BATININ MEDENİYET ALGISI VE GERÇEK HEDEF TÜRKİYE Mİ
Eklenme: 7.09.2013 00:00:00

Batının medeniyet algısında kesin olan bir şey var, o da İslamı hayatın her safhasından söküp çıkarmak, olabildiğince kargaşaya sebebiyet vermek, laik rejimlere yönelik bir tehdit gibi duran İslamın ve Müslümanların bir şeye yaramayacaklarını dünya aleme kabul ettirmek. (Zira kısa süre önce İsrail başbakanı Netenyahu bu Müslümanlardan bir şey olmaz ve İslam dünya insanlığı için bir nizam vaat etmez demişti) Bize/Müslümanlara/ dönük plan ve programlarının temelinde bu anlayış yatıyor. O nedenle Şah dönemindeki İran batılılar için bulunmaz nimetti. İran İslam devrimi gerçekleşince, dün de ifade ettik, allem kallem Irakı İrana saldırttılar ve milyonlarca insanın katline sebep oldular.

Suriye Esed/baas/ rejimi kemiyet ve keyfiyet olarak Nusayri mezhep anlayışına göre tanzim edilmiş ve pek çok alanda Laisizmi çağrıştıran bir düzenleneme içerisinde idi. Ama ihvan potansiyel İslami bir güç olarak her zaman yanı başında duruyordu. Belki bu sebeple Esed kendi iktidar döneminde 1000 tane cami yaptırmak zorunda kalmıştı. Bu hali ile iş başında Esed ve Baas rejimi bulunsa bile, toplumun giderek İslami bir karaktere bürünmesi, zorla olmasa yolla rejim değişikliğini yumuşak bir şekilde yerine getirecek ve bu durum batının planlarına aykırı olacaktı.

Suriyede toplum biri birine düşürüldü. Ve geçen süre içerisinde Suriyede kimin ne için çatıştığı ve işin sonunun nereye varacağı kestirilemeyen, Esed giderse yerine kimin geleceği belli olmayan bir kaos ve kargaşa ortamı oluşturuldu.

Suriye olayları patlak verir iken, özellikle Türkiye gibi Müslüman ülkeler halklarına, sanki Suriyeye İslami bir rejimin hakim olacağı, Sünni çoğunluluğun yıllarca iktidar erkinden yeterince istifa etmesinin önündeki engellerin son bulacağı ifade edildi. Ama SUK(Suriye Ulusal Konseyi) nin başına Hıristiyan Kökenli George Sabra getirtilip oturtuldu.

Son olarak Guta bölgesine yapılan kimyasal saldırıda 1500 insan öldü, bunun üç katı insan tedavi için hastanelere kaldırıldı.

Bu olay Esed kabul etmedi. Onun yerine Rusya yapmış olduğu açıklamalarda, muhaliflerin etrafını çerçeveleyen ve onları kıpırdayamaz duruma getiren Esed, kendi sonunu getirecek kimyasal bir saldırıyı niye gerçekleştirsin. Kim elinde ne kanıt varsa getirsin BM ler Güvenlik konseyine sunsun dedi, diyor.

Muhalifler ne yani biz kendi insanlarımız üzerine kimyasal silah mı attık, böyle bir şey mümkün olabilir mi dediler, diyorlar.

Dünyanın her tarafını uzaydan gözetleyebilme, yer yüzünde kibrit kutusu büyüklüğündeki her hareketi izleme imkanı olan, ABD veya Rusya/fark etmez/ bu

olayı kimin veya kimlerin yaptığını bilmiyor mu? Niye işi muallakta bırakıyorlar. Cephane de taşıma imkanı olan insansız Predatörler mi kimyasalları insanların üzerine boca etti?

G 20 ler zirvesinde ben Rusyanın samimane bir şekilde Suriye meselesini dünyanın gündemine taşıyacağını, yine bir büyük devlet olarak ortaya çıkıp, ikna yolu ile Esedin iktidardan uzaklaştırılmasına yardımcı olacağını düşünüp durdum. Rusya, ABD liler Suriyede gerçekleşen kimyasal saldırı ile ilgili belgeleri getirip BM lerin önüne koysunlar, biz gerekli müdahale izni verelim diyor. Ya kardeşim onu yapmadan, Esedin iş başından uzaklaşması için gücünüzü kullansanıza. Yok. O diyor vurayım,bu diyor vurayım. Vurun vurun babanızın mülkü nasılsa.

Konu Müslümanlar olunca kimsenin barıştan yana bir gayret göstermesi söz konusu olmuyor.

Son 3 yıllık süreçte 120 binin üzerinde insan ölmüş, milyonlarca insan mülteci konuma düşmüş, Suriyeli çocuklar açlıktan ölmeye başlamışlar, görüyorsunuz değil mi, kimsenin umurunda değil. Sadece son Guta saldırısı nazarlara veriliyor ve görünüşte Rusyanın karşı çıkmasına rağmen, ABD nin müttefikleri ile Suriyeye yakın tarihte başlatacağı saldırının son hazırlıkları yapılıyor.

Suriye yönetimi de, bir saldırıya maruz kalacak olurlar ise, hedeflerine İsrail, Türkiye ve Kıbrısı koyduklarını ifade ediyorlar. Suriyenin İsraile saldırısı hayaldir. Kıbrısa da bir şey yapamazlar. Ama yine bir başka İslam ülkesi olan Türkiye Eeee en uygun hedef(Allah korusun)

SURİYE HEDEFE ALINIR İKEN, TÜRKİYE HEDEFE KONULUYOR.

Ilımlı Müslümanların iş başında bulunduğu Türkiye.

Bir taşla iki kuş.

Nasıl?

Suriyenin başına George Sabra, Mısırın başına Sisi. Türkiyenin Suriye olayına müdahil olması sağlanır, vurur veya vurulur, ekonomisi dip yapar ise, sırayı Tayyip Beye getirmiş olurlar.

Batı medeniyetinin son 300 yılda İslam ülkelerine dayattığı hep bu.

Halkları hiçe sayma, bitip tükenmek bilmeyen iktidar kavgaları, şimdi iyice kaynayan mezhep kavgaları kazanının altına verilen ateşler.

Bizde batıda yaşanan biçimi ile mezhep kavgaları yoktu, olmamıştı. Irakta oldu, Suriyede oldu, Türkiyede olması için yoğun gayret var.

BİR UMUT

Bu olup bitenlerle ilgili olarak biz Cenabı Allahın yardımını bekliyoruz.

Evet batının, son tahlilde iyice filizlenmesi için ateşlemeye çalıştığı Alevi Sünni meselesine bir yudum su serpenler de var Allaha şükürler olsun.

Fethullah Gülen Hocanın fikri ile ortaya çıkan ve Prof Dr İzzettin Doğan hocanın olur vermesi ile gerçekleştirilmeye çalışılan, Cami ve Cemevi projesi.

Aynı mekanda inşa edilecek bu kutsal mekanın projesini akşam televizyonlarda gördüm.

Proje gerçekleşince İslamın zahiri yönünü Camide, Batıni yönünü Cemevinde yaşama imkanı bulacağız. Cami Ceme gidecek, Cem Camiye gelecek. Böylece Türkiye Alevilerinin Ehli Beytin en önemli parçası oldukları, onları dinsiz, imansız, kitapsız, pagan bir anlayışla yaftalayanların veya bu alana çekmeye çalışanların heveslerinin kursaklarında kalacağı ortaya çıkacak.

Dün PKK ya yakınlığı ile bilinen bir televizyon kanalında Gazeteci Zana, iki büyük kanaat önderinin bu girişimlerini eleştiriyor ve bunu asimilasyonun bir parçası olarak gördüğünü ifade ediyordu.

Kimse ittihattan yana değil, eline hızarı alan biçiyor da biçiyor.