BAŞBAKANIN GEZİSİ NÜKLEER ENERJİ/SİLAH/ GÖLGESİNDE KALMASIN(1)
Eklenme: 30.10.2009 00:00:00

Kasrı Şirin Antlaşmasının  imzalanmasından sonra iki ülke arasında herhangi bir ihtilaf gündeme gelmemiş. En uzun sınırlarımızdan birisinde komşumuz olan İran bağımsız bir ülke olarak , kendi coğrafyasında komşuları için risk olşuturmadan hayatına devam etmiş.

İran sadece Türkiye ile değil, komşusu olan diğer hiçbir ülke ile isteyerek savaşmamış. İran İslam Cumhuriyetinin kurulması üzerine, ABD Ortadoğuda en yakın müttefikini kaybedince, dost bildiği Saddamı dolduruşa getirerek 22 Temmuz 1980 senesinde İrana saldırttı.  İran İslam Cumhuriyetinin kurulmasının üzerinde bir yıl geçmeden ABD destekli Irak saldırısı, gerçek anlamı ile İslam İman ve İnancına yönelikti. O gün bu saldırı gerçekleştirilmemiş olsa idi, bugün Ortadoğunun çehresi çok farklı olurdu.

Nerede ise 10 yıl süren savaş sırasında Irak ordusu bir çok kez yenilginin eşiğinden,ABD li pilotların İran askerleri üzerine yaptığı bombardıman ile kurtuldu. Buna rağmen Irak ordusu belirgin bir başarı sağlamayamadı.

Irak,Basra körfezinde bulunan ve petrol taşımacılığında çok büyük önemi olan adalar üzerinde savaş yolu ile hak iddia etmekten bir anlamda vazgeçti.

Varılan ateş kes anlaşması üzerine Saddam, İrana tazminat ödemeyi kabul etti. Iraklı esirleri ise İranlılar, bu sizin bize karşı isteyerek yaptığınız savaş değildi, siz bu işte piyon olarak kullanıldınız, suçunuz yok, diyerek serbest bıraktılar.

Bunları şunun için yazıyorum.

İran köklü bir devlet geleneği olan dünyanın ender ülkelerinden birisi. Hayatları boyu hiçbir ülkenin denetimine girmemişler, büyük çaplı kimseyi de denetimlerine almayı arzulamamışlar.

Sayın Başbakanın İran ziyareti sebebiyle özellikle öne çıkan nükleer enerji üretimi konusu eni konu tartışıldı.

Başbakanın açıklamaları İranı haklı çıkaracak nitelikte idi. Çünkü Sayın Başbakan "ben Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin geçici üyesi olarak bu yıl açılışta yaptığım konuşmada, nükleer silah gücüne sahip ülkelere , bi defa önce siz bu silahları gündeminizden çıkarın ki, bu alanda yeni bir takım faaliyet içerisinde olan ülkelere  yerinizde durun deme imkanınız olsun diye seslendim. Ben İranın barışçıl amaçlarla nükleer enerji üretme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum, İran gibi Türkiyenin de bu enerjiden istifade etme hakkı var, biz konu ile ilgili olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz" gibi açıklamalarda bulundu.

Biz biliyoruz ki, bölgede İsrail devletinin nükleer silah gücü var ve o bu güçten vazgeçmediği sürece bölgedeki diğer ülkelerin gayretini törpüleme boşunadır.

Sayın Başbakan ile birlikte İranı ziyaret eden gazeteciler bu konu üzerinde durdular ve değişik anlamlara gelen yazılar yazdılar.

Mesela Yeni Şafak yazarlarından birisi "ben her İranı ziyaret edişimde , dünya ülkelerinden bir çoğunun,İran fırsatını bulduğu ilk anda nükleer silah gücü ile İsraile saldıracak biçiminde oluşan düşüncelerini,nasıl yorumluyorsunuz diye soruyorum ve onlardan hep,İsrail bize saldırmadıkça bizim onlara saldırmamız söz konusu asla değil cevaplarını alıyorum. Gerçekten de dünya ülkelelerinde oluşan, İranın fırsatını bulduğunda İsraile saldıracak düşüncesinin gerçekle ilgisinin bulunmadığını görüyorum. Zira İsraile saldırmak, aynı zamanda Mescidi Aksaya ve çevresinde yaşayan Müslümanlara saldırmak anlamına gelir ki, İran asla böyle bir şey yapmaz" diye değerlendirmede bulunmuş.

Dünya ülkelerinin İran fırsatını bulunca İsraile saldıracak yolundaki kanaati,yazarın nasıl edindiğini bilmiyorum. Bu kanaat,siyonist lobinin bir dezenformasyon faaliyeti olmasın.

İran en azından yazarın da kabullendiği üzere,gerek Mescidi Aksa ve gerekse bu çevrede yaşayan Müslümanlar sebebiyle , bir saldırıya maruz kalmadıkça İsraile saldırmaz.

Ya İsrail? Onun İrana saldırısının önüne geçecek MANEVİ hangi değeri var? Artık bütün Müslümanlar İsrailin "en iyi Müslüman, ölü olanıdır" dediğini biliyor.

İranın dünya ülkelerinden çoğunun,İran fırsatını bulunca İsraile saldıracak düşüncesinin İsrailde daha yoğun yaşandığı ve bu sebeple ,İrana bu fırsatı vrememek için İsrailin ilk saldırıyı yapan ülke olacağının bilinmesine rağmen , İranlıların korkusuzluğunu , İsrailin kendilerine saldırmasının imkansızlığını kabullenmelerine yol açan düşünce ne olabilir?

İranlılar kendilerine ilk saldırı olsa bile, sahibi oldukları güçle İsraili,Mescidi Aksaya rağmen tarihten silecek güçlerine güveniyor olmasınlar.

Mescidi Aksa neticesi itibariyle bir binadır ve Kuranı Kerimde kendisinden bahsedildiği gündeki mimari konumunda değildir. Mühim olan onun yeridir , bina yıkılır, yerine yenisi yapılır. Yarın devam edelim.