Son dönemlerde barış süreci,ülkede en önemli konu halini aldı.aslında öyle de olmalı.Binlerce vatandaşın “kardeş kanı”nın döküldüğü bu anlamsız savaşın sonuna gelinmesi, tabi ki en önemli konu olmalıdır.
Zira,bir hukukçu olarak söylüyorum: en önemli hak “Yaşama Hakkı” dır.
Tüm siyasi partilerin ,meclisin de en önemli konusu bu olmalıdır.
Zira,devlet denen siyasi aygıtın ortaya çıkış ve meşruiyet kaynağıdır aynı zamanda yaşama hakkını güvence altına almak.
Eğer devlet vatandaşın en temel hakkı durumundaki “yaşama hakkı”nı güvence altına almamışsa/alamamışsa, zaten meşruiyetini de kaybetmiştir aslında.
Aslında, yaşama hakkı,devletin tanıdığı bir hak değildir,üstelik.
Yani, devlet olmadan da “doğal haklar” anlamında, “yaşama hakkı” insanlığın var olduğundan bu yana en önemli haktır.siyasi doktrinler tarihi incelendiğinde bu gerçeklik görülebilecektir. Yani devlet bu hakkı tanımazsa,yazılı metinlerde bu hakla ilgili olarak bir hüküm olmasa da; ,insan ,en değerli,mükemmel ve yüce varlık olduğundan ötürü bu hakka sahiptir.
***
Ayrıca,diğer insan haklarında olduğu gibi bu hakkı bir topluluğun,grubun,cemaatin,bir ırkın veya devletin üyesi olduğu için değil, yalnızca “insan” olduğu için kabul etmek ve tanımak zorundayız.
Zira eğer,biz yaşama hakkı ve/veya diğer hakları devletin tanıdığı ,Anayasa ile güvence altına aldıktan sonra kabul edilebilecek bir hak olarak görürsek o zaman: “veren el” e o hakları tabi ki yaşama hakkı nı da “geri alma” hakkı da tanımış oluruz.
Bu hakkı hiçbir kişi veya otorite vermemiştir.Bu nedenle kimse de “İnsan Hakları” nı geri alamaz.Kişi bu haklara,Yüce Allah’ın (C.C)en mükemmel yarattığı varlık olarak, “Doğal Hukuk” gereğince, doğuştan sahiptir.
Zira,insan hakları,mutlak,geri alınmaz,bireyseldir,zamanaşımına uğramaz,,feragat edilemez…
Bu nedenledir ki, devlet bu hakka ve diğer insan haklarına yapılabilecek saldırılarda,bir nevi “toplumsal sözleşme” ile kendisine tanınan “cezalandırma” yetkisini kullanır.
***
Anayasa ve yasal düzenlemeleri de bu bağlamda değerlendirmek gerekir.
İnsanların yaşama haklarının ve diğer temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olmadığı bir ortamda siz en mükemmel anayasaya da sahip olsanız,bunun hiçbir kıymeti yoktur.
Anayasa ve yasaları uygulayanların da :
“Hukuk devleti ve insan haklarına inanmaları ve onlara uygun davranma inanç ve kararlığında olmaları gerekmektedir.”
Bu nedenle: “en iyi yasa,kötü uygulayıcılar elinde en iyi yasa,en kötü yasa iyi uygulayıcılar elinde en iyi yasa haline gelebilir.”
Ancak,bu deyişimiz,tüm devlet organlarının (Yasama ,Yürütme,Yargı) temel norm olarak kabul ettikleri,kararlarını alırken,yasaları uygularken ve hüküm verirken en başta göz önünde bulundurmakla yükümlü oldukları ,Anayasa hükümlerinin de hukukun evrensel kurallarına,insan haklarına uygun olması gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmayacaktır.
Anayasa çalışmaları yapılırken herkesimin -özellikle bu konuda son sözü söyleyecek- parlamentodaki siyasi partilerin ,“iyiniyet” ile bu konuyu “partilerüstü-devlet politikası” olarak ele almaları gerekmektedir.
***
Merkezi İstanbul’da bulunan,Kurucusu ve halen de, Yönetim Kurulu üyesi olduğum, “ANAYASA HUKUKU ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ” nin “Anayasa Raporu Çalışması” geçenlerde,TBMM Başkanlığı’na yazılı ve sözlü olarak sunuldu.
Bu çalışmada ülkenin birçok sorunu ile ilgili ıolarak anayasa metin önerileri var.ama bana göre ülkede farklı dillerde vatandaşlarımızın olduğu gerçeğini kabul ederek,en uygun metinlerden 2 önerimiz önemliydi.Bunlardan bir tanesi anayasanın başlangıç kısmı önerisidir.başalangıç aynen şöyle:
“Biz,Anadolu uygarlıklarının mirasçısı ve Türkiye cumhuriyetinin kadın ve erkek yuttaşları olarak özünde insan onurunun bulunduğu hak ve özgürlüklere dayalı,eşitlik ve barış halinde yaşayan bir toplumu kurmak ve bunu gelecek kuşaklara emanaet etmek amacıyla,bu anayasa’yı hazırladık” (Anayasa Çalışması sf.35)
Dil ile ilgili hüküm ,çok tartışılan bir hüküm,zira Ay.m.32'te devletin “Dili Türkçedir”ifadesi yer almaktadır.oysa,devletin dili olmaz,devletin “resmi dili” olur.
Bu bağlamda önerilen metinde:
Resmi dil Türkçe olmakla birlikte,Fransa anayasasının 75/1.maddesinde yer alan:
“Bölgesel diller fransa2nın ortak mirasının parçasıdır”
ifadesine veya İspanyol Anayasası’nın 3/3maddesinde yer alan:
“İspanya’nın farklı dillerinde oluşan zenginliği özel saygı ve koruma gösterilmesi gereken bir kültürel mirastır”
ifadesine benzer bir ifadeyle Anayasada yer verilmelidir.
Bu yönde derneğimizin önerdiği metin aynen şöyle:
“TÜRKİYE’NİN FARKLI DİLLERDEN OLUŞAN ZENGİNLİĞİ ORTAK KÜLTÜREL MİRASININ BİR PARÇASIDIR.” (Anayasa Çalışması sf.36)
Bizim en büyük temennimiz torunlarımızın torunlarının da uygulayabilecekleri bir anayasanın hazırlanmasıdır.Biraz iyiniyet lütfen,ülkede iyi şeyler oluyor.Buna destek hepimizin görevi!
NOT:UZAY TV-SÖZ TV Ortak yayınında hazırladığım “AYDIN BAKIŞ” programı saat 20.30’da.Katkı ve eleştirilerinizi bekliyorum.