"Faşizm, çoğu kere sivil bazı kurumların askere tahakkümüdür. Bazen sivil Üniforma Askeri Üniformanın önüne geçer. Darbeyi her zaman Asker yapar diye bir şey yok. Darbeyi siviller de yapar. Darbe bir süreçtir.Onu yaşarsınız ve sonunda kendinizi darbenin kurbanı olarak buluverirsiniz.Türkiyede medyaya,yargıya ve devletin kurumlarına yönelik baskıların altında bir tahakküm projesi yatmaktadır. Atatürk ilke ve inkilaplarını ortadan kaldırmaya yönelik bir tahükküm projesi"
Sayın Baykal böyle söylüyor.
Faşist idare ve yönetimleri sadece Askerlerin kuracağı yolundaki düşüncenin doğru olmadığı konusundaki Baykalın görüşleri doğru. Ancak Faşist idareleri kurmaya kalkışan siviller, her zaman toplum üzerinde diktatoryal bir yönetim tesis etmek için, silahlı güçlere muhtaçtırlar.
Ama önce Faşizmin ne olduğunu , neye yaradığını, nasıl bir ideolojisi bulunduğunu kısa birkaç cümle ile izah etmek gerekir.
1- Faşizm aslında başlı başına bir ideoloji değildir. O , belirli bir ideolojinin hayata geçmesi için kullanılan bir araçtır.
2-İtalyada Mussoloni rejimi, Almanyada Hitler rejimi, İspanyada General Franko rejimi bunların üç önemli örneğini teşkil etmektedirler.
3-Almanyada ikinci dünya harbi öncesinde Hitlerin kurduğu Nasyonal Sosyalist Rejim, yani Alman Irkanın Dünya Irkları karşısında üstünlüğünü içeren düzen, Alman ordularını arkasına alarak, önce bütün Avrupayı kasıp kavurdu, sonra Rusya içlerine hulul etti. Hitler kurduğu Faşist Nasyonal Sosyalist Rejimin meyvelerini vermeye başladığını ve Avrupadan sonra Rusya içlerine kadar gidecek gücü elde etmesinin bu sistemin nasıl başarıya ulaştığını göstermesi bakımından önemli olduğunu söyledi. Alman Ordularının Rusya içlerinde büyük kırıma uğraması,batıda faşist düzenler bakımından sonun başlangıcı oldu.
Aslında Faşist İtalyan Mussoloni rejimi ile İspanyol Franko rejimi de aynı doğrultuda yıllar boyu yönetimlerini sürdürdüler. Halklar uyanıncaya kadar
4-Bu türün Türkiye örnekleri olarak 1960 ihtilalini, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra gelen yönetimi,12 Eylül. 1980 darbesini, 28 Şubat 1977 sürecini , 27.Nisan.2007 bildirisinden sonra tesis edilmek istenen düzeni!!! Ve Ak Partinin Kapatılma davasında yaşananları söyleyebiliriz. Bütün bu darbeler ve darbe benzerlerinde Türkiyenin
a-Atatürk ilke ve inkilaplarından sapmaya başladığını,
b-Cumhuriyetin kazanımlarından vazgeçme çabası içerisine girildini,
c-Türkiyede kimi siyasetçilerin düzeni bozmak için gemi azıya aldıklarını,
d-Özellikle laiklik ilkesinden başgösteren sapmaya , kimi siyasilerin bilinçli olarak destek verdiklerini ve onların siyasette güttükleri gayenin Ülkeyi bir din devletine dönüştürme çabası olduğunu,
e-Mürtecilerin ve bölücülerin el ele vererek ülkeyi kaosa sürükleme çabasında oldukları gibi iddialar ortaya atıldı.
Böylece bu faşizan yönetim biçimlerinden,Avrupadaki örneklerini kıskandıracak kadar,Türkiye nasibini!!! aldı.
Aslında Türkiye ,Faşizmin bütün unsurları ile yönetimlere hakim olmaya başladığı, 2.Dünya harbinden çok önce, yani hemen Cumhuriyetin ilanından sonraki dönemde bu süreci bir anlamda yaşamaya başladı.
O 30 yıllık süreçte çok partililikten, basın özgürlüğünden, kişi hak ve özgürlüklerinin kamil manada yaşanmasından ,serbest seçimlerden söz edilemeyeceğine göre, çok partili hayata geçişe kadarki dönemin elbette bir ismi olmaladır. O isim demokrasi değildir.
Bu girişten sonra, Baykalın değerlendirmesine bakıldığında, faşizmin en absürd yorumu karşımıza çıkıyor.
Ak Partinin girişimleri ile Meclisten geçen ve Ceza Usul Kanunun 250.maddesine göre işlenen suçlardan ötürü Asker kişilerin sivil yargı organları önünde yargılanmalarının önünü açan değişikliği Baykal,Faşizan bir hareket olarak değerlendiriyor.
Yukarıda değinmiştik, bir Faşizan hareketin başarılı olması için , ya doğrudan doğruya silahlı güçlerin yönetimi ellerinde tutmaları veya sivil (çok güçlü) kişilerin,silahlı kuvvetleri amaçları doğrultusunda kullanacak imkana sahip olmaları gerekir.
Askerlerin işledikleri kimi suçlardan ötürü sivil yargı organları önünde yargılanmalarına, Askerler de karşı çıktığına göre, demek ki, burada Askerleri yedeğe alarak bir hareketin başarısına çalışılmamakta , üstelik yönetim üzerindeki Askeri vesayetin, Demokrasininin işlemesi bakımından ,kaldırılmasına gayret edilmektedir.
Yasadaki bu değişiklik,AB liğinin tüm kurumları ve temsilcileri tarafından, Türk Demokrasisinin gelişmesi bakımından atılmış en önemli adım olarak nitelendirildi ve büyük memnuniyet yarattığı ifade edildi.
Ama Sayın Baykal bu gelişmeyi Faşizm olarak değerlendiriyor.
Bu durumda Avrupanın,Demokrasi konusunda,Baykaldan öğreneceği!!! çok şey var.
Bana göre Baykal Faşizmle karışık yeni bir Demokrasi !!!dersi veriyor, hem de bedava.
Bugün toplancak parti meclisi, kanunun iptali için bir de Anayasa Mahkemesine gitme kararı alırsa,Baykalın ve partisinin Faşist Diktatoryal bir rejime oynadığı pek ala ifade edilecektir.
Biz halk olarak bunu anlıyoruz.