İletişim teknolojisi geliştikçe insan hayatının daha da kolaylaşacağı,sorunların azalacağı ve daha mutlu olunacağı düşünülüyordu.Bu bir açıdan gerçekleşmiş;dünya küçük bir köy haline gelmiş,bilgiye ulaşmak bir parmak ucu uzaklığa kadar yakın olmuştur.Böyle olmakla beraber, iletişim sektörü geliştikçe ve yaygınlaştıkça buna bağlı sorunlarda artmaya başlamıştır.Gerçekten, radyo-televizyon yayıncılığı yanında, artık internet ve televizyon(bu arada bunu kolaylaştırancep telefonları)hayatımızın vazgeçilmez aracı haline gelmiştir. Ancak sorunlarda atbaşı bir şekilde artmıştır.
Medya, güçlü etkisi ile mahkemeler karar vermeden önce kişiler ve kurumlar hakkında yargısız infazlarda bulunmakta, kişilik hakları ayaklar altına alınmakta, seçimler etkilenmeye çalışılmakta, ,kişilerin psikolojik,fiziki ve ruhsal yapıları şiddet ve müstehcen yayınlarla altüst edilmekte,kültürel kimlik,milli manevi değerler yok edilmekte,dil bozulmaya yüz tutmaktadır.Gerçekten bu konudaki sorunları çoğaltmak mümkündür.
Bugün özellikle üzerinde durmak istediğimiz konu,medyanın kültürel-manevi değerlerimizde yaratmış olduğu tahribat ve buna alet olan yarışma programlarıdır.
Ülkemizde bu denli ekonomik,sosyal,siyasal sorunlar var iken, adeta hayati bir öneme sahipmiş gibi gösterilmeye çalışılan ve insanlığı ayaklar altına alan, birçok değeri yok etmeye yönelik batı kaynaklı programlara gösterilen ilgi ve halka aşılama çalışmaları, insanı hayrete düşürmektedir.Biz, batının bilimini ve teknolojisini,ulaşmış olduğu refah ve standartlarını örnek almalıyız.Yoksa,yozlaşmış değerlerini değil!
Aile kurumunu basite alan ve yozlaştıran,yüksek miktarda para ve eşya ödülü ile gençlerimizin beyinlerini yıkayan;çöpçatan programlar Biz evleniyoruz, Biri Bizi Gözetliyor ,"Evlilik Programları"gibi hiçbir değeri ve önemi olmayan, bilakis aile kurumunu tahrip eden programların nasıl oluyor da bu kadar rayting aldığı ve halkın paralarını çekebildiğidir?
Olayın başka bir boyutu, bu programlara katılan kişilerin ailelerin çocukları ile ilgili olarak desteklemiş olmaları ve gurur duymaları.Bundan çok değil, on yıl öncesine kadar bir genç kızın evlenmek ve eş bulmak için televizyonlara katılması tasavvur bile edilemezdi.Böyle bir durumda o kız için ya aklını kaçırdığı ya da ar damarının çatladığı nitelendirmesi yapılırdı.Bugün yetmişlik nene ve dedeler programlara katılmaktadır..Evlilik kurumu bu kadar basite alınabilir mi?
Bunun gibi, halkın saf duygularını istismar eden ve onları toplumda rezil edercesine ekranlardaki popstar,yetenek sizsiniz Türkiye ve Türkiyenin yıldızı,Yok Böyle Dansvb türü yarışmalara bu kadar ilgi gerçekten çok ilginç,ilginç olduğu kadar ibret verici.Daha birkaç ay önce,yetenek sizsiniz Türkiye programında finale iki köpeğin çıktığını ve sonuçta bir insan topluluğu yerine bir köpeğin birinci olduğunu hatırlayın lütfen.
Ancak,burada dikkati çekmek istediğimiz husus, artık kişilerin kolay yoldan zenginleşme ve meşhur olma isteği ve çabalarıdır.Bu topluma şırınga edilmektedir.Eskiden olduğu gibi insanların ideal şeyler uğruna ve meşru,güzel çabalarla bir yere gelmeleri istenmemekte,işin kolaycılığına kaçılarak,insanların birtakım zayıf yönleri istismar edilerek,kandırılarak, kötü yollar, ideal uğraşlar öncelikli hedefler olarak sunulmaktadır.
Eğer amaç meşru ise bu yoldaki tüm araçlar meşrudur. şeklindeki Machiavelist düşünce topluma empoze edilmektedir.Yani, Doğru söyletmek için sanığa işkence yapılabilir.Amacınız meşru ise, bu konuda kaybedeceğimiz hiçbir değer önemli değildir.Bu programlarda da, benzeri bir mantık yürütülmektedir.
Zengin olmak,meşhur olmak amacıyla; insan bir tavuk kılığına girebilmekte,yerlerde sürünmekte,kadın kılığına girilebilmekte,bir homoseksüel tiplemeyi gururla temsil edebilmektedir.Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Daha fazla kazanma hırsı,medya üzerinden kumar oynamayı,şansı ön plana çıkartmakta; daha fazla kazanma hırsı,hayatında göremeyeceği kadar parayı reddetmeye kadar uzanmakta ve bu da büyük hayal kırıklıkları yaşatmaktadır.
Ayrıca,birtakım benzeri yarışma programlarında jüri üyelerinin büyüklük ve kendini beğenmişlik edasıyla yarışmaya katılan kişilere hakaret etmeye,onları küçük düşürmeye yönelik davranışlarına karşın,katılımcıların bu davranışları sineye çekmeleri,ilgili katılımcıların içinde bulundukları aczin,sarhoşluğun ve çaresizliğin bir göstergesi olsa gerek.
Jüri önünde ayaklara kadar kapanmalar,yalvarmalar,haykırışlar,ağlamalar,yerlerde sürünmeler ve bunların milyonlarca insanlara sunumu, insanın içine düştüğü rezilliği göstermesi acısından trajik sahnelerdir.Yarışmalarda hayallerine kavuşamayan kişilerin akıbetinin ne olacağı ise bir muamma.Zaten geçmişte birçok yarışmacının çok kötü yollara düştüğü ve hatta hayatlarının bu yarışmalar yüzünden sonlandığı ortada.
Peki neden televizyon kuruluşları ve telefon şirketleri zengin ediliyor?Acaba bu tür yarışmalar için verilen paralar daha hayırlı amaçlar için kullanılamaz mı?Vatandaş olarak bu tür hiçbir önemi ve değeri olmayan faaliyetler neden destekleniyor?Kendini onların yerine koyma veya zayıfın korunması mı hedefleniyor?Sonuçta kaybeden/kazanan kim oluyor?
Gün geçtikçe eskiden topluma hakim olan etik değerler bir çırpıda atılmaktadır.Artık vahşi kapitalizmin temel ilkeleri her yeri sarmış durumda.İşin ilginç yanı bu konuda görevli ve sorumlu kuruluşların seyirci kalmış olmaları.Sivil toplum kuruluşlarından ses seda yok!Radyo-televizyon yayıncılığı alanında denetleyici ve düzenleyici kuruluş durumundaki Radyo Televizyon Üst Kurulunun(RTÜK) açıkça yayın ilkelerine aykırı olarak gerçekleştirilen bu programlarla ilgili olarak herhangi bir önlem almamakta ve yalnızca seyretmektedir.
Evet,medyanın özgürlüğü tanınmalı ve sağlanmalıdır.Ancak,görsel-işitsel iletişim özgürlüğünün diğer hak sahipleri durumundaki halkımızın da bir takım hakları bulunduğu unutulmamalıdır.Bu konuda RTÜK görevlilerinin de görevlerini yerine getirmeleri gerekmektedir.Bu sansür değil,yasanın emrettiği bir kamu görevi ve hizmetidir.Bu konuda ailelere de çok büyük görev düşmektedir.Unutmayalım ki, Ay m.41de belirtildiği gibi Aile toplumun temelidir.
AYDIN BAKIŞ-Lütfen, aile toplumun temeli olmaya devam etsin!