Şahıs cinayete kurban giderse, Adalet imdada yetişir. Ya adalet cinayete kurban giderse, onun imdadın ne yetişir.
Ekmek boğaza durursa, su imdada yetişir.
Ya su boğaza durursa imdada ne yetişir?
Etin kokmasına karşılık tuz kullanılır, ya tuz kokarsa kim ne yapabilir.
Bir zamanlar Adalet bu ülkede böyle işliyordu.
Sanığın idamına ve bilahare delillerin toplanmasına karar verildiği günler çok oldu.
İhtilal Mahkemelerinde Hakim sıfatı ile görev yapanların hiçbiri Hukukçu değildi, Mahkemenin hukukçu tek kişisi olan Ahmet Süreyya Özge Emre anlatıyor.
Diyarbakırdan bir genci getirdiler.
Kendi isminden başka tek bir kelime Türkçe bilmiyordu.
Ona bir şeyler anlattılar, ama o, ısrarla Türkçe bilmediğini söyleyince, Mahkeme kararını açıkladı.
Türkçe bilmediği anlaşılan sanığın bu ülkede yaşama hakkının da olmadığına, sanığın asılarak idamına karar verildi.
Bir insanın hasmı herhangi bir kişi ise, yardımcısı Kadıdır/Hakimdir/ ya inanın hasmı kadı/hakim/ olur ise insana kim yardım eder.
Evet bu esnada insanın Allaha sığınmaktan başka çaresi yoktur.
Mustafa İslamoğlu anlatıyor.
Mahkeme bana ceza verdi.
Ben de duruşmalı temyiz istedim.
Duruşmalı temyiz aşamasında bana pek iyi davranılmadı.
Ben de onlara Eğer siz bir ideoloji adına beni yargılıyor iseniz, benim burada fazlaca bi şey söylememe gerek yok, zaten peşinen ben Mahkum sayılırım, ama eğer Adaleti Mahzayı uygulayacak iseniz, o zaman maruzatımı arzedeyim dedim, bu da ne diyor gibi manasız bir şekilde yüzüme baktılar.
Bir maça çıkıyorsunuz, Hakem rakip takımın oyuncuları arasından seçiliyor ve o da daha ilk kararında diğer takım kalecisinin el ve ayaklarının bağlanmasına karar veriyor ise, sonuç hakkında bir şey söylemeye gerek var mı?
12 Eylül döneminde Erdal Eren diye bir genç vardı.
Kenan Mahkemesi İdam kararı vermek istiyor ama sanığın yaşının küçüklüğü engel olarak karşılarına çıkıyordu.
Mahkeme kararı!!! İle sanığın yaşı büyütüldü ve öyle asıldı.
Menemende katledilen Hacı Esad Erbilinin, Saidi Nursi Rahmetullahi aleyhinin mezarları hala belli değil.
İskilipli Atıf Hocanın mezarı daha yeni bulundu. Merhumu alel usul bir çukura atmışlar üstüne de beton dökmüşler.
Hasımlarının ölülerinden bile bu kadar korkanlar, hiç ümitlenmesinler, ölüm onların bir kısmını yakaladı, diğer bir kısmının cılkı çıkıncaya kadar yaşamasına imkan verilmesi bir lütuf değil.
Dünya Mahkemesinde bulundukları yerlerden ifade verir iken, korkak bir şekilde yataklarına saplanıyorlar, hatta yorganlarının altından zar zor başlarını çıkarıyorlar.
Oğlu öldürülen Berfo Ana 105 yaşında Mahkemeye gelip giderken, Keno niye gelmiyor, ben kadın halimle ve bu yaşımla geliyorum da, o neden korkuyor demişti.
Hz.Ömer efendimiz El Adlu Esasul Mülk-Devletin temeli adalettir demişti.
Meşhur İslam Müctehidlerinden İbni Teymiyye Devlet küfürle değil, Zulümle yıkılır demişti.
Mustafa İslamoğlu Hoca Devletin İmanı Adalettir diyor. Yani Devlet uygulamalarında Adil davranıyor ise, imanı vardır, ama devlet uygulamaları esnasında hakka, hukuka aykırı hareket ediyor ise, imansızdır.
Devletin başındaki kişilerin Müslüman olmaları Adalet ile davranmaları halinde nurun ala nurdur. Ama devlet başındaki kişi gayrı adil hareketler içerisinde ise, onun Müslüman olup olmamasının bir kıymeti yoktur.
Devletin başındaki kişi Adil ise, küfrü kendisini ilgilendirir.
O yüzden Yezidin yönettiği devletin imanı yoktu.
Emevi Hükümdarlarından Ömer İbnül Abdulaziz Cuma hutbelerinde Raşid Halifelere yapılan küfrün yerine İnnallahe yemuru bir adli vel ihsan ve iytaizil kurba ve yenha anilfehşai velmunkeri vel bağy, yeizikum leellekum tezekkerun- Şüphesiz ki Allah Adaleti, iyilik yapmayı, uzak yakın akrabaya bir şeyler vermeyi, fuhşiyatın ve kötülüklerin her türlüsünden, cimrilikten, pintilikten sakınmayı emreder, düşünüp tutasınız diye size böylece öğüt verir ayetini koydurdu.
Hz.Ömer efendimiz işte o sebeple Dicle nehrinin kıyısında bir keçinin ayağı kırılsa, ondan Ömer mesuldür demişti.
Biz Müslümanların başına zaman zaman zulmeden liderler gelmiştir. Fakat İslam ahalisi hiçbir zaman Zulme taraftar olmamıştır. Müslümanlar arasında hiç kimse Yezidden sonra bir daha evlatlarına bu ismi koymamıştır.
Yezidin oğlu 2.Muaviye hilafette 6 ay kaldı. Onun uygulamaları, o dönem yönetilenlerin işine gelmediğinden zehirleyerek öldürdüler. Zira o babamın ahrette yatacak yeri yoktur, dedemi ise Allah affetsin diyordu.
Efendimiz insanlar arasındaki ilişkilerde karar verir iken tir tir titrerdi.
Müslüman Ebu Teme bir evden zırh çalarak hırsızlık yaptı ve götürdü bu zırhı bir Yahudiye rehin bıraktı, karşılığında bir miktar para aldı. Meğer çalınan zırh bir un çuvalının içinde imiş, bıraktığı izden Yahudiye ulaştılar.
Konu Peygambere intikal etti. Yahudi bir sürü dil döktü ise de başarılı olamadı. Zira Ebu Temenin hırsızlık yaptığına dair Yahudi bir delil getirememişti. Aleyhinde bir karar verilmesi belirlenince Nisa Suresinin 105.nci ayeti nazil oldu. Ey Muhammed Sakın hainlere arka çıkma. Bunun üzerine İbni Teme araştırılıp huzura getirilmeye çalışıldı. Ama o çoktan Mekkeye kaçmış ve dinden de irtidat etmişti.
Yine Allah Resulü zamanında hırsızlık yapan birisinin elinin kesilmesinin önüne geçmek için, bu şahsın hatırlı bir aileden gelmiş olduğu yolundaki itirazlar üzerine Peygamberimiz Vallahi hırsızlık yapan kızım Fatima da olsa haddi tatbik ederim demiş, Adaleti mahzayı teminden zerre kadar inhiraf etmemişti.
Meşhur Emevi Sultanlarından Ömer bin Abdulaziz( ki onun hilafeti döneminde zekat verilecek fakir kimse kalmamıştı) kendi dedelerinin gasbettiği mallar Hazine meydanına getirilmiş ve dellallar milleti gelin gasbedilen mallarınızı geri alın diye çağırmaşlardı.
Yine kimi insanlar Ömer bin Abdulazize gelerek Ey emir vergileri arttır dediğinde, aldıklarımız yeter, Allah Hz. Muhammedi Vergi tahsili için göndermedi, halka daha fazla zulüm yapılmasına gerek yok demişti. Bir araba alıyorsunuz, hurdaya çıkıncaya kadar vergisini alıyorlar. Peşin aldıkları vergiler, KDV ler, ÖTV ler yetmiyormuş gibi.
Şamdaki Ümeyye Camiinde uzunca yıllar bir bölümünde Müslümanlar, diğer bölümünde Hırıstiyanlar ibadet etmişlerdi. çünkü Caminin yarısı kılıçla alınmış, diğer yarısına sığınan hırıstiyanlar barış yapmışlar ve o sebeple diğer yarı kısmında ibadet etmelerine imkan verilmişti.
Endülüste bulunan Kurtuba Camii 30 bin altına yapılmıştır. Fakat bu caminin bir kısım arsası gayrı Müslim bir insana aitti ve o arsasını bir türlü Camiye vermeye yanaşmıyordu. Uzun görüşmeler yapıldı, 30 bin altına yapılan Camiinin bir kısım arsası 100 bin altına satın alındı.
Hz.Ömer Efendimizin yine bir Yahudinin arsası üzerine yapılan camiin, sahibinin hiçbir bedel karşılığında rıza göstermemesi sebebiyle, yıkılmasına karar verildiği bilinen büyük gerçeklerdendir.
Yavuz Sultan Selimin bir ara 150 kapıkulu askerinin idamına karar verdiğini öğrenen Şeyhul İslam Zenbilli Ali efendinin, büyük bir hışımla Padişahın huzuruna çıktığı, padişahın bu ne hal Lala demesi üzerine, sen şeri şerife uygun olmayacak tarzda insanların ölümüne karar vermişsin, bir de dönmüş bana dünya işlerine karıştığımdan söz ediyorsun, hayır ben senin dünya işlerine karışmıyorum, ben senin doğrudan doğruya ahretine müdahale ediyorum dediği ve idam hükümlü 150 askerin serbest kaldığı bir hakikattir.
adalet; zulüm etmemek. herkese hakkını vermek ve lyık olduğu mumeleyi yapmaktır.
Mahkemeler hakikat kanunlarına uygun olarak haksızları tedib ederler, bu da Adalettir.
Üstad Bediüzzaman, adlet iki şıktır. Biri müsbet, diğeri menfidir. Müsbet ise; hak sahibine hakkını vermektir. Şu kısım adlet; bu dünyada bedahet derecesinde ihtası vardır. çünkü her şeyin istidat lisaniyle ve ihtiyac-ı fıtr lisaniyle ve ıztırar lisaniyle ftır-ı zülcell'den istediği bütün matlubatını ve vücut ve hayatına lzım olan bütün hukukunu mahsus mizanlarla, muayyen ölçülerle bilmüşahede veriyor. Demek adletin şu kısmı, vücut ve hayat derecesinde kat'i vardır. İkinci kısım menfidir ki: haksızları terbiye etmektir. Yni, haksızların hakkını, tzib ve tecziye ile veriyor. Şu şık ise; çendan tamamiyle şu dünyada tezahür etmiyor. fakat, o hakikatın vücudunu ihsas edecek bir surette hadsiz işarat ve emarat vardır. Ezcümle: kavm-i d ve semud'dan tut, t şu zamanın mütemerrid kavimlerine kadar gelen sille-i te'dib ve tziyne-i ta'zib, gayet li bir adletin hükümran olduğunu hads-i kat'i ile gösteriyor, diyor.
Peygamberimiz Efendimizin(s.a.s) İddiynu El Muamele-din muameledir, hadisi Şerifi her şeyi en güzel bir şekilde ifade ediyor.
Yani ey kardaş, eğer muamelende Adil değilsen, sabahtan akşama kadar namaz kılsan, akşamdan sabaha zirku tesbihat yapsan, kalbini nokta nokta kaplayan siyah lekelerden kurtaramazsın, kasvetinden başını alamazsın.