AKILLI BAŞINIZA AKILSIZ İŞ AÇMAYASIZ
Eklenme: 8.04.2013 00:00:00

Sorunun çözümü ve sürecin devamlılığını sağlamak üzere oluşturulan akil insanların bir kısmı Güneydoğuya gidecekler. Bu insanlar pek tabii önce Diyarbarkırda çalışmalar yapacak, ardından güneydoğu il ve ilçelerini dolaşacaklar.

Bendeniz Diyarbakırda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarında yıllarca çalıştım, okullar,yurtlar,yuvalar kurduk Diyarbakırda.

7 yıllık öğretmenlik, 34 yılı bulan Avukatlığımın 24 yılını Diyarbakır ilinde yapmam, sivil toplum kuruluşu olan Vakıftaki görevim ve tabii 4,5 yılı süren siyasi hayatım sebebiyle, Diyarbakır ve bölge halkını çok iyi bildiğimi zannediyorum.

Diyarbakır Cezaevi sürecini de bütünü ile yaşadığımı belirtmen gerekiyor.

Diyarbakır Bağlar E tipi cezaevi, dünya cezaevleri tarihinin en karanlık bölümünü teşkil ediyor.

Biz o cezaevine yıllar boyu gidip geldik.

Ben profesyonelce Avukatlık yaptım.

Ankaraya mecburi gidişim sırasında 5 bine yakın davaya girmiştim.

Kimlerin Avukatlığını yaptığımı burada isimlendirmeye gerek yok ama kimlere neler yapıldığını gayet iyi biliyorum.

Bir kere cezaevine yaklaşık 500/600 metre kala marş sesleri duyulmaya başlar, siz cezaevine yaklaştıkça marş sesleri kulakları adeta sağır ederdi.

Mehmet Hayri Durmuş alevi kökenli Merkez Komite üyelerindendi.

190 boyunda bir insandı.

İlk tutuklananlardandı.

Alt üst simsiyah cezaevi elbiseleri içerisinde duruşmalara gelirdi diğer sanıklar gibi.

Duruşmalarda kimse kimsenin yüzüne bakamazdı. Bir kelime ile olsun konuşmak ossaat Mahkemenin gözleri önünde işkenceyi beraberinde getirirdi.

Mehmet Hayri Durmuş, zannediyorum 1 yıl kadar duruşmalara gelip gitti, bu süre içerisinde zaten ince ipliğe döndü. Sonra duruşmalara gelmez oldu.

En dikkat çeken kişilerden birisi olması sebebiyle, ona ne olduğu sorulduğunda, öldü dediler. Cenazesi ne oldu, kim aldı, nereye gömüldü, kimse bilemedi.

Celalettin Delibaş, Yıldırım Merkit, Hıdır Alabalık aklımda kalan isimler. Cezaevindeki koğuşlarında arkadaşları ile birlikte kendisini yakan çermikli Neşet. Anti Parantez belirteyim, ilçemizde bir onlar oldu teröre bulaşan. Done Fadli Amcayı bir gece evine giderken öldürmüştü. Done Fedli Amca son nefesini verirken Sen Ha Neşet demişti.

Cizreli Selim Dindarın vekiliydim.

Selim Dindar Gözü pek, delikanlı bir çocuktu.

Bir gün cezaevi ziyaretine gittiğimde, onu uzunca süre görüşe getirmediler. Bir iki saat sonra geldiğinde, kan ter içerisinde idi.

Ne oldu diye sordum. Uygulamadan geliyorum, bir şey yok dedi. Ne olduğunu anlamıştım. İkimiz birlikte uzunca süre sustuk. Adeta göz yaşlarımızı içimize akıttık.

Senin bir akraban da bizim koğuşta dedi.

Kim dedim.

Felat Cemiloğlu dedi.

Yok Felat bey akrabam değil, ama hanım tarafından bir yakınlığımız var. Memleket evladıdır, sahip çık dedim.

Tamam dedi, zaten büyüğümüz, ona elimden geldiğince içeriden kimseyi dokundurmam ama dışarısı, uygulama alanı çok sıkıntılı dedi.

Günler geçti. Yazıhanede oturuyorum, bir öğlen sonrası, bahar gelmiş.

Birden Felat bey içeri girdi.

Ooo Ağabey geçmiş olsun dedim, geç otur.

Yok komutanım, böyle ayakta dursam daha iyi dedi ve iki eli pantolonuna yapışmış vaziyette ayakta hazır ol vaziyette bekledi.

Önce bu bir oyun mu diye düşündüm, ama Felat beyin yarısının zaten erimiş olduğunu görünce bir fevkaladelik olduğunu gördüm.

Bir daha ağabey otur derken masamdan ayrıldım, ona doğru yürüdüm. Sarıldım, ağabey otur, tamam geçti dedim. Ama o yine komutanım böyle ayakta dursam daha iyi dedi.

Yok tamam her şey bitti, komutanlık falan içeride kaldı dedim ve onu koltuğa oturttum, ben de yanına oturdum.

Teşükküre geldim dedi.

Selim bana çok yardımcı oldu derken gözyaşlarını artık koyuverdi. Ben de beraber.

Süreci konuştuk, yaşadıklarını, aslında ölümlere gidip geldiğini anlattı. Dünyada böyle bir yer daha yoktur, ben Ruslara, Faşistlere, Komünistlere esir düştüğümü, Türkiyenin de işgal edilmiş olduğunu sandım, ağzım çok kötü dedi.

Ne o, diş problemimi var dedim.

Ne yok ki, bana bk yedirdiler.

Yok ya dedim. Nasıl oldu.

Hani Selim sana sahip çıkmıştı.

Zaten önce ona sonra bana yedirdiler.

Başımızı loğardan aşağı saldılar.

Suyun içine soktular.

Nefes alırken, ne var ne yok mideme gitti.

Dişlerimi çektireceğim, o dişlerle yaşayamam dedi.

Felat Bey öyle de yaptı, bütün dişlerini çektirdi.

Biz Gölden de komşu olmamıza rağmen, sonraki süreçte bir daha bunları hiç konuşmadık. Sadece manalı bir şekilde bakıştık durduk.

Bilmem yazabilir miyim roman olacak bilgiler var bende.

Mesela tanklar eşliğinde sanıkların Kolordu binasının hemen yanında teşekkül ettirilen Mahkeme binasına getirilişleri. Evet yanlış duymadınız uzun menzilli tanklardan birisi önde birisi arkada homurtular çıkartarak sanıklar duruşmalara getirilirdi, toz duman içerisinde, adeta göz gözü görmez olurdu. Her duruşmaya geliş biri savaş sahnesinin canlanmasına sebep olurdu adeta.

Ve biz Avukatlar askerler tarafından sıraya sokularak duruşmalara götürülürdük. Mustafa Özere sen arkaya geç, boyun uzun önümü göremiyorum derdim, gizlice gülerdik.

Biz sanıklara bakamazdık, yassahtı. Tabii sanıkların bizlere bakması cezaevine dönüş yolunda ve cezaevinde ölümlerden ölüm beğen demekti.

İşte bu süreci her açıdan yaşayan, yani done Fedli Amcanın durduk yere öldürülmesini de, onu öldürenlerin cezaevinde kendilerini yakarak ölmelerini de gören halka, Diyarbakır ve çevresindeki illere gidecek Akil adamlar ne yapacak? Onlara ne anlatacak? Sürece katkıda bulunun, barış gelsin mi diyecek? Artık ölümler olmasın, anaların gözyaşı dinsin, kan akmasın, maddi ve manevi açıdan çekmediğimiz kalmadı mı söyleyecekler?

Bunu onlara mı anlatacaklar?

Akil adamlar hele bir onları dinlesinler de akıl başlarına gelsin.

Güneydoğu insanı zalim devlet uygulamalarının bir labratuvarıdır.

Devlet onları uygulamaları ile suça azmettiren taraftır.

Onlar da ayaklanarak başta kendi evlatları olmak üzere, masum Anadolu çocuklarının hayatına kıydılar. Ama bu işin baş sorumlusu suça azmettirendir.

Bu büyük ayaklanma, başkaldırı sonrasında, Kürtler kendilerini bu ülkeye kabul ettirdiler. Var olduklarını ortaya koydular. Varlıklarını kabul edip de, hala hakları yoktur diyen MHP dışında, tüm Türk Siyasası artık Kürtleri reddedemez, yok sayamaz, daha fazla asimilasyona uğratamaz.

Eğer Akil adamlar bunları sağlamaya yönelik çaba için Güneydoğuya gidecekler ve Kürtlere tamam anladık, varsınız, kabul edildiniz, bu kadar size yeter derlerse ve bunun gayretine girerlerse, AKILLI BAŞLARINA AKILSIZ İŞ AçARLAR. Tepki görürler.

Bu işi artık Anayasal zemine oturmuş, eşit vatandaşlık hakkından başka bir şey çözmez.

ZATEN OTURUP KALKTIĞINIZ HER YERDE BU CÜMLEYİ DUYACAKSINIZ. HOŞGELDİNİZ VESSELAM.

Latife: Fatih Altaylı hergün köşesinde nasıl adam oluruz diye bir vecize yayınlıyor ya. Bir tane de benden. Akıllı adamlarımızdan birisi bu süreçte deli olmazsa.