AK PARTİNİN ELİNİ ZORA SOKMAK
Eklenme: 11.09.2013 00:00:00

Herkes kabul eder ki, Kürt sorununda atılması gereken siyasi adımların tamamını Ak Parti hükümetleri atmıştır. Bunları teker teker sayıp dökmekte yarar var mı bilmiyorum, galiba gerek örgütün yargılama aşamasının ilk tanığı ve gerekse siyasetin içinde ender bilgiye sahip insanlardan birisi olarak, Ak Partinin bu sahada verdiği emeğin hakkını kimsenin inkar etmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Hadi isterseniz kısmen de olsa sayalım,

Yol kontrollerinin kalkması, DGM lerin kapatılması, işkenceye sıfır tolerans tanınması, işkencecilerin cezalarının zaman aşımına uğramayacağı konusunda yasal düzenlemeye gidilmesi, terörden zarar görenlerin zararlarının karşılanması için milyarlarca(eski katrliyon) liranın bölgeye aktarılması,köye dönüşlere izin verilmesi, Kürtçe televizyon açılması, Kürtçe Radyo yayınlarının bizzat devlet eliyle yapılması, okullarda Kürtçenin seçimlik ders olarak kabulü, insanlara çocukları için istedikleri ismi verme hakkı, Üniversitelerde KÜRDOLOJİ ENSTİTÜLERİNİN kurulması, Kürtçe öğretim verecek öğretmenlerin Devlet kadrolarına alınması ve tayinlerinin yapılması, eski köy ve yerleşim yerlerinin isimlerinin iadesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi amacıyla güneydoğuda bir çok ilin büyükşehir statüsüne alınması ve büyükşehir belediye seçimlerinde ilin coğrafi sınırlarının oy verme sanırı olarak kabulü ve daha aklıma gelmeyen yepyeni düzenlemelerin tamamı Ak Parti hükümetleri zamanında yapıldı.

Örgüt ileri gelenleri ile MİT aracılığı ile yapılan görüşmeler, Abdullah Öcalanın siyasi gündeme yardımcı olmasını sağlamak amacıyla BDP li vekil ve yöneticiler ile yapılan görüşme imkanları yine Ak Partinin siyasi kararlılığı ile ete kemiğe büründü.

Abdullah Öcalanın koğuşunun değiştirildiğini ve yeni imkanlara kavuştuğunu biliyoruz. Ve onunla devam etmekte olan barış süreci ile ilgili olarak görüşmeler kesintisiz devam ediyor.

İşte tüm bunlar 9 aydan beri ölümlerin olmadığı barış sürecini beraberinde getirdi.

Barış sürecinde kimi inkarlara sapılsa da, ilk yapılması gereken şeyin örgütün Türkiye dağlarından çekilmesi konusunda varılan anlaşma ve kararlılıktı. Özellikle Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptıktan sonra kamuoyuna açıklamalarda bulunan Selahattin bey, çekilmenin en son olarak 01.Eylül.2013 tarihi itibariyle gerçekleşmiş olacağını söyledi.

Ama Sayın Başbakanın çekilme tamamlanmadı ve bu yüzde 20 ler seviyesinde gerçekleşti, çekilenler de yaşlı, kadın ve çocuklardı, demesini örgüt tarafı ve BDP liler maalesef yalanlayamadılar. Sadece bize göre birinci aşama gerçekleşmiş dediler.

Böyle siyaset tahterevallileri ile kimse kimseyi tabii ki kandıramıyor. Ne yani Ak Parti hükümeti ve Devlet adına görev yapan MİT ı önce çekilme derken, bu yüzde yirmiler seviyesindeki kadın, yaşlı ve çocuklar mı olsun dedi. Hiç şüphe yok ki, kimse böyle bir şey söylemedi ve aslonanın eli silahlı dinamik unsurların çekilmesi öngörüldü ve bu varılan anlaşma çerçevesinde örgütten istendi.

Ama görüyoruz ki, örgüt bu sözünü yerine getirmedi veya getiremedi.

Tabii biz hiçbir zaman elinde keser olan ve her şeyi kendine yontan insanlardan değiliz. Devlet de bir söz vermiş ise, ki bu konuda şüphe yok, o da sözünü yerine getirmeli idi. Bizim bildiğimiz çekilme sonrasında hükümetin Parlamentodan bir takım yasaları çıkarmak üzere hazırlık yaptığıdır. Ak Parti sadece Güneydoğuda değil, bu ülkenin tamamında siyaset yapıyor ve hepimiz biliyoruz ki, Güneydoğunun oyu, Türkiye genelinin onda biri kadar bile değil. Ak Partinin bütün yelkenlerini fora etmişçesine örgütün isteklerine boyun eğmesini kimse beklememelidir, bu doğru da olmaz. Hani parlamentoyu yaz tatili olmasına rağmen hemen topla, örgütün talimatlarını yerine getiriyormuş gibi bir takım kanunları hemen çıkar gibi dayatmaları, Türkiye kamuoyu kaldıramaz.

Ama Ak Partinin birçok yasada değişikliğe hazırlandığı, yeni haklar ve yetkiler içeren yasa TASARILARININ TBMM sine sunulmak üzere hazırlandığı, bununla ilgili son rötuşların yapıldığını sağır sultan bile duydu.

Buna rağmen örgüt üyelerinin yüzde seksenini dağlarda eli silahlı olarak tutan örgütün, biz her şeyi silah zoru ile yaptırıyoruz havası vermesi hiç de şık olmadı.

Zaten Ak Parti yetkilileri bu manzarayı çok iyi anlamış olacaklar ki, başta Sayın Başbakan olmak üzere, Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ, örgütün ne yapmak istediği bizim umurumuzda değil, biz ülkemiz insanlarının huzur ve refahı için yasalarımızda gerekli değişiklikleri yapmak üzere hazırlığımızı sürdürüyoruz demeleri, aklı başında olan herkes için iyi bir ders oldu.

Bununla Ak Parti örgüte, siz iyi niyet testinden başarılı olarak çıkmadınız, ama biz aynı konumda değiliz ve biz, dağdan çekilmeseniz bile halkımız için vaad ettiklerimizi yerine getireceğiz demesi, gerçekten siyaseti ne iyi okuduklarının en önemli göstergesidir.

Örgüt ne bekliyor bilmiyorum. Biz dağdan çekilmedik, buradayız derken, sadece ve sadece Ak Partinin elini zayıflatma politikası güdüyorlar. Bu durum ülkedeki tüm sertlik yanlılarının ekmeğine yağ sürüyor. Ve o zaman MHP yetkilileri çıkıp çekilen örgüt falan değil, Türk ordusu kışlasına çekiliyor diyor ve böylece ordunun Ak Parti tarafından görev yapamaz hale getirildiğini ifade ederek, ortalık karıştırıyor.

Örgüt MHP gibi partilerin elini niye güçlendirmek ister. Bu işte elbette anlaşılmayacak bir yan yok. Gerek Kandil ve gerekse BDP, en önemli siyaset alanları olan Doğu ve Güneydoğuda Ak Partinin kendilerinden daha güçlü olmasını hazmedemiyor, içlerine sindiremiyorlar. O açıdan her şeyi sanki Ak Partiye zorla yaptırıyormuş havasını vermek siyasi içgüdülerini okşuyor.

Onların bu atraksiyonlarına karşı Ak Parti TBMM si açılır açılmaz veya daha öncesinde önemli yasa değişikliklerini Parlamentoya sunduğunda, kıyafetleri biraz çizilmiş olmayacak mı?

Geçen gün örgütün dağdan çekilmemesi olayını ve buna karşı yapılması gerekenlerin nelerden ibaret olduğunu soran önemli siyasi heyete, mühim olan her iki tarafın da çatışmaya girmemesi konusundaki kararlılığıdır. Evet örgüt tamamen çekilmedi ama, çatışmaya da girmiyor, Devlet de, örgüt dağlarımızda eli silahlı olarak geziyor, önemli değil, gezip dursun, biz işimize bakıyoruz ve ülkemizi bölgemizde yaşayan ülkelerin durumuna sokmamak için yoğun gayret içerisindeyiz demesi, sürecin bozulması anlamına gelmez.

Demek ki, öyle veya böyle barış iradesi her iki tarafa da şu anda hakim durumda. Ama birileri istiyor ki, madem örgüt dağlardan çekilmeyi durdurdu, o halde Asker harekete geçsin, vursun vurulsun. İşte bu olmayacak ve ben inanıyorum ki, bu süreci baltalayan ve ilk ateşi yakan, önce elinin tutuştuğuna, gözünün yandığına şahit olacaktır.

Olan bitenin Ak Partinin elini zayıflatmak için, çeşitli çevrelerin işbirliği halindeki atraksiyonlarını Sayın Başbakan ve Bekir Bozdağ gibi siyasetçiler görüyor ve açıkça bu oyuna gelmeyeceklerini deklare ediyorlar.