barışa dair adımların öncüsü olarak değerlendirildi. Türkiyenin bu görüşmede iki tarafa da eşit yaklaşımı sayesinde, bu görüşmeden sonra da Türkiyenin ev sahipliğinde birçok görüşme gerçekleşti.

29 Martta, Ukrayna ve Rusyadan gelen müzakere heyetleri, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisinde bir araya geldi. İki ülke heyetlerinin İstanbulda buluşması, Türkiyeye duyulan güvenin bir göstergesi olarak yorumlandı. Müzakerelerden sonra Ukrayna, Türkiyenin garantör ülkeler arasında yer almasını istedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, krizin başladığı ilk günden itibaren tırmanmanın önüne geçilmesi amacıyla her düzeyde gayret sarf ettik. Her iki tarafın da hakkını, hukukunu koruyan adil bir tutum sergiledik açıklamasında bulundu.[2]

Başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere olmak üzere birçok Batı ülkesi, savaş çıkmadan önce Rusyaya yönelik baskılarda bulunmuştu. Savaşın çıkmasıyla birlikte bu baskılar, çeşitli yaptırımlara dönüştü. Avrupada Rus yazarlardan Rus sporculara kadar birçok kurum ve kişiye yaptırımlar uygulanmaya başladı. Bu süreçte Türkiye ise Rusyaya yönelik radikal kararlardan kaçınırken aynı zamanda da Ukraynanın toprak bütünlüğünü net bir şekilde vurguladı. Bu durum savaşan iki ülke arasında Türkiyenin diplomatik temas kurabilme kabiliyetini büyük oranda arttırdı.

Savaşın ilk günlerinden itibaren, Zaporijya Nükleer Santraline gerçekleşebilecek bir saldırının felaket senaryoları konuşuldu. Rusyanın bu nükleer tesisi ele geçirmesinin ardından, tesis çevresinde çok sayıda çatışma yaşanmaya başladı. Yaşanan bu gelişmeler nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zaporijya Nükleer Santraliyle ilgili arabuluculuk teklif etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putinle ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ile yaptığı görüşmelerde, Türkiyenin nükleer santral konusunda kolaylaştırıcılık ve arabuluculuk görevini üstlenmeye hazır olduklarını ifade etti.[3]

Savaş sürecinde bir başka önemli sorun olan esir takası konusunda da Türkiye kayıtsız kalmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğanın savaşan iki ülke lideriyle görüşmeleri sonucunda 22 Eylülde esir takası gerçekleşti. Rusya ile Ukrayna arasında 200 savaş esiri takası yapıldı.[4]

14 Kasımda, savaşın devam ettiği sırada ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü Bill Burns ile Rus Dış İstihbarat Servisi (SVR) Başkanı Sergey Narışkin, Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) ev sahipliğinde Ankarada bir araya geldi. Gerçekleşen özel görüşmede, nükleer silahların kullanılmasının riskleri başta olmak üzere birçok konu görüşüldü.[5]

11 Ocakta Rusya ve Ukrayna ombudsmanları, Türkiyenin ev sahipliğinde Ankarada görüşme gerçekleştirdi. Kamu Başdenetçisi (Ombudsman) Şeref Malkoçun dahil olduğu görüşmeye Ukrayna Ombudsmanı Dmytro Lubinets ve Rusya İnsan Hakları Yüksek Komiseri Tatiana Moskalkova katıldı. Yapılan görüşmede insani sorunların çözümü, esir değişimi, yaralıların durumu, kayıp kişiler gibi önemli konular konuşuldu.[6]

TÜRKİYENİN İNSANİ YARDIM ELİ

Savaşın başından bu yana her iki tarafa da ateşkes talebi götüren Türkiye, Mariupoldeki sivillerin tahliye edilebilmesi için insani koridor açılmasını sağladı. 3 Nisanda, Cumhurbaşkanı Erdoğanın talebi doğrultusunda Mariupolde bulunan sivillerin tahliye edilebilmesi için insani koridor açıldığı bildirildi. Açılan insani koridordan hem Ukraynalı siviller hem de Ukraynada bulunan yabancı kişiler güvenli bölgelere ve ülkelere gitti.[7]

Bu süreçte Türkiye ve Birleşmiş Milletlerin girişimiyle Tahıl Koridoru oluşturuldu. Savaş sırasında Karadenize yerleştirilen mayınlar nedeniyle Ukraynada tutulan tahıl ürünlerinin güvenli şekilde taşınabilmesi oldukça zordu. BM Genel Sektereri Antonio Guterres, Cumhurbaşkanı Erdoğana ve Türkiyeye yönelik İstanbul önemli sorunları çözmek için sağduyulu diplomasinin vazgeçilmez merkezi haline geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğana kararlılığı için şükranlarımı sunuyorum. şeklinde övgü dolu sözlerde bulundu.[8] 2 Kasımda Rusyanın anlaşmadan geri çekilmesi ile askıya alınan Tahıl Koridoru, Cumhurbaşkanı Erdoğanın girişimleri ile 17 Kasımda 120 gün süreyle yeniden uzatıldı. 5 Ocak 2023 itibarıyla Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişcinin açıklamasına göre, 694 gemi tahıl koridorundan geçti ve bu gemilerde 19,3 milyon ton tahıl ve gıda taşındı.[9]

18 Ağustosta Erdoğan, Guterres ve Zelensky arasında harap olan Ukrayna altyapısının inşası için anlaşma imzalandı. Türkiye ile Ukrayna arasında yapılan anlaşmaya göre, Ukraynanın tahrip olan altyapısının yeniden inşası konusunda bir Görev Gücü oluşturulması kararlaştırıldı. Bu Görev Gücünün, Rus ordusu tarafından harap edilen Ukrayna altyapısının yeniden inşasını organize etmesi planlandı.[10]

2 Ekimde, Emine Erdoğan ve Olena Zelenska arasında gerçekleşen görüşmede Ukraynadaki yetimhanelerde kalan çocuklar ve bakıcılarının güvenli bir şekilde Türkiyeye getirilmesi konusunda mutabık kalındı. Odesa Soneçko çocuk Evinden getirilen yetim çocuklar ve bakıcıları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı merkezlerde misafir edildi.[11]

18 Kasımda Dışişleri Bakanlığının girişimleri neticesinde 84 Ahıska Türkü, Türkiyeye getirildi. Savaşın yaşandığı Herson şehrinde yaşayan Ahıska Türkleri, Rusya ve ardından da Gürcistan üzerinden Türkiyeye geldi. Hersondan yola çıkan 84 kişilik Ahıska Türkü ekibine, yolda 4 Ahıska Türkü daha katıldı ve toplam 84 Ahıska Türküne, Türkiye tarafından kucak açıldı.[12]

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın başından beri arabuluculuğu ve barış çağrılarıyla küresel çapta büyük bir takdir topladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, barış çabaları dolayısıyla birçok ülke tarafından Nobel Barış Ödülüne aday gösterildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, yaptığı açıklamada Türkiye ile birlikte toplam 11 ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğanı Nobel Barış Ödülüne aday gösterdiğini dile getirdi. Bu ülkeler; Pakistan, Endonezya, Macaristan, Japonya, Bangladeş, Cezayir, Umman, Mali, Gabon ve Nijer olarak açıklandı. [13] Bu anlamda, Ukrayna-Rusya Savaşının birinci yılında, Türkiyenin denge siyasetinin ve aktif arabuluculuk rolünün savaşın sona ermesi için olası çözüm kanallarını açık tuttuğu söylenebilir.

Gürkan Demir, Uluslararası İlişkiler Uzmanı