AKLIMIZI KULLANMAZ İSEK BİZİMDE İŞİMİZ ZOR(2)
Eklenme: 25.08.2011 00:00:00

Daha önce biraz dokundum, ama herhalde açmakta yarar var. Eskiden de ordu milletin ve Hükümetin emrinde idi. Ama yaşar büyükanıt gibi büyük!!! Komutanlar zamanında ordu hiçbir aklın kabul edemeyeceği biçimde kış ortasında çeşitli techizatlar ve kıyafetlerle güya haftalarca dağda kalacak şekilde PKK nın üzerine sürüldü.

Ortada PKK mensupları vesaire hiç yoktu.

Zaten bir tek PKK lının vurulduğuna dair bilgi de basına yansımadı.

Sadece şu kadar insan öldürdük propagandası yapıldı ve ardından 3 gün geçmeden askerlerde donmalar başlayınca, ordu geri çekildi.

Boru değil, eyleme katılan koruculardan aldığım bilgiye göre, dağlara taşlara bombalar atılmış, ancak bir tek PKK lının vurulduğuna dair bilgi elde edilemeden, asker geri çekilmek zorunda bırakılmıştı.

Moraller sıfıra müncer olunca, bey efendi açıklama yaptı. Biz bütün orduyu kandile yığsak,  bu işte muvaffak olamayız.

Türkiye Silahlı Kuvvetlerinin alnında kara bir leke olarak duran böyle bir sözü, hangi dost söyler?

İşte bu dahi!!! adam emekli olunca altına milyon dolarlık zırhlı araba verildi.

Ordunun moralini bu kadar bozan, karşı tarafa bu kadar koz veren bir adamı kim neden koruyor?  Murat 124 verseydiniz, boyası bize bulaşır diye kimse yanına yaklaşmazdı. Böyle birisi ile Örgütün ne alıp veremediği olur?

Dağlıcada, Aktütünde örgüt, askerlerin burnunun dibine gelecek şekilde yaklaşmış, sapır sapır onları şehid düşürür iken, olayın Genelkurmayda an be an seyredildiği ve saldırıdan bir buçuk saat sonra helikopterlerin kaldırıldığı bilgisi çarşaf çarşaf yayınlandığında, karakolların bağlı olduğu askeri birliğin komutanının düğün dernek göbek attığı ortaya çıkmadı mı?

Ülkenin dört bir yanının derya deniz sorunları ile Hükümet uğraşır iken, ordunun anlı şanlı komutanları onları devirmek için akla hayale gelmedik bin bir türlü ihtilal planı yapmışlar.

HÜKÜMETİ DEVİRMEK, SİLAH ZORU İLE  GÖREVİNİ YAPMAKTAN MEN ETMEK İÇİN ÇALIŞANLAR, SÖYLERMİSİNİZ ALLAH AŞKINA BU HÜKÜMETİN BAŞARILI OLMASI İÇİN TERÖRÜ MİNİMİZE EDECEK BİR HAREKET İÇERİSİNDE OLUR MU?

Bırakın debelensin, ne halleri varsa görsün demişlerdir.

Ak Parti iktidarlarının yasal anlamda yaptığı çalışmalara bakıldığında, ordu mensuplarının kendilerine karşı giriştiği darbe hareketleri sürdükçe teröre karşı başarılı olamayacaklarını anladıkları açıkça görüldü ve bunun için,

Milli İstihbaratın başına sivil bir şahıs getirildi,

Milli Güvenlik Müsteşarlığı kuruldu ve bu müsteşarlığın doğrudan doğruya Başbakana bağlanması sağlandı,

Tüm istihbari bilgilerin bu Müsteşarlıkta toplanma mecburiyeti getirildi,

Teröre karşı asker ve jandarmanın yanında polislerden oluşan özel harekat biriminin yeniden hayata geçirilmesi ve örgüte karşı yapılacak savaşta ilk planda bu kişilerin yer alacağının karara bağlanması ile terör ile mücadelede yeni bir konsepte gidildi.

Yani,

Anayasanın 145.maddesinde yapılan değişiklik ile hemen her devirde kendi hükümetini devirmek için hazır bir güç gibi görülen ve yaptıkları hareketler ile insanlarda bu düşüncenin pekişmesini sağlayan ordu mensupları, artık kol kırılır yen içinde kalır diyemiyorlar, buna teşebbüs edenler, sabah akşam adliyenin yolunu tutmak zorunda kalıyorlar.

Bu değişiklikle ordunun kimi mensupları boğazımızı ille de bıçağa sürteceğiz demiyorlar/demiyecekler/ ise, darbeler dönemi sona ermiş ve ordu zabtu rabt altına alınmıştır. Emri altındaki hükümetin dediklerini harfiyen yerine getirmek zorundadır, aksi durum, görevin kötüye kullanılması olarak kabul edilir ve Aktütün, Dağlıca baskınlarında olduğu gibi soruşturma konusu olur.

Bu durum ordunun giderek disipline edilmesini ve emri altında bulunduğu hükümetin vermiş olduğu kararları yerine getirmesini mecburi kılar.

Terör ile mücadelede bir de özel harekatın işin içerisine girdiğini düşündüğümüzde, örgütün eylemselliğinin önemli ölçüde beli kırılacaktır.

Psikolojik üstünlüğü ele geçiren taraf, hiçbir silahın temin edemeyeceği başarıyı yakalar.

Çukurcadaki son eylemden sonra Kandilde gerçekleştirilen hava harekatını bir göz önüne getirin. O gün ile bugün arasında

Kandil kadar fark var değil mi? Gördüğüm o ki, hükümet çevreleri bunlar başka dilden anlamaz noktasına geldiler ve bundan sonraki tutumumuz çok farklı olacak demeye başladılar.

Gelinen noktada Kürt halkı ile örgütün biri birine karıştırılmamasına özen gösteriliyor.

Bütün bunlardan sonra zil takıp oynadığım zannediliyor.

Hayır hayır öyle değil.

Olabildiğince vahşi, olabildiğince çirkin bu savaşın sona ermesini istiyorum.

Kardeşlerin bu kanlı savaşı gerçekten içimizi acıtıyor.

Hükümet Suriyede , Libyada olup bitenlerle ilgili olarak, halkın  talepleri yerine gelmez ise, bu tür karşılıklı vuruşmalar kaçınılmaz olur diyor.

O zaman,

Kürtlerin ana dillerinde eğitim, olmaz ise, en azından öğretim istekleri,

Kimliklerinin Anayasal güvenceye alınması arzuları,

Yerel yönetimlerde daha güçlü hale gelme niyetleri/onlar demokratik özerklik diyorlar, bu beni böler diyorsan oturur ikna edersin/

Türkiye dağlarından örgüt çekilecek ise, Abdullah Öcalanın ev hapsine alınması,

Kandil silah bırakacak ise, genel affın gündeme gelmesi, halkın talebi değilse nedir?