21.Ağustos.2012 günü Gaziantepte örgütün yarattığı dehşet sonrasında 9 sivil vatandaş hayatını kaybetmiş, bombalı saldırıda Almina isimli 1 yaşındaki bir kız çocuğu da teröre kurban gitmişti.
Güya örgüt mensupları Alminanın gözlerini görünce aralarında tartışmışlar, biz neden böyle bir şey yapıyoruz, hangi gaye ile olursa olsun, masum insanların öldürülüşü kabul edilemez diyormuş bazıları. Bazıları da bu bir savaş, savaşta kimlik ve adres sorulmaz diyormuş. El hasıl sivil can kayıpları için, bundan böyle daha dikkatli davranılması gerektiğine karar vermişler.
Alminanın ölmeden önce çekilmiş bir resmi yeniden gazete sütunlarına ve televizyon ekranlarına yansıdı, yukarıdaki tartışmalar sebebiyle.
O, nerede ise yüzünün beşte biri gibi görünen kara üzüm büyüklüğündeki gözleri ile bize şöyle diyordu.
Her şeyin büyüğü Allahtır.
O bu gözleri yaratıp, bende tecessüm etmesini sağladı.
Ben etrafa yaydığım gülücükler ve kara üzüm gözlerimle hep huzur vermeye gelmiştim.
Ezel bezminin nuru ile size bakıyordum.
Ve adeta beni niçin diri diri toprağa gömeceksiniz diye soruyordum, hayıflanıyordum.
çok güzel bir çocuktum.
Annem babam beni çok severlerdi.
Benim bakışlarıma, etrafa gülücük dağıtmama doyamazlardı.
Etrafımdaki insanlar, dedelerim, ninelerim, teyzelerim, dayılarım, mahalleden komşularımız beni çok, ama çok severlerdi.
Ben de onları.
Hele Annemin kokusuna, babamın duygulu bakışına dayanamazdım.
Ben karnımın doyurulmasından, susuzluğumun giderilmesinden ve insanların beni doya doya sevmelerinden başka bir şey istemezdim.
Annem babam beni kucakların aldıklarında, yanağımdan, boynumun yanlarından, alnımdan, boynumun arkasından öpmelerinden çok hoşlanırdım.
Beni haydi hoppala diye kucaklarında aldıklarında, başları üstüne kaldırıp, ayaklarımı omuzlarına koyduğumda ve yukarıdan aşağıya başımı çevirip onlara baktığımda adeta dünyalar benim olurdu.
Hemen arkasından beni o dağ gibi omuzlarından dizlerinin üzerine düşürür gibi indirdikleri an yok mu? Gülmekten bayılırdım.
Babam annem de gülerdi.
Dedem, anneannem de.
Ben bir çocuktum.
Ama sevgiden çok iyi anlardım.
Karnımın doyurulması, altımın temizlenmesi iyi bir şeydi, fakat sevgi olmasa idi, iri üzüm karası gözlerim kapanır, yüzüm solar, ellerim, ayaklarım tutmaz olurdu.
Ve beni neden diri diri yakacak, küllerimi toprağa gömeceksiniz diye bakardım, bir şey anlamazdım.
Ben bir çocuktum, ismim Almina,
Bamam Onur Fikret,
Annem duygu.
Yaşları 22.
Onlar da çocukmuş meğer.
Ama biraz büyük çocuklar, benim annem ve babam.
Diyorlar ki, birileri insanlık için, hak için, ortalık yere bomba koymuşlar, araç patlamış, yangını bizim arabayı da sarmış. Alev Alev, cehennem gibi.
Babam, annem de kapıyı açamamışlar, 11 yaşındaki amcam kızı Sevgi Gülperi de. Bizi aracın içerisinde öylece yakmışlar, küle dönmüşüz.
Ne annem kalmış,
Ne babam kalmış,
Ne Gülperi ablam.
Ve ne de ben.
Öyle cayır cayır yanmışız.
Önce saçlarım tutuşmuş,
Başımın derisi soyulmuş,
Babam annemin üzerine, annem benim üzerime abanmış ki en az ben yanayım, alevler en az benim içime işlesin, olmamış işte.
Abiler, ablalar gözlerim de yanmış biliyor musunuz?
Hörgüçlü develer gibi yüzüme gelen alevlere gözyaşlarım karşı koyamamış.
Söndürememiş.
Ölmüşüm.
En son üzüm karası gözlerimden çat çat diye iki ses çıkmış,
Ölümümü görmüşüm.
Siz çawani biremin demek için bunu yapmışsınız,
Onlar da kardeşim nasılsın desen olmaz mı?
Olmazmış.
Kavga bunun içinmiş, ölümler de bunun için.
Ben bir çocuktum, ismim Almina.
Zalimler beni yakınca, yaktırınca,
Kül olmuşum, uçmuşum başka diyarlara.
Babam Onur Fikret, annem 22 yaşında Duygu ve ablam 11 yaşında Sevgi Gülperi de burada.
BİZ İYİYİZ,
YA SİZ?