Taksim Gezi parkında daha önce bulunan topçu kışlasının yeniden yapılması için girişimler ortaya çıkınca, nerede ise Türkiyede sanki herkesi ilgilendiren manzaralar uç vermeye başladı.
Bir şehrin bir bölümünü alakadar eden ve topu topu 12 dönümlük bir alanı kapsayan yerde topçu kışlasının yeniden inşa edilecek olması neden Türkiyede insanların bir şekilde tamamını ilgilendirdi, sorunun sosyolojik yönünün elbette bir araştırmaya tabi tutulmasında yarar olduğu çok açık.
İnsanoğlu menfaatine çok düşkündür.
Dün de yazdım, insandaki menfaat düşkünlüğünü önce adalet, sonra ihsanla, işlerin çığırından çıkmasına fırsat vermeden, belirli bir seviyede tutabiliriz.
Bunu becerirseniz işler düzgün gider, ama bu konudaki sapmalar haddi aşınca, insanlar babalarını görmez hale gelirler.
Peygamberimiz efendimiz (S.A.S) insana iki vadi dolusu altın versen, bir üçüncüsünü ister, insanın gözünü ancak toprak doyurur diyor.
O hayatı seniyyelerinin vefatı hengamında evde bulunan bir iki dirhem gümüş parayı hane halkından yoksullara dağıtmalarını ister.
Bir ara kendinden geçer, sonra uyanır.
Bir iki dirhem kadar olan parayı dağıtıp dağıtmadıklarını sorar, olumsuz cevap alınca, derhal gereğini yerine getirmelerini söyler.
Sonra tekrar aynı hal cereyan eder ve efendimiz uyandığında, aynı şeyi sorar,
Bu defa dağıttık Ya Resulellah cevabını alınca rahatlar.
Ve
İnşallah yanılmıyorumdur, işte o anda Peygamberler miras bırakmaz der.
Biz onun ümmetiyiz.
Onun her hal ve hareketini uyulması gereken sünnet olarak kabul ediyoruz da, iş paraya geldiği zaman akan suların durması ne, denizler adeta buz kesiyor.
Sakal sünnettir, uzat babam uzat.
Tuvalete sol ayakla gireceksin, sağ ayakla çıkacaksın.
Sağ elle yemek yiyeceksin,
Eee sen bunlara karşı mısın.
Asla kata.
Efendimizin her bir sünnetine canımız feda.
Onun hiçbir hal ve hareketi vahyin denetiminden uzak değildi.
Ama biz Müslümanlar için para meselesi gündeme geldi mi, yani dünyalık söz konusu oldu mu, anında bin bir türlü fetvayı verebilecek alim kesiliyor ve ahiret hayatını nerede ise tamamen unutuyoruz.
Adama soruyorsun, bu kadar gayret, bu kadar mücadele neyin nesi, ne yapacaksın bu kadar parayı. Elde ettiğin paralar sana yeter, çocuklarını da abad eder, daha neyin peşindesin, niye helal, haram demeden götürüyorsun kardeşim, bu Allaha revamı dediğinizde, ya torunlar diyor.
Vallahi bunlar onları da ihya eder demeye kalmayın, bu defa yedi ceddinin hayatını abad etmeden rahat edemeyeceği yolunda laflar ağzından sökün ediyor. Bu devre güvenilir mi, zamanın gelmiş olduğu halin farkında değil misin, sonra parasız iş mi oluyor, görüyorsun işte paran varsa gemin yürüyor, paran yoksa, en yakın arkadaşın düğününe bile gelmiyor diyor. Bahane çok.
İnsan torunlarını da görür, ama torununun torununu gören var mı, onların nasıl bir hayat yaşadığını tayin ve tespit etmek mümkün mü, hem hayat neler getirecek, neler götürecek, torunların torunları olacak mı? bunları bizim bilmemiz imkansız.
Buna rağmen Müslümanlarda para aşkı onulmaz bir sevda gibi her taraftan laşe laşe, oluk oluk, sorunların akmasını da beraberinde getiriyor.
Akif Merhumun,
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,
Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım,
çiğnerin, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım.
Şiirini bizler çok okuduk. Haksızlığa maruz kaldığımız günlerde bu mısralar can simidi gibi ağızdan ağza dolaşıp durdu.
Ben, İstanbul ilinde yapılacak bir mekanla ilgili olarak esen rüzgarın bu kadar yaygın bir hal almasını, evet bunu ilgililere söylemiyorlar ama, İslami kesim içerisinde makes bulmasanın, zemin neden stabil olmaktan kaydı, hususunun araştırılmasını, faydadan hali görmüyorum.
VE KONUYA BATILALIRIN İLGİSİ
Gün geçmiyor ki,gezi parkındaki olaylarla ilgili olarak özellikle ABD den yeni bir açıklama gelmesin.
Ya arkadaş, gezi parkında ilk gün sıkılan biber gazından sonra, polis tamamen o alandan çekildi ve burada yeni bir biber gazı sıkma olayı cereyan etmedi.
Hatta polisin bugüne kadar Taksimden tümü ile çekildiği, alanın bütünü ile göstericilere bırakıldığı bir vakıa.
Şimdi iş gezi parkında üç beş ağacın kesilmesinden çıktı, AKM ye envai çeşit yasa dışı örgütün resim ve pankartlarının asılmasının yanında, Taksim Meydanının tamamı, yasa dışı örgütlerin eylem alanı haline gelmesine ve özünde de hükümeti devirmeye yönelik şantajcıların cirit meydanı haline geldi.
ABD li yetkililer yaptıkları açıklamalarda burada eylem yapan yasa dışı örgütlere zinhar dokunulmasını istemiyor. Türkiyenin göstericilerin toplantı ve gösteri haklarına saygı duyulmasını belirtiyor. Dahası polisin uygulamalarından kaygı duyduğunu açıklıyor.
Ya arkadaş polis günlerdin alandan çekilmiş, herhangi bir hareketi yok, üstelik gezi parkı eylemcileri kendileri ile taksim meydanında gösteri yapanlar arasında bir irtibat olmadığını falan söylüyorlar, neden yasa dışı eylemciler hakkında tek bir kelime söylemiyorsun da, polisin olmayan eylemini eleştiri konusu yapıyorsun?
Biliyor musunuz, Türkiyenin Taksim Meydanının, Mısır daki tahrir meydanına dönmesi için bunların yapmayacağı sahtekarlık, ortaya koymayacakları melanet yoktur.
Ama gerek dünyanın ve gerekse Türkiye halkının vicdanı, Türkiyenin bir Mısır, Taksimin de bir Tahrir meydanı olmadığını çok açıklıkla görüyor ve kabul ediyor.
Buradan bir Türk baharı çıkarmak asla mümkün değil.
Bizim son on yıldan beri oluşan baharımızda esen hava kimi sergerdelerin tutumu ile(partiye kapatma davası açmak gibi) kesilmek istense de, maşeri vicdan buna fırsat vermedi ve o rüzgar hiç kesilmedi.
Bu ülkede zülme uğrayan tüm Müslümanların kaybettikleri hakları elde etmede, Kürtlerin bir ulus olarak yüz yıllardan beri saklanan, gizlenen haklarının verilmesinde Ak Parti iktidarları zamanında alınan mesafeler, aşk olsun dedirtecek, dudak uçuklatacak gelişmelerdir. Bunları insanlarımızın inkar etmesi ve yüz yılın barışını yapmaya ulaştığımız bu fırsatın heba olmasını isteyeceğini mi zannediyor bu insancıklar.
Demokrasi ile İslamın bir arada yaşatılmasının imkan dahilinde olduğunun kanıtlanmaya başlandığı bu günleri, kimse 10 yıl önce hayal bile edemezdi.
Taksim olayları sebebiyle ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Dışişleri Sözcüsü Psaki ve şimdi de Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney açıklamalarda bulundular.
Ey coniler bu yetmez biliyor musunuz, kundaktaki bebelerinizden de konu hakkında açıklama bekliyoruz.
Ki, bizim hakkımızda ne kadar iyiniyetli düşünceleriniz var farkında olalım.
Hani Iraka ve Afganistana demokrasi götürmek için gelmiştiniz de, sayenizde milyonlarca insan demokrasiyi görmeden öldüler. Kalanlar ise umutsuz. çünkü içlerine saldığınız ateş hala alev alev.
Ama Allahın izniyle Türkiye buna fırsat vermeyecek.